Benim için her şey bir grafikle başladı. 2017 yılında, Tavistock and Portman Trust'ın (cinsiyet değiştirme ve ruh sağlığı hizmetleri veren bir kuruluş) kuzeybatı Londra'daki Cinsiyet Değiştirme Hizmeti (GIDS) kliniğine yönlendirilen çocukların bir grafiğini gördüm. Genel vaka sayısı 2009-2010 döneminde sadece 72 iken, 2016-2017 döneminde 1.807'ye yükselmişti. Ancak daha şaşırtıcı bir şey vardı. Bir zamanlar erkeklerin çok küçük bir yüzdesini oluşturan kadın başvuru oranı artık yüzde 70'i oluşturuyordu: kadın başvuranların sayısı 32'den 1.265'e yükselmişti. Cinsiyet disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu) yaşayan genç kızların sayısı 7 yılda yüzde 5.000 artmıştı.
Ana akım basında bu konudan hiç bahsedilmediğini görünce gazetecilik merakım daha da arttı. Veri ve delil toplayanlar sadece İngiltere ve ABD'deki online ebeveyn gruplarıydı. Dahası, anlattıkları hikayeler Avustralya'dan İsveç'e kadar tüm dünyada tekrarlanan belirgin bir örüntüyü ortaya koyuyordu.
Hikayelerin hepsi, bir kız çocuğunun kaykay, çizgi roman veya video oyunları gibi "erkeksi" uğraşlar edinmek için kız kıyafetleri ve oyuncaklarını reddetmesiyle başlıyordu. Bu kız çocuğu ilkokulda çoğunlukla mutluydu. Ama ortaokulda ergenlik dönemi gelip çattığında, "erkek Fatma" gibi göründüğü için tepkiyle karşılaşıyordu. Genellikle zihinsel olarak savunmasızdı, duygu durum bozuklukları, DEHB, anksiyete ve depresif bozukluğu ile mücadele ediyordu ve çoğu zaman kendine zarar verme eğilimindeydi. Gelişmekte olan kadın bedeni onu dehşete düşürüyordu. Nihayetinde online forumlara gömülerek, kendini gerçekten bir erkek olduğuna ikna ediyordu.
Tüm bunlara rağmen, ebeveynleri çoğunlukla bu gelişmelerden etkilenmiyordu. Kızlarının kısa saçlı olması ya da sadece kot pantolon giymesi sorun değildi. "Kızlarının" kendisine "erkek" denmesini istemesi ve bir erkek ismi seçmesi de onlar için büyük bir sorun değildi. Tipik olarak 12-14 yaşlarındaki kızları GIDS'e yönlendirildiğinde, psikodinamik terapisiyle dünyaca ünlü Tavistock'un çocuğun cinsiyet disforisinin altında yatan sayısız psikolojik sorunu keşfedeceğini varsayıyorlardı. Ancak bunun yerine, bazen sadece iki seanstan sonra, kızlarına ergenliği engelleyen Lupron ilacı öneriliyordu. Ebeveynlere söylenene göre, kızlarının cinsiyetini keşfetme ve 16 yaşında erkeklik hormonu testosteron kullanmaya başlayıp başlamayacağına karar verme sürecinde "duraklatma düğmesi” görevi gören bir ilaçtı bu.
Trans aktivist gruplar tarafından çocuklarının "yanlış ergenlik" döneminden geçmesi halinde intihar edebileceği konusunda bilgilendirilen (daha doğrusu intiharla korkutulup tehdit edilen) birçok ebeveyn onay formunu* imzalamak durumunda kalıyordu. Ancak ebeveynlerin bazıları araştırmalar yaptı ve Lupron'un (yukarıda bahsi geçen ergenlik engelleyicinin) aslen cinsel suçluları kimyasal olarak hadım etmek veya prostat kanserini tedavi etmek için kullanıldığını, cinsiyet disforisinde kullanımının ise etiket dışı olduğunu (prospektüsünde veya etiketinde belirtildiğinden farklı şekilde uygulandığı) keşfetti. Bu ebeveynler daha sonra bu aceleci ve geri dönüşü olmayan süreçten pişmanlık duyan, çoğunluğu Amerika’da yaşayan genç kadınlardan oluşan "detrans" (cinsiyet değişiminden vazgeçip esas cinsiyetine dönen kişi) bloglarını okudular (Amerika, özel cinsiyet kliniklerinin 13 yaşındaki kız çocuklarına çift mastektomi -meme aldırma ameliyatı- yaptığı bir yerdir). Ve GIDS'in yaptıklarını dünyaya duyurmak için büyük bir sorumluluk hissettiler.
Kendi araştırmama başladığımda beni şaşırtan şey ebeveynlerin görüşleri değil, Tavistock bünyesindeki hem seslerini duyurmaya can atan hem de kimliklerinin tespit edilmesinden korkan klinisyenler oldu. Bu yüzden gizli kafelerde buluştuk. Bir klinik psikolog hamileyken Londra'nın diğer bir ucundan evime geldi. Gözle görülür bir şekilde üzgün bir halde mutfağımda volta atarken, yeni bir hasta türünün (karmaşık sorunları olan, aynı cinse ilgi duyduğunu iddia eden kafası karışmış kızlar) GIDS tarafından evrensel olarak her derde deva (!) olduğu iddia edilen tıbbi cinsiyet değişikliğine yönlendirilmesinden duyduğu üzüntü ve dehşeti anlattı.
Bu tartışmanın içine çok kritik bir zamanda dalmıştım. GIDS hem kırılma noktasındaydı hem de bölünmüş durumdaydı. 2009'da NHS (İngiliz Ulusal Sağlık Sistemi) tarafından desteklenen bir hizmet haline geldiğinden beri başvuruların sayısı artmıştı. Bu nedenle klinisyenler 120 gencin vaka yükü altında mücadele ediyor ve arkalarında büyük bir bekleme listesi oluşuyordu. Ancak GIDS'in üzerinde uzlaşılmış bir tedavi modeli yoktu: ebeveynler, çocuklarını bir kliniğe götürdüklerinde çocuğun cinsiyet iddiasını hemen kabul ve teşvik eden ve çocuğa ergenlik engelleyici başlatan -trans aktivist grupların talep ettiği gibi- bir klinisyenle mi yoksa "gizlice" (meslektaşları tarafından transfobik olarak damgalanma korkusuyla) derin, temkinli ve daha açık uçlu terapi uygulayan bir klinisyenle mi karşılaşacaklarının bir piyango olduğunun farkında değildi.
Bu iç savaş kliniğin dışına patlayıp önce 2018'de bir ihbar raporu yazan Tavistock yöneticisi Dr. David Bell'in ofisine; sonra çocukların güvenliğine dair endişelerini dile getirmeye çalıştığı için GIDS tarafından dışlanan Sonia Appleby'nin gelen kutusuna; daha sonra GIDS tarafından Lupron reçete edilen bir detransitioner olan Keira Bell'in adli inceleme başlatmasıyla Yüksek Mahkeme'ye ve nihayetinde geçen yıl GIDS'i "yetersiz" olarak değerlendiren Bakım Kalitesi Komisyonu'na kadar ulaşacaktı.
Tavistock'tan birkaç sokak ötede Sigmund Freud'un günümüzde müze olan danışma odaları yer almaktadır. Birinci Dünya Savaşı'nda mermi şoku geçiren hastaları başarıyla tedavi eden Hugh Crichton-Miller, 1920 yılında Freud'dan etkilenen tekniklerini hem yetişkinler hem de (o zamanlar devrim niteliğinde olan) çocuklar olmak üzere sivillere uygulamak amacıyla bir klinik kurdu. Böylece Tavistock, kişinin çevresini ve ilişkilerini derinlemesine inceleyerek ruhsal sıkıntısını hafifletmeyi amaçlayan "konuşma terapisi” konusunda uzmanlaştı. Kısa sürede boyut ve itibar olarak büyüyerek özellikle çocuk gelişimi alanında dünyaca tanınan bir kurum haline geldi.
1994 yılında, St George's hastanesinde görev alan psikiyatrist Domenico Di Ceglie tarafından kurulan küçük bir çocuk cinsiyet kliniği Tavistock şemsiyesi altına alındı. Doksanlı yıllar boyunca, çocuk vaka yükünün yüzde 75'i "kadınsı hale bürünmüş" erkek çocuklardan oluşuyordu ve Di Ceglie'nin ahlak anlayışı "yargılamadan kabullenme" idi. Çocuklardaki atipik cinsiyet davranışlarını tersine çevirmeye veya "iyileştirmeye" çalışmıyor, bunun yerine bedensel sıkıntının kaynağını saptamaya çalışan telaşsız, kendince açık fikirli bir terapi yürütüyordu. "Aktif izlem" veya " bekle gör" olarak bilinen bu yaklaşımda, çocuklara transseksüel oldukları yönünde bir teşhis konulmuyordu ve vakaların büyük çoğunluğu ergenlik döneminde kendiliğinden çözülüyordu.
Daha sonra 1996 yılında iki Hollandalı endokrinolog (hormon uzmanı), Dr. Louis Gooren ve Dr. Henriette Delamarre-van de Waal, “Çocuk Transseksüellerde Endokrin Müdahalelerin Uygulanabilirliği” adlı bir makale yayınladı. Makalede, Amsterdam cinsiyet kliniğine erkek olma talebiyle başvuran ve kendisine ergenliği durduran hormon ilaçları (GnRHa) verilen 13 yaşındaki bir kız çocuğu anlatılıyordu. Bu deneyden, transların yetişkinlikte karşı cinse "geçmesini" zorlaştıran ikincil cinsiyet özelliklerinin (erkeklerde Adem elması, yüz kılları; kadınlarda büyüyen göğüsler gibi cinsel olgunlaşmanın gözle görülebilir özellikleri) gelişimini durdurmaya yönelik tıbbi bir rejim olan "Hollanda protokolü" ortaya çıktı. Bu protokolün katı kuralları vardı: hastanın erken çocukluktan itibaren disforik olması ve psikolojik olarak stabil olması (yani depresyon veya kendine zarar verme gibi eş zamanlı ruh sağlığı sorunları olmaması) gerekiyordu. Hasta karşı cinsiyet hormonlarını kullanmaya başlamadan önce, ergenlik engelleyicilerin uygulandığı süre boyunca cinsiyetini keşfetmek için yoğun terapi seansları alacaktı.
Hollanda protokolü trans aktivist gruplar ve ABD'deki cinsiyet klinikleri tarafından heyecanla karşılandı. Artık "bekle-gör" yoktu, sihirli bir hap vardı. 2007 yılında Susie Green (daha sonra çocuklara yönelik bir trans yardım kuruluşu olan Mermaids'in CEO'su olmuştur), İngiltere'de bulunmayan ergenlik engelleyicileri almak için oğlunu Amerika’ya götürdü. (16 yaşındayken oğlunu genital ameliyat için Tayland'a götürdü ki bu ameliyat Tayland'da olduğu gibi İngiltere'de de reşit olmayanlar için yasadışıdır). Daha sonra ergenlik engelleyicilerin GIDS tarafından reçete edilmesi için kampanya yürüttü.
2000’li yılların başında, Mermaids ve GIRES (Cinsiyet Kimliği Araştırma ve Eğitim Derneği) gibi lobi grupları GIDS üzerinde giderek daha etkili hale geldi. Sempozyumlara davet edildiler, liderleri klinisyenlerle arkadaş oldu, yapılan hafta sonu kampları GIDS ebeveynlerine tavsiye edildi. Bu gruplar, kapitalizm ve aktivizmin çarpıştığı Amerikan cinsiyet tıbbının taleplerini yoğun bir şekilde karşıladı ve çocuklara öncesinde herhangi bir danışmanlık verilmeden doğrudan yeni, erken ve radikal müdahalelerde bulunan yaklaşımı benimsedi. ABD'li doktorlar, çocukların neredeyse doğuştan itibaren benimsemek istedikleri cinsiyetlerini bildiklerini ve ebeveynlerin çocuklarının karşı cinsiyet tarafından tercih edilen oyuncakları veya kıyafetleri tercih etmek gibi işaretleri tespit edebileceklerini savunuyordu. O halde beklemenin ne anlamı vardı?!
Bu baskılara yanıt olarak, 2011 yılında yeni GIDS direktörü Dr. Polly Carmichael ergenlik engelleyicileri "denemeye" başladı. Daha sonra, henüz hiçbir araştırma yapılmamışken, yüksek talebe yanıt olarak ilaçları geniş çapta kullanıma sunduğunu söyledi. Vaka sayıları artmıştı ve bu nedenle Leeds'te bir GIDS kliniği daha açıldı.
2014 yılında GIDS, ergenlik engelleyicilerin reçetelenme yaşını 16'dan 11'e düşürdü ve Carmichael, çocuklara yönelik bir televizyon kanalı olan CBBC’de yayınlanan I Am Leo adlı belgeselde bu ilaçların faydalarını övdü. Carmichael bu belgeselde, disforik olduğu bariz bir kız çocuğuna şu sözleri söyledi: "İşin güzel tarafı, eğer enjeksiyon almayı bırakırsan, bir başlat düğmesine basmış gibi olursun ve vücudun sanki hiç enjeksiyon almamış gibi kendi cinsiyetine uygun olarak gelişmeye devam eder."
Ama insanlar soru sormaya başlanmıştı. İnsan beyni ve bedensel gelişimindeki o karmaşık dönemi gerçekten de hiçbir kötü etki bırakmadan durdurabilir miydiniz? Ergenlik engelleyici kullanan neredeyse her hastanın ikinci aşamaya geçip karşı cinsiyet hormonu kullanmaya başladığı göz önüne alındığında ve bu ilaçların hücrelerin olgunlaşmasını engelleyerek çocuğu kısır bırakacağı ve asla orgazm olmamasına neden olacağı düşünüldüğünde, henüz ergenlik çağında olan 13 yaşındaki bir çocuk gelecekteki yetişkin benliğinin neleri kaybedeceğini gerçekten anlayabilir miydi?
2017 yılında o zamanki GIDS direktör yardımcısı Bernadette Wren ile bir röportaj yaptım ve endişeleri olup olmadığını sordum. Lupron'un uzun vadeli etkilerinin bilinmediğini itiraf etti. "Engelleyiciler hakkında endişelenmediğimi mi sanıyorsunuz?" diye sordu. "Hepimiz endişeleniyoruz. Tabii ki endişeleniyoruz." dedi. Ebeveynlerin çocukları bu çıkmazdan kurtarmak için bir çare istiyor olmalarına rağmen, GIDS'in "geleceğin ne olabileceği konusunda bir dereceye kadar belirsizliğini koruduğunu ve seçenekleri açık tuttuğunu" söyledi.
Dr. Kirsty Entwistle 2017 yılında Leeds’teki GIDS kliniğinde çalışmaya başladı. 2003'ten beri çocuk yurtlarında ve davranış sorunları olan erkek çocuklara yönelik özel bir okulda çalıştıktan sonra klinik psikolog olmak için eğitim alan Entwistle, prestijli Tavistock kliniğinde çalışacağı için heyecanlıydı. Ancak en başından beri, GIDS'in kendisinden bildiği her şeyi "unutmasını" beklediğini hissetti. Bir meslektaşıyla sohbet ederken, doktorası için çalıştığı ve yıllar boyunca "en vahşi, sınır tanımayan çocuklarla" ilgilendiği tüm o süre boyunca, cinsiyetin ona "damdan düşer gibi" bir anda beliren bir şey olarak görünmediğini belirtti. Meslektaşı onu "transfobi" ile suçlayarak rapor etti.
Personeller ikili eşler halinde çalışıyordu: biri çocukla, diğeri ebeveynlerle konuşuyordu ve vakalar daha sonra bir ekip toplantısında tartışılıyordu. Entwistle, klinik partneri bir kız çocuğunun erken yaşta Thomas ve Arkadaşları çizgi filmini sevmesini endokrinolojiye sevk edilmesi gerektiğinin kanıtı olarak gösterdiğinde çok şaşırmıştı. Entwistle "Bu kız korkunç bir şekilde zorbalığa uğramıştı" diyor. "Bir çizgi film tercihinin tıbbi cinsiyet değişikliği için kanıt olarak kullanılması aklımı başımdan aldı. Partnerim kız için 'Ama regl dönemlerinden nefret ediyor' dedi. Ben de ‘İyi de pek çok kız regl döneminden nefret eder’ dedim. Bu hasta sevk edilmedi ve daha sonra, altıncı sınıfta, GIDS'e disforisinin çözüldüğünü söyledi. Entwistle, "Oysa GIDS’in tavsiyelerine uysaydı çoktan cinsiyetini değiştirmiş olurdu" diyor.
Entwistle yine bir kadın hastada başka bir erken vakaya daha şahit olmuştu: "15-16 yaşlarında kendine çok güvenen, rahat ve göz alıcı bir genç kız, cinsiyetini değiştirmeye karar vermişti." Entwistle'ın çalışma arkadaşı kıza sosyal cinsiyet değişikliğinin (tıbbi ya da cerrahi müdahale olmadan karşı cinsin cinsiyetine göre davranmasının) yeterli olup olmadığını ve tıbbi cinsiyet değişikliği yapmak isteyip istemediğini sordu. "Kız 'Şu anda iyiyim, ama belki 18 yaşıma geldiğimde...' dedi. Çocuk tereddütlü konuşmuştu, bu sürecin gelip geçici olabileceğini tahmin ediyordu ama çalışma arkadaşım derhal ergenlik engelleyici kullanması gerektiğini savundu. Dehşete düşmüştüm."
Entwistle’ın gördüğü 60 vakanın 50'si kız çocuğuydu. Bu kızların büyük sosyal sorunları vardı. Entwistle, "Kızların para veya barınma sorunları vardı. Ya da kaotik bir aile geçmişleri vardı. Öncelikle bu sorunların ele alınması gerekirdi. Hayatları hakkında onlarla konuşmaya çalışırdım ama çalışma partnerim cinsiyetleri hakkında sorular sorarak onların aklını çelerdi." diyor.
Genç bir klinisyen olan Entwistle'ın daha kıdemli bir ortağı olması gerekirdi. Ancak personel o kadar yoğundu ki, yeni işe alımlarında büyük bir artış oldu ve Entwistle'ın ortağı da genç bir klinisyen oldu. Onaylanmış bir tedavi modeli yoktu. "Bir körün başka bir köre yol göstermesi gibiydi" diyor. "Tüm klinik bilgilerinizi unutmanız ve sıfırdan başlamanız gerekiyordu. Böyle bir klinik işleyişi olabilir mi?"
Entwistle, bir kızın boxer şort giymesi gibi muğlak bir göstergeyle bir çocuğun nasıl böyle ağır sonuçları olan bir ilaç tedavisine yönlendirilebileceği konusunda hızla alarma geçti. "Doksanlarda bunun kızların bol kotlarla giydiği bir şey olduğunu söyledim. İç çamaşırı tercihiniz klinik bir alana getirilip hormon kullanıp kullanmayacağınızı nasıl belirleyebiliyordu?" Bu arada, ailelerin ilaç tedavisi konusundaki baskısı da artmıştı. "Ebeveynler dehşete düşmüşlerdi, çünkü ergenlik engelleyici almazlarsa çocuklarının kendilerini öldüreceği söylenmişti."
Entwistle, o dönemde ergenlik çağındaki pek çok kız çocuğunun otizm belirtileri gösterdiğini belirterek (kız çocukları otizmi gizlemek için sosyal stratejiler geliştirdiğinden, kadın otizminin yakın zamana kadar yeterli tespiti yapılamıyordu), "Ancak bu yeni fenomenle ilgili özel bir araştırma yoktu" dedi. Klinik müdürüne tıbbi müdahalenin işe yarayıp yaramadığını görmek için hastaların yetişkinlikte takip edilip edilmediğini sorduğunda, "Hayır, onları takip edemiyoruz çünkü cinsiyet değişitirdiklerinde sigorta numaraları değişiyor" dedi. "Bir yıl süren gergin toplantılar, soru sorduğu için defalarca yüzleştiği transfobik yaftası ve karmaşık sorunları olan çocukları yüzüstü bırakmanın verdiği suçluluk hissinden sonra Entwistle GIDS'ten ayrıldı.
Psikoterapist Anastassis Spiliadis, 2015 yılında 28 yaşındayken, artan vaka sayılarıyla başa çıkmak için yeni personel alımı gerçekleştiren Londra kliniğine katıldı. Güney Londra'daki Maudsley hastanesinde eğitim görürken cinsiyet disforisiyle karşılaşmıştı: "Ve vakaların farklı sonuçları olabileceğini fark ettim." Tavistock'a katıldığında, hastanenin itibarı nedeniyle çalışmalarının merkezinde terapinin yer alacağını düşünüyordu. Ancak psikoterapinin hiçbir türüne inanmadığını söyleyip duran Polly Carmichael'ın önceliğinin, daha derin bir sorgulamadan ziyade sadece birkaç seansla vakaları değerlendirmek ve müdahaleye başlamak olduğunu hemen fark etti.
Spiliadis de klinik çalışma arkadaşı ile birlikte hastaları tedavi etti. "İlk olarak bir klinisyenle birlikte gerçekten karmaşık bir vaka üzerinde çalıştık. Hastamız sadece cinsiyet hakkında değil, genel olarak yaşam hakkında ciddi sıkıntılar yaşayan bir gençti. Çalışma arkadaşım hastayı daha ilk seansta ergenlik engelleyicilere başlattı. Daha sonra çok düşünceli, güvenli ve temkinli bir yaklaşımı olan Dr. Anna Churcher Clarke ile eşleştirildim. İlk hafta her iki yaklaşıma da şahit olmak beni allak bullak etti” diyor Spiliadis. İnsanlar çok farklı şekillerde çalışıyorlar. "Ciddi sorunları olan ilk hasta psikotik krizler geçirmeye devam etti. 20 yıldan fazla deneyime sahip bir klinik psikoloğun, yüksek risk altındaki bir kişiye ruh sağlığının diğer yönlerini araştırmadan bunu yapabiliyor olması beni şoke etti."
Daha sonra bu meslektaşının, "queer teori” (cinsel sınırsızlık ve nötrlük vurgusu ile cinsiyet rollerini kabul etmeyen, cinsellik vurgusunun yanı sıra toplumsal düzene de müdahale etmeye çalışan ideoloji) üzerine kurulmuş bir trans lobi grubu olan ve klinisyenlerin bir çocuğun tıbbi cinsiyet değişimine "kapı aralaması" gerektiğine inanan Gendered Intelligence'ın (Toplumsal Cinsiyete Dayalı Zeka Derneği) yönetim kurulunda olduğunu öğrendi. Dolayısıyla, bazı kıdemli klinisyenler için dış kuruluşların dayattığı şeylere karşı çıkamamak ya da çıkmak istememek sistematik bir sorundu.
Spiliadis zamanla Churcher Clarke ile yakınlaştı. Daha sonra bu ikisi, GIDS'e başvurduklarında hormon önleyici istedikleri konusunda oldukça kararlı olmalarına rağmen uzun süreli psikoterapiden sonra ilaç tedavisi konusunda fikirlerini değiştiren 128 genci (üçte ikisi kadın) inceleyen Taking the Lid Off the Box adlı bir makale yayınladılar. (Terapi sırasında danışanlar arasında ortak sorunlar tespit edildi: akranlardan soyutlanma hissi; kopmuş ebeveyn ilişkileri; kadın otizmi…)
Spiliadis "ailesi kronik hastalıklarla boğuşan ve bu nedenle ilaçlarla gerçekten güçlü ilişkisi olan" bir kadın hastayı hatırlıyor. Hasta ile tek başına konuştuğunda, hastanın "Annem hormon önleyici kullanmamı benden daha çok istiyor" dediğini söylüyor. Spiliadis bu aile baskısını bir ekip toplantısında hastanın sağlığının korunmasına yönelik bir endişe olarak gündeme getirdi, ancak hastaya yine de hormon önleyici reçete edildi.
Spiliadis, GIDS'te kronik yeme bozukluğu olan birçok kız gördü. "Anoreksiklerin çoğu, kadınlıklarını reddeden ve ikincil cinsiyet özelliklerinden iğrenen kadınlardır. Onlara ergenlik engelleyici ilaçlar veriliyordu. Bu onlar için çok kötü bir şey, çünkü yeme bozuklukları yüzünden zaten gelişemiyorlar. Yani onların gelişimini iki kat daha fazla engellemiş oluyorsunuz.”
2018 yılında, çocukların başına gelenlerden dolayı hayal kırıklığına uğramış ve dehşete düşmüş 10 GIDS klinisyeni, teker teker Dr. David Bell'in ofisinin kapısını çaldı. Seçkin bir psikiyatrist ve psikanalist olan Bell, aynı zamanda 25 yıl boyunca yetişkin hizmetlerinde çalıştığı Tavistock'ta personel yöneticisiydi.
Bell, bu ıstıraplı klinisyenleri dinlediğinde Polly Carmichael yönetimindeki GIDS'in, Tavistock'un savunduğu her şeyi görmezden geldiğini öğrendi. "İster Freudyen, ister Kleincı, ister Jungcu olsun; psikoterapötik yaklaşımın birinci satırı, birinci sayfasına göre ‘elde ettiğiniz şey, var olan şey değildir’. Görünenin altında başka bir şey vardır." Ancak çocuklara aileleri tarafından baskı yapılıyor ya da aktivist gruplar tarafından ilaç tedavisi almaları için ne söylemeleri gerektiği öğretiliyordu. "O zaman yüzeyin altına nasıl iniyorsunuz?" diye soruyor Bell. “3,000 hastayla görünenin altına erişemezsiniz. Bu kadar çok sayıda hastanın derinde hangi sorunları olduğunu tespit edemezsiniz. Polly Carmichael bana aralarında 'Basit vakalar var' dedi. Ama göğüslerini aldırmak isteyen bir çocuk için nasıl basit bir vaka dersiniz?"
Bell, klinisyenlerin susturulduğunu öğrenince dehşete kapıldı. "Cinsellik kim olduğumuza dair psikanalitik anlayışın temel bir parçası olmaya devam ediyor. Ve burada cinsellik hakkında konuşmayan, sadece cinsiyet hakkında konuşan bir klinik var. Bu çok tuhaf."
Bell, çocukları tıbbi olarak dönüştürmeyi, 20. yüzyılın başlarında akıl hastalıklarını lobotomiyle (beyin cerrahisiyle) tedavi etme çılgınlığına benzetiyor. "Lobotomide olduğu gibi, bunun da hiçbir kanıtı yok. Lobotomide olduğu gibi, her şey çözülmesi imkansız bir durumda olan bir hastayla başlıyor, tedavi başlangıçta işe yarıyor gibi görünüyor, sonra da evrensel tedavi haline geliyor. Halbuki verdiği zararlar çok daha ciddi." Bell’e göre (fiziksel tıbbın aksine) zihinsel tıpta, bir tedavinin varlığı hastalığı yaratır. Pnömoni (zatürre) için iyi merkezler daha fazla pnömoni vakası yaratmaz. Oysa 'sahte anı sendromu' ile doksanlı yıllarda birdenbire çok sayıda vaka ortaya çıktı. Freud histeri (duygusal reaksiyonda taşkınlık) hakkında yazdığında da aynısı oldu.
"Sanırım anoreksik olan bir grubumuz var. Birçoğu kendine zarar veren, sınırda kişilik bozuklukları (bir çeşit psikolojik rahatsızlık) olan ve daha sonra transseksüel olduğunu iddia eden kişilerden oluşuyor. Yani benzer türden sorunlarla uğraşan insanlar bunlar, ancak bu cinsiyet meselesinde sadece cinsiyetlerinden dolayı yaşadıkları rahatsızlıklarla gündeme alınıyorlar,” diye de ekliyor. Cinsiyetinden emin olmadığını iddia eden bir gence GIDS'i tavsiye eder miydi diye sorduğumuzda aldığımız yanıt çok netti: "Kesinlikle hayır."
Bell, ulusal bir çocuk cinsiyet hizmetinin var olması gerektiğine inanmıyor. "Bu mantıklı değil. Depresyonda olan insanlar için ulusal bir hizmetimiz yok. Bu mantıksız, çünkü cinsiyetle ilgili bir sorun, çocukların sahip olduğu diğer tüm özellikler bağlamında görülmelidir."
2016 yılında NHS İngiltere komisyon üyeleri, pratisyen hekimlerin, okulların ve sosyal hizmet uzmanlarının hastaları cinsiyet disforisi tanısı koymadan doğrudan GIDS'e yönlendirebileceğine karar verdi. Sorunları olan çocuklar öncelikle aşırı yoğun ve yetersiz finansmana sahip Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hizmetleri (CAMHS) tarafından görülüyor. Bunların çoğunda birden fazla rahatsızlık tespit ediliyor. Ancak çocuklar cinsiyetlerinden bahsettiği anda GIDS'e yönlendiriliyor ve iki yıllık bir bekleme listesinin erimesini beklerken diğer rahatsızlıklarına yönelik hiçbir yardım almıyor.
"Yani," diyor Bell, "GIDS klinisyenleri çocukları bir ya da iki yıl boyunca tanıma deneyimine sahip değiller. Klinik olarak çocukları sadece çok kısa sürelerde görüyorlar. Dolayısıyla bir çocuğun içinde neler olup bittiğine dair bir fikirleri yok."
Klinisyenlerin endişelerine dair yazdığı 2018 raporu GIDS tarafından örtbas edildikten üç yıl sonra Bell emekli oldu. Ancak yazdıkları Hilary Cass'ın ara raporunda yankı buldu. Cass, zihinsel olarak hasta gençlere ergenlik engelleyicilerin reçete edildiğini ve bu hastaların daha az terapi aldıklarını belirterek GIDS'te orijinal Hollanda protokolünün ihlal edildiğine dikkat çekti. "Klinisyen piyangosundan" ve resmi klinik rehberlik eksikliğinden bahsetti. Gençlere yazdığı açılış mektubunda, son derece hararetli hormon tedavileri konusunda "Uzun vadeli etkileri hakkında hâlâ bilmediğimiz çok şey var" dedi.
Ancak 2017'den bu yana çok şey değişti. Abigail Shrier'in Irreversible Damage (Geri Döndürülemez Hasar) adlı kitabında ve akademik makalelerde anlatılan bu transseksüellik iddiasındaki kız çocuğu salgınının artık bir adı var: hızlı başlangıçlı cinsiyet disforisi. GIDS kliniğinin eski bir hastası olan ve kendisine reçete edilen ergenlik engelleyici ilaçları kullandıktan sonra bunların geri dönüşü olmayan etkileriyle yüzleşmek zorunda kalan Keira Bell’in kliniğe karşı başlattığı adli inceleme iptal edildi, ancak dava GIDS'i kamuoyunun incelemesine açtı ve kurumsal bir acemiliği ve deneysel ilaç kullanan çocukların yetişkinliklerindeki durumlarını kaydetmedeki başarısızlığı gösterdi.
İsveç, Finlandiya ve Fransa gibi ülkelerde cinsiyet klinikleri ergenlik engelleyicileri artık son derece dikkatli bir şekilde reçete ediyor, hatta bunu en aza indirmeye çalışıyor. En önemlisi, testosteronun sorgusuz sualsiz Planlı Ebeveynlik’ten (Planned Parenthood: Nüfus planlaması, doğum kontrolü ve cinsiyet değişimi ile ilgilenen, LGBT aktivizmi güden kuruluş) temin edilebildiği ABD'de yüzlerce gencin tıbbi cinsiyet değişimine tanıklık etmiş olan 71 yaşındaki psikolog Dr. Erica Anderson, cinsiyet tıbbının "çok ileri gittiğine" ve açıkça bir sosyal bulaşma yaşandığına inanıyor. "Oldukça fazla sayıda çocuk sadece moda olduğu için bu işe giriyor" diyor.
Tarihin doğru tarafında yer alacak olanların, kısırlaştırıcı ilaçları ve sorunlu çocuklar için çifte mastektomiyi savunanlardan ziyade, Tavistock muhbirleri olacağı her zamankinden daha net görünüyor.
*Bilgilendirilmiş rıza/onam/onay, kendilerine bir müdahale uygulanacak olan kimselerin, müdahalenin uygulayıcılar tarafından kapsamlıca bilgilendirildikten sonra müdahale edilmesini kabul etmesidir. Bu bilgilendirmede yöntemin hangi çalışmalarla elde edildiği, çalışmalarda kimlerin denek olduğu, vaadedilen faydalari ve bunların olasılığı, ihtimal dahilindeki riskler ve bunların olasılığı, alternatif tedavi yöntemlerinin neler olduğu, bu alternatifler içinde neden söz konusu müdahalenin uygulama için seçildiği gerekçeleriyle açıklanmalıdır. Bununla beraber, müdahalenin kendisine uygulanacağı kişinin bu açıklamaları anlayıp değerlendirebilecek zihinsel olgunluğa sahip olması ve yasal olarak hukuki eylem gerçekleştirebilecek olmasi gerekir. Şayet kişi yasal olarak reşit değilse veli/vasi bu açıklamanın muhatabıdır. Reşit olmamakla birlikte anlayacak olgunlukta olan kişilere açıklama yapılır fakat onların rızası geçerli değildir. Ayrıca bilgilendirilmiş rıza gösterecek kimsenin zihinsel olgunluk ve hukuki eylem yapabilme özelliklerinin yanı sıra baskı altında olmadan hür iradesiyle karar vermesi gerekir.
Kaynak: thetimes.co.uk
Yorumlar