Son yıllarda, özellikle LGBT hareketinin etkili olduğu Amerika ve Avrupa ülkelerinde trans olduğunu beyan eden insanların sayısında hızlı bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Çoğunluğu çocuk ve gençlerden oluşan bu kitlenin, yanlış bedende doğdukları yanılgısına kapılarak cinsiyetlerini reddettiği ve kendilerini trans olarak etiketlediği görülmektedir.
LGBT ideolojisinin bir parçası olan “transgender” ve “transseksüellik” kavramları genellikle benzer anlamlarda kullanılsa da iki kavram arasında belirgin farklılıklar bulunmaktadır. Transseksüellik (diğer adıyla transseksüalizm), karşı cinse benzemek üzere ergenlik engelleyiciler, hormon tedavileri ve cinsiyet değiştirme ameliyatları (transseksüel ameliyatı) geçirerek karşı cinsin cinsiyet özelliklerine bürünme halini ifade etmektedir. Bu tanıma uygun olarak, tıbbi müdahalelerle cinsiyet değiştirenlere transseksüel denir. Cinsiyet değiştiren erkekler trans kadın veya transseksüel kadın olarak adlandırılırken, cinsiyet değiştiren kadınlar trans erkek veya transseksüel erkek olarak adlandırılır.
Transgender terimi ise esas cinsiyetini kabul etmeyen ve kendini karşı cins olarak gören insanlar için kullanılan daha genel bir ifadedir. Bu tanıma göre, örneğin esas cinsiyetinden memnun olmayan bir erkek, cinsiyet değiştirme sürecine başlasın veya başlamasın kendini kadın olarak görüyorsa bu kişiye doğrudan transgender denilmektedir. LGBT ideolojisinin kurmuş olduğu sistemde kişinin söz ile beyanı transgender olması için yeterli görülmektedir. Bu tanımdan yola çıkarak cinsiyeti hakkında kafa karışıklığı yaşayan çocuklar için de “trans çocuk” söylemi geliştirilmiş; bu da küçük yaştaki çocukların, ebeveyn rızasına bakılmaksızın cinsiyet değiştirme sürecine yönlendirilmesine yol açmıştır.
Psikiyatride, kişinin esas cinsiyetinden ve cinsiyet özelliklerinden duyduğu hoşnutsuzluk durumunu tanımlamak için “cinsiyet disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu)” terimi kullanılmaktadır. Cinsiyet disforisi, kişinin cinsiyeti ile uyumsuzluk hissi yaşaması ve bu durumun sosyal hayatta bir takım zorluklara sebep olması olarak ifade edilmektedir. Disforiyi tetikleyen faktörler çok yönlü olmakla birlikte, genellikle psikolojik, fizyolojik ve çevresel etmenlerden biri veya birkaçının etkileşimiyle kişide cinsiyet hoşnutsuzluğu meydana gelebilmektedir. Özellikle çocukluk çağı travmaları, ihmal, kötü muamele, istismar, yanlış özdeşim kurma veya anne karnında gelişen hormonal sorunlar çocuğun cinsel kimlik gelişimini olumsuz yönde etkileyerek cinsiyet disforisi oluşumuna zemin hazırlamaktadır.
LGBT ideolojisine göre, cinsiyeti konusunda kafa karışıklığı yaşayan kişiler doğrudan trans olarak kabul edilmektedir. Yaratılıştan gelen ve biyolojik gerçekliğe bağlı olarak şekillenen cinsiyet ve cinsiyet özellikleri konusunda karmaşa yaşayan gençler, ne yazık ki LGBT ideolojisinin etkisi altında kalmaktadır. Anksiyete ve depresif bozukluk, duygusal yeme bozukluğu, bunalım, stres vb. ruh sağlığı sorunlarıyla başa çıkmaya çalışan gençler, yaşadıkları zorlukları yanlış bedende doğdukları düşüncesiyle ilişkilendirerek tek çözüm yolunun cinsiyet değiştirme ameliyatı olduğunu düşünmektedir. Bu inanç doğrultusunda hareket eden gençler, kendilerine gösterilen “trans kimliği” benimseyerek karşı cinsin cinsiyet rollerini sergilemeye başlamaktadır. İlk adım olarak isim değişimi, karşı cinsin kıyafetlerini giyme ve fiziksel görünümü mümkün olduğunca karşı cinse benzetme eğilimleri gözlemlenmektedir. Henüz ameliyat olmamış bir genç kızın, görünüş itibarıyla erkeğe benzemek üzere göğüs bağlama yöntemlerine başvurması bu çabaya somut bir örnek olarak gösterilebilir. Tüm bu müdahaleler “sosyal geçiş” veya “sosyal cinsiyet değişimi” olarak değerlendirilmekte, sosyal geçiş ise herhangi bir tıbbi müdahale olmadan sosyal hayatta karşı cinstenmiş gibi yaşamayı ifade etmektedir.
Yazının başında ifade edildiği üzere cinsiyet disforisi bir psikiyatrik rahatsızlık olarak tanımlanmaktadır. Diğer psikiyatrik rahatsızlıklarla eşdeğer öneme sahip olan bu durum, LGBT ideolojisinin çıkarları doğrultusunda hareket eden kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla cinsiyet değiştirme ameliyatları için bir gerekçe olarak kullanılmaktadır. Ameliyatların cinsiyet disforisini ortadan kaldırdığı ve kişinin ruh sağlığını olumlu yönde etkilediğine dair bir algı oluşturulmakta ve bu görüş bilimsel yayınlarla desteklenmeye çalışılmaktadır. Örneğin, Amerikan Psikiyatri Dergisi’nde (AJP) yayınlanan bir çalışmada cinsiyet değiştirmek üzere yapılan cerrahi operasyonların, cinsiyet karmaşası yaşayan kişilerin zihinsel sağlığı üzerinde olumlu bir etki bıraktığı iddia edilmiştir. Ancak söz konusu makale üzerinde detaylı bir veri analizi gerçekleştiren araştırmacılar, cinsiyet değiştirme ameliyatlarının zihinsel sağlık üzerinde herhangi bir iyileştirme sağlamadığı sonucuna ulaşmıştır.
LGBT ideolojisinin söylemlerini güçlendirmeyi hedefleyen bu dayanaksız çalışmalar, kamuoyunda cinsiyet değiştirme ameliyatlarının etkili olduğu yönünde bir algı oluşturmaktadır. Bu doğrultuda faaliyetlerine devam eden LGBT ideolojisi, başta Amerika ve İngiltere olmak üzere çeşitli ülkelerde cinsiyet klinikleri açarak, çocuklar, gençler ve endişeli ebeveynlere sözde rehberlik hizmeti sunmaktadır. Bu gibi yerlerde, çocuklara yaşadıkları bunalımdan kurtulmanın tek çaresi olarak cinsiyet değiştirme ameliyatı önerilmektedir. Ebeveynlere ise çocuklarının sözde "trans kimliğini" kabul etmeleri, aksi takdirde çocuklarının yaşadığı bunalım sonucu intihara kalkışabileceği yönünde baskı uygulanmaktadır. Mevcut düzende cinsiyet disforisi teşhisi alan gençler, gerekli olan psikoterapi imkanlarından yoksun bırakılarak doğrudan cinsiyet değiştirme sürecine yönlendirilmektedir. Ergenlik engelleyiciler, hormon tedavisi ve bir dizi cerrahi operasyon içeren bu süreç, transseksüel tedavisi olarak da bilinmektedir. Genç ve sağlıklı bedenlere uygulanan bu tür müdahaleler “tedavi” olarak adlandırılsa da, trans gençler ile yürütülen araştırmalar, uygulanan sözde tedavi yöntemlerinin disfori şikayetini gidermediği ve çok daha ciddi ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarına yol açtığını göstermektedir. Örneğin, cinsiyet değiştirme sürecinde kullanılan hormon tedavilerinin kemik sağlığına olan etkilerini inceleyen bir çalışmada, ergenlik engelleyicilerin uzun süreli kullanımının kemik mineral yoğunluğu üzerinde olumsuz etkisi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ergenlik engelleyicilerin potansiyel zararlarını ele alan çalışmanın bir diğer dikkat çekici noktası, esas cinsiyetle uyumlu hormon tedavisinin (trans olmaktan vazgeçenler için uygulanan tedavi) kemik sağlığı üzerinde tam olarak bir düzelme sağlamadığı sonucuna ulaşmasıdır. Elde edilen veriler, LGBT ideolojisinin bu tip ilaçlar hakkında kalıcı zarar bırakmadığı ve tamamen geri döndürülebilir olduğu iddialarını geçersiz kılmaktadır.
LGBT ideolojisinin yönlendirmeleriyle bedenleri üzerinde tıbbi ve cerrahi müdahalelere başvuran gençler, cinsiyet disforisi ve buna bağlı şikayetlerde bir iyileşme göremeyince daha büyük bir çıkmaza sürüklenmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak trans gençler arasında depresyon ve bunalım riski artmakta, kendine zarar verme eğilimleri gözlemlenmektedir. Trans ergenler ve trans olmayan ergenler arasında yapılan yakın zamanlı bir araştırma, iki grup arasındaki intihar eğilimlerini incelenmiş ve transseksüel ergenlerin trans olmayan yaşıtlarına kıyasla daha yüksek intihar düşüncesi ve intihar girişim oranına sahip olduğunu göstermiştir. Araştırmalar, transseksüel tedavisi olarak adlandırılan uygulamaların, kişinin ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etki bırakmadığını kanıtlamaktadır. Trans olmaktan vazgeçerek esas cinsiyetine dönen detranslar ile yapılan çalışmalar da cinsiyet disforisinin geçici bir durum olduğunu göstermektedir. Disfori teşhisi almış detranslarla yapılan bir araştırmada, katılımcıların %60’ı esas cinsiyetlerine daha fazla uyum sağladıkları için trans olmaktan vazgeçtiklerini ifade etmiştir. Katılımcıların %55’i ise cinsiyet değiştirme sürecine başlamadan önce bir ruh sağlığı çalışanı tarafından yeterli derecede değerlendirme yapılmadığını ifade etmiştir. Ortaya çıkan sonuçlar cinsiyet disforisinin geçici bir durum olduğuna ve etkin bir psikoterapi yöntemiyle disforiye neden olan esas sorunun çözülebileceğine işaret etmektedir.
Transseksüellik hakkında doğru bilgiye ulaşmak, bu meseledeki tutumumuzun ve alacağımız önlemlerin doğru yönde şekillenmesinde büyük öneme sahiptir. LGBT ideolojisinin sıklıkla kullandığı "yanlış bedende doğma" ve cinsiyetin değiştirilebilir olduğu yönündeki söylemler, cinsiyeti hakkında karmaşa yaşayanlar için doğru tedavi yöntemlerini kısıtlamakta ve kişileri doğrudan “trans kimliğin” kabulüne yönlendirmektedir. Ancak yapılan bilimsel çalışmalar, transseksüel yaşam tarzının kişiye beklenen faydayı sağlamadığını aksine ruhsal ve fiziksel anlamda yeni rahatsızlıkların ortaya çıkmasına öncülük ettiğini ortaya koymaktadır.
Yorumlar