Çocuklarda Translık İddiasının Kabulü ve Sosyal Cinsiyet Değişimi

"Trans çocukların" kabulü, sosyal cinsiyet değişimi (herhangi bir tıbbi müdahale olmadan sosyal hayatta karşı cinstenmiş gibi yaşamak) ve göğüs bağlama uygulamaları, herhangi bir tıbbi tedavi veya müdahale içermedikleri için genellikle zararsız olarak lanse edilmektedir. Burada, hızla yaygınlaşan bu çok yeni gelişmelerin güvenliğine ve potansiyel etkilerine ilişkin kanıtlara bakacağız. Önce tanımlarına göz atalım.
Trans çocukların kabulü ne anlama gelir?
Kabul etme veya kabullenmeci yaklaşım, bir çocuğun karşı cinsiyet olduğuna ilişkin beyanının yetişkinler tarafından kabul edilmesidir. Pratikte bu, bir erkek çocuğun gerçekten kız olduğuna dair inancının veya bir kız çocuğun gerçekten erkek olduğuna dair inancının geçerli görülmesi anlamına gelir.
Sosyal cinsiyet değişimi nedir?
Sosyal cinsiyet değişimi veya sosyal geçiş, bir kişinin sosyal hayatında karşı cinstenmiş gibi yaşamasıdır. Bu, isim değişikliğini ve karşı cinsiyetten kişilere hitap edilirken kullanılan ifadelerin kullanımını içerebilir. Sosyal cinsiyet değişimi saç stilleri ve kıyafetlerle de ifade edilebilir. Tam zamanlı olabilir, sadece belirli ortamlarda veya sadece evde sergilenebilir. Bu geçişler herhangi bir tıbbi, fizyolojik veya hormon müdahalesi içermez. Bu sebeple zararsız olduğu iddia edilen sinsi uygulamalardır. Sosyal cinsiyet değişimi şu anda klinik psikoloji ve psikiyatri alanlarında tartışmalıdır ancak ebeveynler tarafından giderek daha fazla uygulanmaktadır. Giderek daha fazla sayıda çocuk doktoru, terapist ve öğretmen bu geçişleri teşvik etmektedir. Bu, tehlikelidir. Okullar, isim değişiklikleri, üniformalar ve tuvalet hizmetleri ile öğrencilerin sosyal geçişlerine giderek daha fazla uyum sağlamaktadır. Sosyal cinsiyet değişiminin 2-3 yaşındaki küçük çocuklarda bile gerçekleştiğine dair bazı örnekler vardır. Bu da neden önlem alınması gerektiğini gözler önüne sermektedir. Halihazırda kaç çocuğun sosyal cinsiyet değişimi yaptığı veya bu çocukların bunu cinsiyet uzmanlarının rehberliğinde mi yoksa bağımsız olarak mı yaptığı bilinmemektedir. Çocuk cinsiyet kliniğine Tavistock’a Bilgi Edinme Özgürlüğü kapsamında kendilerine sevk edilen çocuklardan kaçının ilk randevularına gelmeden önce sosyal cinsiyet değişimi sürecinden geçtiği sorulduğunda bu bilgiye ilişkin herhangi bir kayıt tutmadıklarını söylediler.
Sosyal cinsiyet değişiminin zararsız olduğu ve çocuklarda cinsiyet disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu) semptomlarını hafifletebilecek faydalı bir yaklaşım olduğu iddia edilmektedir ancak, çocukluklarının bir kısmında veya tamamında sosyal cinsiyet değişimi yaşayan çocuklar için uzun vadeli psikolojik etkilerin ne olacağı ve bunun benlik duygularının gelişimini nasıl etkileyeceği şu anda en hafif tabiri ile belirsizdir.
Elimizdeki az sayıdaki kanıt, bir çocuğun, kabul etme ve sosyal cinsiyet değişimi yaşaması halinde bu durumlar ele alınmadığı sürece yetişkinliğe bu kabullerle adım attığını göstermektedir. Bir çocuğu kabul etme ve sosyal olarak dönüştürmeye yönelik bu çok yeni eğilimin etkisini anlamak için, bu yaklaşımla ilgili araştırma ve kanıtları önceki 'izle ve bekle' yaklaşımıyla karşılaştırdık.

İzleyerek Bekleme Yaklaşımı
Dünya çapında kabul gören 'izleyerek bekleme' modeli kapsamında çocuklar karşı cinsiyet olarak kabul edilmemiş veya sosyal olarak cinsiyet değiştirmemiştir. Trans olma arzusuna yol açmış olabilecek olası faktörleri değerlendirmek için gelişimsel özelliklere uygun danışmanlık / aile terapisi uygulanmış; ancak bunun dışında çocuklar kendi hallerine bırakılmışlardır. Verilen bu psikolojik destek de genel psikolojik durumlarını iyileştirmeye dönüktür. O zamanlar transseksüelliğe sadece çocukluktaki haliyle değil, yetişkinlikteki olası sonuçlarıyla bakılmaktaydı. Erken çocukluk döneminde başlayan cinsiyet disforisinden pişman olma ve devam etme oranlarına ilişkin yayınlanmış 11 çalışma mevcuttur. Tüm bu çalışmaların analizi, cinsiyet disforik çocukların yaklaşık %80'inin ergenlik döneminde bu duygulardan kurtulduğunu göstermektedir. Hem de hiçbir müdahale olmadan.
En yakın tarihli çalışma (Singh ve diğerleri, 2021) bu bulguları tekrarlamaktadır. Bugüne kadarki en büyük örneklemin kullanıldığı ve çocukların ortalama 20,58 yaşına kadar takip edildiği bu çalışmada, cinsiyet disforisinin sadece %12,2'lik oranda devamlılık gösterdiği bulunmuştur. 87,8'i vazgeçmiştir.
Literatürün gözden geçirildiği bir çalışmada (Korte ve ark., 2008) şu sonuca varılmıştır: “Çocukluk ve ergenlik dönemindeki tüm cinsiyet disforisi vakalarının yalnızca %2,5 ila %20'sinin devam ettiği görülmüştür.”
İzleyerek bekleme yaklaşımının zarar verdiğini veya çocuklar için herhangi bir olumsuz sonuç doğurduğunu gösteren bir çalışma bulunmamaktadır. Çocukların çoğunluğu ergenlik döneminde vazgeçmiştir. İzleyerek bekleme yaklaşımının terk edilerek yerine kabullenmeci sosyal cinsiyet değişimi yaklaşımlarının benimsenmesi, klinik araştırmalar ve zarara işaret eden kanıtlar nedeniyle değil, yetişkinlerin aktivizmi ve bu çocuk grubunun 'transseksüel' olarak adlandırılması ve tedavilerinin siyasi bir hak sorunu olarak ilan edilmesi nedeniyle meydana gelmiştir.
Kabul Etme ve Sosyal Cinsiyet Değişimi Yaklaşımı
Aktivistler tarafından, bahsedilen bu çalışmaların güvenilmez olduğuna dair çeşitli iddialar ortaya atılmış ve çalışmalar “efsane”' olarak adlandırılmıştır. Hollandalı araştırmacılar (Steensma, Cohen-Ketenis, 2018) tarafından kaleme alınan ve 2011 yılında yürütülen bir çalışmada (Steensma & Cohen-Kettenis, 2011) çok yeni bir olgu olan sosyal cinsiyet değişimine atıfta bulunan bir makale bu iddiaları çürütmektedir:
"Sosyal cinsiyet değişimi konusuyla ilgili olarak, 2000 yılından önce sosyal cinsiyet değişimi yapmak isteyen ergenlik öncesi sadece 1 çocuk gördüğümüzü ve bu sayının sonraki birkaç yıl içinde yavaşça arttığını unutmamak gerekir. Son zamanlarda, kliniğe ilk ziyaretlerinde zaten sosyal cinsiyet değişimi yapmış olan çocukların sayısında patlama yaşandı. Bu aileler çocuğun cinsiyet değiştirmesinin gerekliliğini sorgulamayı eski kafalı buluyor.”
Dr. Steensma tarafından 2013 yılında yapılan bir araştırmanın bulguları, sosyal cinsiyet değişiminin, çocukluk çağı cinsiyet disforisinin ileriki yaşlarda devam etmesinin en güçlü belirleyicisi olduğunu göstermiştir.er Tavistock Kliniği Erken Müdahale çalışmasının sonuçlarının da gösterdiği gibi, ergenlik engelleyicilerin de bu deneme geçişinin devamlılığını artırdığına dair artık güçlü kanıtlar bulunmaktadır:
“44 hastanın [gonadotropin salgılatıcı hormon agonistleri (GnRHa)- ergenlik engelleyici] uygulamasından 12 ay sonrasına, 24'ünün 24 ay sonrasına ve 14'ünün 36 ay sonrasına ait verileri vardı. Hepsinde normal karyotip (kromozom dizilimi) ve fıtrî cinsiyetiyle uyumlu endokrin yapısı (hormon) vardı. Hepsi 6 ay içinde gonadotropinlerin [hipofiz bezinden salgılanan, testosteron ve östrojen üretiminde görevli hormon] baskılanmasını sağlamıştır. Çalışmanın sonunda biri ergenlik engelleyicileri bırakmış ve 43'ü (%98) karşı cinsiyet hormonlarına başlamayı seçmiştir.”
Çeşitli klinisyenler ve araştırmacılar, ergenlik öncesi çocukların sosyal cinsiyet değişiminde dikkatli olunması gerektiğini ifade etmişlerdir. De Vries'in (2012) bir makalesi, gereksiz yere teşvik edilen küçük bir çocuğun cinsiyet kavramını gerçekten anlamayabileceği tehlikesine karşı uyarmaktadır:
“Erken cinsiyet değişimine karşı uyarı yapmamızın bir başka nedeni de, bunu yapan bazı çocukların (bazen okul öncesi çağda) asıl cinsiyetlerini tam olarak idrak edememeleridir. Fiziksel gerçekliklerinden o kadar farklı bir gerçeklik duygusu geliştiriyorlar ki, daha sonra ihtiyaç duyacakları çoklu ve uzun süreli tedaviler gereksiz yere zorluk oluyor. Buna göz yuman ebeveynler de çoğu zaman çocuklarının bu sonuçların farkında olmamasına katkıda bulunduklarının ayırdına varmazlar.”
Tavistock Kliniği Danışmanı Klinik Psikolog Bernadete Wren de Klinik Psikoloji ve Psikiyatri Dergisi (2019) için kaleme aldığı makalesinde dikkatli olunması gerektiğini ifade etmiştir:
“Bu küçük çocukların tam empatik bir sosyal cinsiyet değişimi sürecine sokulmalarının gelişimlerini engellemesinden korkuyorum.”
Dr. Kenneth Zucker 2020 yılında yayınladığı 'Farklı insanlar için farklı vuruşlar’ başlıklı makalesinde şunları belirtmiştir:
"Ergenlik öncesi çocuklarda sosyal cinsiyet değişimi, cinsiyet disforisini azaltmayı amaçlayan bir psikososyal tedavi olarak sunulur ancak bu uygulamanın sonucu daha sonraki yıllarda (yaşam boyu) biyomedikal tedavilere (cinsiyet değişikliğinden kaynaklanan hormonal tedavi ve cerrahi) mecburiyettir. Ergenlik öncesinde sosyal cinsiyet değişimi yapan çocuklardaki cinsiyet disforisinin ileri yaşlarda devamlılık durumu ile bu tür bir psikososyal müdahaleye uğramayan cinsiyet disforik çocukların ileri yaşlardaki durumu karşılaştırıldığında, sosyal cinsiyet değişimi yapan çocukların cinsiyet disforisinin devam etme oranı önemli ölçüde yüksektir ve bu cinsiyet disforisinin insan eliyle meydana gelen bir olgu olduğu söylenebilir."

Ve şu sonuca varmıştır:
"Eğer durum gerçekten böyleyse, neden aslında insan eliyle olan yolun birinci basamak tedavi olarak önerildiği sorgulanabilir.”
Yakın zamanda yayınlanan “Sosyal Geçişten 5 Yıl Sonra Cinsiyet” adlı çalışma (Olson ve ark. 2022) Dr. Zucker'in öngörüsünü doğrular niteliktedir. Daha önceki çalışmalarda ortalama %80'lik vazgeçme oranı görülmesinin aksine, karşı cinsiyet gibi yetiştirilen sosyal cinsiyet değişimi yapmış çocuklar üzerinde yapılan bu yeni çalışmada yalnızca %6'lık bir vazgeçme oranı görülmüştür. Beş yıllık kabul ve sosyal cinsiyet değişimi sürecinin ardından, bu çocukların %94'ü transseksüel olarak yaşamaya devam etmekte ve neredeyse üçte ikisi tıbbi cinsiyet değişikliği için ergenlik engelleyici ilaç ya da karşı cinsiyet hormonu kullanmaktadır. Çocuklarınız deneme yanılma tahtası değildir, ‘sosyal cinsiyet değişimini bir denesin de sakinleşsin’ diyebileceğiniz bir ortam yok. Deneme ya da tecrübe diye küçümsediğiniz adımlar radikal merdivenlerin ilk basamakları.
Her ne kadar önceki çalışmalarda yayınlanan cinsiyet disforisinin devam etmeme sayıları incelenen çocuklardan bazılarının 'gerçekten trans' olmayıp sadece cinsiyete uygun olmayan davranışlar sergiledikleri gerekçesiyle eleştirilse de, bu çalışmada çocukların cinsiyet disforisi tanı kriterlerini bile karşılamadıkları, sadece cinsiyete uygun olmayan davranışlar sergiledikleri bildirilmiştir. Çocuksu bir kafa karışıklığı yanlış bir teşhisle ömür boyu sürecek bir hataya evrilmektedir.
Ebeveynler çocuklarını açıkça 'transseksüel' olarak tanımlamış ve çocuklarının sosyal cinsiyet değişimini desteklemiştir. Çocuklar bu destekle tıbbi müdahaleye giden kaçınılmaz yola sokulmuş, böylece çocuklara duygularını anlamlandırmaları için başka seçenekler veya yollar sunulmamıştır.
Tavistock Cinsiyet Kliniği’nin bağımsız bir incelemesini yapmak üzere İngiltere Sağlık Bakanlığı tarafından görevlendirilen Dr. Hilary Cass, sosyal cinsiyet değişimi hakkında şunları içeren bir ara rapor yayınlamıştır:
“Sosyal cinsiyet değişimi bir müdahale veya tedavi olarak düşünülmeyebilir çünkü sağlık hizmetleri içinde gerçekleşen bir şey değildir. Ancak bunu etkin bir müdahale olarak görmek önemlidir çünkü çocuk veya gençlerin psikolojik işlevsellikleri açısından önemli sonuçları olabilir. Erken sosyal geçişin yararları ve zararları konusunda farklı görüşler vardır. Hangi pozisyonda olunursa olunsun, bunun tarafsız bir eylem olmadığını ve sonuçlar hakkında daha iyi bilgiye ihtiyaç duyulduğunu kabul etmek önemlidir.”
Ara raporda da kabul edildiği üzere, sosyal cinsiyet değişimi, çocuk ergenliğe yaklaştıkça, çocuğun (ve ebeveynin) ergenlik engelleyiciler kullanma kararlılığını artırabilir:
"GIDS (Gender Identity Development Service-Cinsiyet Gelişimi Servisi) açısından bakıldığında, genellikle çocuk ve ebeveynin beklentileriyle oluşan, sosyal cinsiyet değişiminin sebep olduğu, çocuğun kendi fıtrî cinsiyetini keşfetmesine, tanımasına ve ona alışmasına alan tanımayan bir yaklaşım var gibi görünmektedir. [Sosyal cinsiyet değişimi yapanlar] GIDS kliniğine geldiklerinde, cinsiyet değiştirmekten çok emin olabilirler ve mümkün olan en kısa sürede hormon tedavisine başlamak istiyor olabilirler. Aslında bu istekleri sosyal cinsiyet değişimi sürecindeki tecrübelerinin pekiştirmesidir. Eğer çocuğun karşı cinsten olduğunu söylediği dönem sosyal cinsiyet değişimi olmadan sadece takip ederek geçirilirse bu gibi isteklerin olmadığı da görülecektir.”
Ara raporda yer almamasına rağmen, Dr. Cass’in nihai raporunda "okulların önemli rolü ve cinsiyet sorgulaması yapan çocuk ve gençlere uygun şekilde yanıt vermede karşılaştıkları zorluklar" da yer almıştır. Birleşik Krallık genelindeki okullarda, genellikle ebeveynlere bilgi verilmeksizin çocukların sosyal cinsiyet değişiminin yapılması artık olağanlaşmıştır. Bu yaklaşımın güvenli olduğunu destekleyen kanıtların eksikliği ışığında, bu politikanın acilen gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Ergenler
Ergenlerin kabul edilmesi ve sosyal cinsiyet değişimleri konusunda elimizde herhangi bir araştırma bulunmamaktadır. Bu grup, ergenliğe girerken veya ergenlik döneminde cinsiyet disforisi geliştiren veya transseksüel olan tamamen yeni bir çocuk kohortunu* (yaklaşık %70'i kız) temsil etmektedir. Bu kohort çocukluk döneminde cinsiyet disforisi yaşamamıştır, dolayısıyla daha önce çalışılan ve erken yaşlardan ergenlik dönemine kadar devam eden grubun bir parçası değildir.
[*kohort: ortak özellikleri olan kişiler topluluğu]
Dr. Cass’in ara raporu vakalarda son zamanlarda görülen bu değişime atıfta bulunmaktadır:
“Sevklerdeki bu artışa, vaka özelliklerinde görülen bir değişiklik daha eşlik etmiştir: Önceki yıllarda vakaların çoğunu erken çocukluktan itibaren cinsiyet disforisi yaşayan ve ağırlıklı olarak erkek hastalar oluştururken şimdilerde erken ergenlik yıllarında ortaya çıkan ağırlıklı olarak kızlardan oluşan daha geç başlangıçlı cinsiyet disforisi vakaları çoğunluktadır. Buna ek olarak, GIDS'e yönlendirilen çocuk ve gençlerin yaklaşık üçte birinde otizm veya diğer nöroçeşitlilik türleri bulunmaktadır. Ayrıca, hasta grubundaki devlet koruması altında bulunan çocukların tüm vaka sayısına oranı, ülke genelindeki koruma altında olan çocukların tüm çocuklara oranından çok daha fazladır. Gençlerin daha yerleşik bir kimlik geliştirmeden önce ergenlik ve erken yetişkinlik dönemlerinde hem cinselliklerini hem de cinsiyetlerini keşfetmeleri alışılmadık bir durum değildir. Cinsiyet disforisi olarak adlandırmak ve kabullenmeci sosyal cinsiyet değişimi yaklaşımlarını sergilemek gereksizdir.”
Cinsiyet değişikliğini teşvik eden bu yeni yaklaşımın bu gruptaki etkileri incelenmemiştir, bu nedenle yaklaşım tamamen deneyseldir. Bu ciddi bir sorundur çünkü bu yaşlar, ergenlik engelleyiciler ve hormonlar şeklindeki tıbbi müdahalelerin bu gençler için erişilebilir olduğu yaşlardır (ya bir klinikte ya da giderek artan bir şekilde internet yoluyla ulaşmak mümkündür).
Dr. Cass’in ara raporundan:
"Elimizdeki verilerin, mevcut kohortta cinsiyet disforisi erken ergenlik döneminde ortaya çıkan kız ergenlerin baskın oluşunu açıklayamadığını da belirtmek önemlidir. Bunun nedeni, bu gruptaki hızlı artışın sadece 2014-15 yıllarında başlamış olmasıdır. Gençlerin 20'li yaşlarının ortalarına kadar yerleşik bir cinsiyet ifadesine ulaşamaması normal olduğundan, bu grubun uzun vadeli sonuçlarını değerlendirmek için henüz çok erkendir. Şu anda elimizdeki en az bilgi en büyük hasta grubu olan cinsiyet disforisinin ilk olarak erken ergenlik civarında olan kadınlara dairdir.”
Bu yeni grubun sonuçlarına ilişkin herhangi bir araştırma bulunmamakla birlikte, detranslar (detransitoner da denir, cinsiyet değiştirmekten pişmanlık duyanları ifade eder) ile ilgili bazı çalışmalar mevcuttur. Ayrıca sosyal medya platformlarında gördükleri sorgusuz sualsiz “kabul edici” yaklaşımın kendilerine verdiği zararlar hakkında konuşan ve sayıları giderek artan detrans grubunun tanıklıklarına da sahibiz.

Keira Bell, Tavistock kliniğine cinsiyet değiştirme isteğinin altında yatan sebepleri derinlemesine araştırmadan kendisine ergenlik engelleyicileri reçete ettiği için hukuk yoluna gitmişti. Keira, davasıyla ilgili olarak şunları söylemişti:
“Pek çok kız, ister ruh sağlığı bozuklukları, ister yaşam travmaları ya da başka nedenlerle olsun, acı çektikleri için cinsiyet değiştiriyor. Cinsiyet değiştirmenin tüm bunları ortadan kaldıracağı hayaline kapılmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Ayrıca profesyonelleri ve klinisyenleri, cinsiyet disforisi ile uğraşanlara yardımcı olmak için daha iyi ruh sağlığı hizmetleri ve modelleri oluşturmaya çağırıyorum. Benim gibi sıkıntılı, kafası karışık ve yalnız olan başka hiçbir gencin cinsiyet değiştirmenin tek çözüm yolu olduğu yanılgısına düşmesini istemiyorum.”
Bir çalışmada (Litman, 2020) cinsiyet değiştirmekten pişman olanlara nedenleri sorulduğunda, çoğunluk (%60) "esas cinsiyetlerinde, trans olmadan önceki hallerinde daha iyi hissetmeye başladıklarını" belirtmiştir. %49'u cinsiyet değiştirme sürecinden kaynaklanabilecek olası tıbbi komplikasyonlarla ilgili endişeleri olduğunu bildirmiş ve %38'i cinsiyet disforilerinin travma, istismar veya ruh sağlığı durumu gibi belirli bir şeyden kaynaklandığı görüşüne vardıklarını söylemiştir.
Çoğunluk (%55) cinsiyet değiştirme sürecine başlamadan önce bir doktor veya ruh sağlığı uzmanından yeterli bir değerlendirme almadıklarını ifade etmiştir.
Bir diğer çalışmada (Vandenbussche, 2021) katılımcıların yaklaşık yarısı (%51) sosyal geçiş sürecine 18 yaşından önce başlamış ve dörtte biri (%25) de tıbbi cinsiyet değiştirme yoluna 18 yaşından önce girmiştir. Çalışmada şu bulgulara ulaşılmıştır:
"Cinsiyet değiştirme sürecinden pişmanlık nedeni olarak bildirilen en yaygın neden, cinsiyet disforisinin başka sorunlarla ilişkili olduğunun farkına varılmasıdır (%70). İkinci sırada sağlık kaygıları (%62), ardından cinsiyet değiştirmenin disforiye çözüm olmaması (%50), disforiyle başa çıkmak için alternatifler bulamama (%45), sosyal değişimlerden memnun olmamak (%44) ve siyasi görüşlerin değişmesi (%43) yer almaktadır."
Bu yeni kohorttan kaçının daha sonra tıbbi cinsiyet değişiminden pişman olacağını bilmiyoruz; yayınlanan pişmanlık çalışmaları bu grubu kapsamıyor. Pişmanlıkların kamuoyundan gizlendiğini düşününce bu pek şaşırtıcı değil. Çalışmalarda genellikle çocuk yaşta değil, orta yaşta geçiş yapan erkeklerin pişmanlık oranlarını ölçülüyor. Artan kadın ve çocuk popülasyonu yok sayılıp veriler manipüle ediliyor.
Ancak detransların ifadeleri, kabul etme ve sosyal geçiş modeli hakkında düşünmemiz için bizi duraklatmalı ve cinsiyet değişikliği arayışının kabul ve teşvik modelince örtbas edilecek farklı nedenleri olduğunu hatırlatmalıdır.

Sosyal cinsiyet değişiminin faydalı olduğuna dair kanıt var mı?
Aile içinde cinsiyet kabulünün ve çocukların sosyal olarak geçiş yapmalarına izin vermenin cinsiyet disforilerini çözeceğine dair kanıt olarak gösterilen bir çalışma 2016 yılında yayınlanmıştır. Bu çalışma, cinsiyet disforisinin trans olmanın doğal bir parçası olmadığı iddiasını desteklemek için kullanılmaktadır. Bu durumun, cinsiyet disforisini diğer birçok bozukluktan ayırdığı söylenir; öyle ki örneğin depresyonda olan biri, tanım gereği, sıkıntılıdır. Buna karşılık, cinsiyet disforisine eşlik eden sıkıntının, cinsiyet normlarına uymayan insanları damgalayan bir kültürün sonucu olarak ortaya çıktığı iddia edilmektedir.
Çalışmada, ebeveynleri tarafından sosyal cinsiyet değişimi için desteklenen 73 ergenlik öncesi çocuğun depresyon ve anksiyete skorları incelenmiştir. Elde edilen bulgular, aynı yaşlardaki transseksüel olmayan kardeşler ve transseksüel olmayan akranlarla karşılaştırılmıştır. Bu grupların hiçbirinde depresyon veya anksiyete açısından büyük farklılıklar görülmemiştir. Trans grupta biraz daha yüksek kaygı seviyeleri görülmüştür ancak yine de düşük seviyededir. Bu durum, sosyal cinsiyet değişimi yapmayan trans çocukların yüksek depresyon ve anksiyete gösterdiğini ortaya koyan diğer çalışmalarla tezat oluşturmaktadır.
Ancak bu çalışma genellikle yanlış yorumlanmaktadır çünkü sosyal cinsiyet değişiminin depresyon veya anksiyeteyi durdurduğu anlamı çıkarılması yanlıştır. Çalışma sadece çocuklarına güvenilir bir dayanak olan sevgi dolu ebeveynlerin depresyon ve anksiyete riskini azalttığı anlamına gelebilir. Cinsiyetlerinin gerçekliğini inkar etmeden ve destekleyici ebeveynlere sahip çocuklarda cinsiyet disforisinin ne durumda olduğuna ilişkin hiçbir veri yoktur. Zira o ailelerde çocukların cinsiyete dair kafa karışıklığının hızlıca geçtiği sonucu, aktivistleri memnun etmeyecektir.
- Bu çalışma aynı zamanda cinsiyet disforisinin diğer beden disforilerinden farklı bir ruh sağlığı patolojisi olmadığını da kanıtlamamaktadır. Sadece cinsiyet disforisinin, depresyon ve anksiyete gibi semptomlarla ölçüldüğü üzere destek ve/veya sosyal geçiş ile hafiflediğini göstermektedir. Kilo verme arzusu desteklenen ve onaylanan bir anoreksiya hastasında da depresyon ve anksiyete düzeylerinde azalma görülebilir. Böyle bir çalışma haklı olarak etik dışı kabul edileceğinden test edilmemiştir.
- Bu çalışma bize sosyal cinsiyet değişiminin uzun vadeli sonuçları hakkında bilgi vermemektedir. Tüm bu çocuklar ergenlik öncesi dönemdedir (3-12 yaş arası). Bu dönem, depresyon ve kaygı düzeylerinin genellikle oldukça düşük olduğu bir dönemdir. Çocuklar ergenlik dönemine girdiğinde bu seviyeler hızla yükselir. Bu çocukların bu yüksek risk aşamasında ve cinsiyet değişiminin sonuçlarının onları gerçekten etkilemeye başlayacağı zamanın ötesinde nasıl bir performans göstereceklerini bilmiyoruz. Takip çalışmaları yapılacaktır ancak bu sonuçları en az 5 yıl daha göremeyeceğiz.
- Bu çalışmanın tasarımında da bazı önemli kısıtlamalar bulunmaktadır. Depresyon ve anksiyete skorları ebeveynleri tarafından yapılan anketlere dayanmaktadır. Sosyal cinsiyet değişimini aktif olarak desteklemeye karar veren ebeveynler, “transseksüel çocuklarının” psikolojik olarak sağlıklı görülmesini gerçekten isteyeceklerinden, burada bir miktar raporlama yanlılığı olması muhtemeldir.
- Bu çalışmadaki “trans çocukların”, ebeveynlerini ve toplumu bu kadar genç yaşta sosyal cinsiyet değişimi yapmalarına izin vermeye ikna eden ilk çocuklar arasında yer aldığı da unutulmamalıdır. Bu çocuklar alışılmadık derecede açık sözlü/duygusal farkındalığa sahip olabilirler. Bu 'ilk' gruba özgü olan ve sosyal cinsiyet değişimi daha yaygın hale geldikçe görülmeyecek bazı bilinmeyen karıştırıcı faktörleri göz ardı edemeyiz.
Kanıtlar, ergenlik öncesi çocuklar için kabul etme ve sosyal cinsiyet değişiminin ardından ergenlik engelleyicilerin kullanılmasının ergenlik yıllarında cinsiyet disforisinin doğal bir şekilde çözülmesini önleyebileceğini göstermektedir.
Detranslardan elde edilen kanıtlar, ergenlik döneminde cinsiyet disforisi geliştiren gençler için, kabul etme ve sosyal cinsiyet değişiminin altta yatan ruh sağlığı sorunlarını örtbas edebileceğini ve çocuğu yaşam boyu sonuçları olan tıbbi bir “çözüme” teşvik edebileceğini göstermektedir.
Gerçek şu ki, çocuklarda cinsiyet değişiminin kabulü ve teşvikine yönelik hareketler kanıta dayalı bir yaklaşım değildir ve deneyseldir. Bu alanda acilen uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç vardır.

Göğüs bağlama
Göğüs bağlama, kadınların göğüslerinin görünümünü düzleştirmeleri için giderek daha popüler hale gelen bir yöntemdir. Sosyal medya ve Cosmopolitan gibi dergiler gençlere yönelik göğüs bağlama tavsiyeleriyle doludur. Sonuç olarak, transseksüel topluluktaki genç kadınlar için artık çok yaygın bir uygulamadır.
Bazı çocukların gövdelerinin etrafına sıkıca koli bandı sardıkları bilinmektedir. Alternatif olarak daha düz bir profil elde etmek için göğüs korseleri ve/veya çoklu spor sütyenleri kullanılabilir. Göğüs bağlamayla ilişkili bilinen sağlık riskleri arasında kaburgaların sıkışması veya kırılması, akciğerlerin delinmesi veya çökmesi, sırt ağrısı, omurganın sıkışması, göğüs dokusunun hasar görmesi, kan damarlarının hasar alması, kan pıhtıları, kaburgaların iltihaplanması ve kalp krizi yer almaktadır.
Transseksüel toplulukta göğüs bağlamanın sağlık üzerindeki etkisini değerlendirmek amacıyla yakın zamanda bir çalışma yapılmıştır. Bağlama deneyimi olan 1800 katılımcının %51,5'i her gün göğüslerini bağladığını bildirmiştir. % 97'den fazlası bağlamayla ilişkilendirilen 28 olumsuz sonuçtan en az birini bildirmiştir. Evet, çalışmaya katılanların neredeyse tamamı en az bir yan etkiyi yaşamıştır. Semptoma yol açan sıkıştırma yöntemleri ticari bağlayıcılar (20/28), elastik bandajlar (14/28) ve koli bandı veya plastik sargı (13/28) olmuştur. Göğüs ölçüsü daha büyük olanlarda öncelikle dermatolojik sorunlar tespit edilmiştir.
Göğüslerin bağlanması nefes almada zorlanmalara yol açarak göğüslerini bağlamayı tercih eden kadınların aktivite düzeylerini ve genel sağlık durumlarını etkileyecektir. Birleşik Krallık'ta okullara bu duruma uyum sağlamak için daha uzun Beden Eğitimi molaları verilmesi tavsiye edilmiştir.
Kaynak: Transgender Trend
14 Şubat 2024
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bize Katılın!
Yeni içeriklerden haberdar olmak için e-posta bültenimize abone olun.
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?