Transseksüel ya da cinsiyetinden memnuniyetsiz olduğunu söyleyen çocuk ve gençlerin sayısında katlanarak büyüyen bir patlama söz konusu. Bazı durumlarda, bu hastalara ergenliğin başlangıcını geciktiren ilaçlar olan 'ergenlik engelleyiciler' reçete ediliyor veya olmak istedikleri cinsiyetle ilişkili ikincil cinsel özellikleri geliştirmeleri için karşı cinsiyet hormonları uygulanıyor; erkekken kadın olmak isteyenler için yüz kıllarına epilasyon yapılıyor ve kadınken erkek olmak isteyenlerin memeleri alınıyor.
Bu eğilim bizi endişelendirmeli mi? Evet. Hiç kuşkunuz olmasın, bu giderek büyüyen bir olgu. Bu konuyu tartışırken kullanılacak 'doğru' kelimeler sürekli değiştiği için kesin olmak zor olsa da bazı tanımlar faydalı olabilir. 2013 yılına kadar, Cinsiyet Disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu), psikiyatristlerin kutsal kitabı olan Ruh Sağlığı Bozukluklarının Tanımsal ve Sayımsal El Kitabı (DSM)'de 'Cinsiyet Kimliği Bozukluğu' olarak anılıyordu. Ancak bozukluk kelimesine atfedilen "damgalama" nedeniyle ismi değiştirildi ve artık ruh sağlığı uzmanlarının bunu bir hastalık olarak düşünmeleri yasak. Zira hastalık olarak kabul edilmesi tedavi gerektirir ve bu da cinsiyet değişimi yolunu kapatır. (Dünya Sağlık Örgütü de transları akıl hastası olarak sınıflandırmayı bıraktı.) Bununla birlikte, bu durum, DSM'de hala bir tür akıl hastalığı olarak sınıflandırılıyor, ancak biraz daha dikkatli bir şekilde tanımlanıyor. Cinsiyet disforik olan bir kişi, cinsiyetinden ve özelliklerinden memnuniyetssizlik yaşar. Bu bazen yanlış bedende doğma hissi olarak formüle edilir. Kendilerini "trans" olarak duyuranlar genellikle iki kategoriden birine girerler: trans erkek (kromozomal olarak kadındır, ancak kendini erkek olarak tanıtır) veya trans kadın (tam tersi). Buna karşılık, "cinsiyet hoşnutsuz" olarak tanımlanan kişiler, "ikisi de olmayan-nonbinary", "cinsiyet değişken", "yarı erkek", 'yarı kız" ve benzeri bir düzineden fazla kategoriden birini veya birkaçını üstlenir.
Peki, transseksüel ya da cinsiyetinden memnuniyetsiz olarak kliniklere başvuran gençlerin sayısındaki artıştan, özellikle de bazılarının tıbbi tedaviyi tercih etmesinden endişe duymalı mıyız? Transseksüel aktivist kuruluş Mermaids gibi lobi grupları için cevap kesinlikle "hayır". Trans aktivistlere göre, transseksüel ya da cinsiyetinden memnuniyetsiz olan ve Tavistock gibi yerlere başvuran gençlerin sayısındaki artış tamamen bu duruma atfedilen sosyal damganın azalmasından kaynaklanmaktadır ve bu nedenle kutlanmalıdır. Transseksüel ya da cinsiyetinden memnuniyetsiz kişilerin genel nüfus içindeki oranının değişmediği konusunda kararlıdırlar.
Mermaids, "cinsiyet olumlayıcı bakım" olarak bilinen ve bir çocuk ya da ergenin cinsiyet disforik olduğu iddiasının derhal kabul edilmesi ve cinsiyet değiştirme arzusunu ifade etmeleri halinde sorgusuz sualsiz buna teşvik edilmeleri gerektiğini savunan bir amigodur. Cinsiyet Disforisi teşhisi koymadan önce bir gencin başka dış etkenler nedeniyle bu şekilde hissedip hissetmediğini araştırarak daha ihtiyatlı bir yaklaşım öneren ruh sağlığı uzmanları, aktivistler tarafından yoğun bir tepkiyle karşılanmaktadır. Gerçekten de, bir çocuğun kendi kendine koyduğu teşhisi coşkuyla tasdik etmek dışında hiçbir şey hoş karşılanmaz ve 'transfobi' ya da söz konusu genci 'silmeye' çalışmakla suçlanmaya yol açabilir.
Aynı yaklaşım (çocuğun cinsiyetini sorgulamak yerine bu konuda kendine zarar verebilecek talepleri bile hemen kabul etmek) trans aktivisti bir başka kurum olan Allsorts Gençlik Projesi tarafından hazırlanan ve Brighton ve Hove Kent Konseyi tarafından resmi politika olarak benimsenen okul 'Araç Kiti'nde de tavsiye edilmektedir. Araç Kiti, transseksüel veya cinsiyet hoşnutsuz olduğunu iddia eden bir çocukla karşılaştıklarında öğretmenleri açık fikirli olmaya ve sorgulamamaya teşvik eder. Ancak buradaki açık fikirlilik, çocuğun yanılıyor olabileceği ihtimalini düşünmek değildir. Bu konuda tavsiye oldukça dogmatiktir: “Önemli olan, gencin hislerini olduğu haliyle tasdik etmek ve ortaya çıkabilecek değişiklikleri desteklemektir.”
Kılavuz bu genel stratejinin bir parçası olarak, okulları öğretim materyallerine '"trans kapsayıcı uygulama" yerleştirmeye çağırmaktadır: “Müfredat; cinsiyet, cinsel meyil ve transfobi konularını araştırmak ve bu konularda farkındalık yaratmak ve farklı etiketleri görünür kılmak ve kutlamak için kullanılmalıdır.”
Trans olduğunu düşünen birinin soyunma odalarında yalnızca erkeklere mi yoksa kadınlara mı ait alanlara girmesine izin verilmesi gerektiğine dair tartışmalı soru konusunda da kılavuz oldukça nettir: "Çoğu durumda, trans öğrenciler kendi isteklerine karşılık gelen soyunma odasını kullanmalıdır. Eğer bir genç kız ya da ailesi, kendini kadın olarak sunan ergen bir erkeğin kızların soyunma odalarını kullanmasına itiraz ederse, kılavuza göre "uygun yanıt", "transın yanında kendini rahatsız hisseden çocuk için alternatif soyunma düzenlemeleri" sunmaktır. Aynı şekilde, bir kız çocuğu veya ebeveynleri, spor gününde doğuştan erkek olan biriyle yarışmak zorunda kalmasının adil olmadığından şikâyet ederlerse de aynı şey geçerlidir. Şikayette bulunan çocuk 'farklı bir etkinlik yapmaya yönlendirilir'.
Mermaids ve Allsorts Gençlik Projesi gibi kurumlar bu yaklaşımın altını çizmek için 2010 Eşitlik Yasası'na başvurmaktan çekinmemektedir. Yasa, "cinsiyet değiştirmeyi" korunan bir özellik olarak tanımlamaktadır, yani bu özelliğe sahip olduğu için bir kişiye karşı "ayrımcılık" yapmak kanuna aykırıdır. Brighton and Hove'un resmi kılavuzuna göre, bir transın bu korumadan yararlanmak için cinsiyet değiştirmek istediğini söylemesi yeterlidir. Yasada cinsiyet değiştirme, fizyolojik veya diğer niteliklerini değiştiren, değiştirme sürecinde olan veya değiştireceğini öngören herkes için geçerli olarak tanımlanmaktadır. "Bu tanım, bir öğrencinin Yasa kapsamında korunabilmesi için mutlaka cinsiyetini değiştirmeye yönelik tıbbi bir prosedürden geçiyor olması gerekmeyeceği anlamına gelmektedir" denmektedir. "Sosyal bir cinsiyet değiştirme sürecinden geçen öğrenciler, örneğin ilan ettikleri bir isim veya zamirle anılan öğrenciler Eşitlik Yasası tarafından korunmaktadır."
Trans aktivistlerin, okulları ve ebeveynleri transseksüel olduğunu söyleyen çocukların teşhislerini sorgulamak yerine onları cinsiyet değişimine "teşvik" etmeye yönlendirmek için kullandıkları en büyük kozlardan biri, bu çocukların yüksek intihar riski olduğunu iddia etmektir. Riskli ve potansiyel olarak geri dönüşü olmayan tıbbi prosedürleri kabul etmek istemeyen şüpheci ebeveynler sıklıkla "Ölü bir kızdansa canlı bir oğul daha iyidir" (ya da tam tersi) sözleriyle korkutulmaktadır. Brighton ve Hove Kılavuzu trans öğrencilerin %25'inin intihara teşebbüs ettiğini iddia etmektedir. İddiaya göre bir diğer 25'i ise bunu değerlendirmiştir. Ancak yapılan incelemeler, ortaya atılan bu iddiaların temelsiz olduğunu göstermiştir.
Peki ya alternatif görüş: Transseksüel veya cinsiyet hoşnutsuz olarak tanımlanan çocukların sayısının endişe duymamız gereken bir şey olduğu görüşü? Bu görüşü benimseyenler, özellikle gözde metropollerde gençlerin kendilerini trans olarak görmelerinin moda haline gelmesinden ve teşvik politikasının (bir çocuğun kendi teşhisini sorgusuz sualsiz kabul ederek onu cinsiyet değişimine yönlendirmek) bazı ergenleri daha sonra pişman olacakları ve hayatlarını değiştirecek tıbbi yollara itmesinden endişe ediyorlar.
Peki bu gençleri trans olduklarını ilan etmeye iten ne olabilir? Amerikalı bir doktor ve Brown Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu'nda araştırmacı olan Lisa Littman, hakemli bir akademik dergide tipik Cinsiyet Disforisinden daha az otantik olduğu öne sürülen bir disfori biçimi olan 'Hızlı Başlangıçlı Cinsiyet Disforisi'ni (ROGD) tartıştığı bir makale yayınlamıştır. ROGD, kendini ergenlik öncesi dönemde değil, yalnızca ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde gösteren bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır, bu da değişmez olmadığını gösterir. Ayrıca ROGD, çok hızlı bir şekilde -bazı durumlarda bir gecede- ortaya çıkmakta ve ROGD yaşayan gencin genellikle bir veya daha fazlasının trans olduğunu iddia ettiği bir akran grubunun üyesi olduğu görülmektedir. Cinsiyet disforik 256 gencin ebeveynleriyle anket yapan Littman, çocuklarının iddialarının neden ihtiyatla ele alınması gerektiğine dair birkaç neden öne sürmüştür. Örneğin, %62,5'inin Cinsiyet Disforisi başlamadan önce bir veya daha fazla psikiyatrik bozukluk veya nörogelişimsel engellilik tanısı vardır ve birçoğu translıklarını ilan etmelerinin hemen öncesinde travmatik veya stresli bir olay yaşamışlardır. Buna ek olarak, %21,5'i kendileriyle aynı zamanda bir ya da daha fazla kişinin transseksüel olduğu bir arkadaş grubuna mensuptur, %19,9'u sosyal medya/internet kullanımında yakın zamanda bir artış sergilemiştir ve neredeyse yarısı bu iki durumu da karşılamıştır. Bu durum, "sosyal bulaşmanın" anoreksiya gibi yeme bozukluklarının yayılmasında olduğu gibi, ROGD'nin yayılmasında da bir faktör olabileceğini düşündürmektedir. Littman, anketine katılan ebeveynlerin %82,8'inin çocuklarının kız olduğunu ve Tavistock'un da son birkaç yılda hastaları arasında benzer bir çarpıklık olduğunu bildirdiğini kaydetmiştir.
Bu dengesizlikten ne anlamalıyız? Littman bu durumu, artan tanıların tamamen tabunun kalkmasından kaynaklandığı iddiasından şüphe duymak için bir neden göstermiştir. "Translara yönelik sözgelimi damgalamanın azalması, kliniklere başvuran ergenlerin sayısındaki artışın bir kısmını açıklayabilse de, cinsiyet oranının tersine dönmesini (geçmişte cinsiyet değiştirme talebi erkeklerde daha yaygındı) doğrudan açıklamayacaktır" diye yazmıştır.
Diğer şüpheciler de benzer noktalara dikkat çekmiştir. Bir ebeveyn ve kadın hakları savunucusu olan Jane Galloway, transseksüel veya cinsiyetinden hoşnutsuz olduğunu söyleyen çocuk sayısındaki artışın sadece daha aydınlanmış tutumlarla açıklanıp açıklanamayacağını sorgulamıştır. Galloway Sunday Times'a verdiği demeçte, "Eğer durum böyleyse, cinsiyet değiştirmek isteyen yetişkinler, orta yaşlı insanlar nerede?" diye sormuştur.
Littman'ın anketindeki ebeveynler tarafından "sosyal bulaşma"ya alternatif olarak öne sürülen bir diğer açıklama da transseksüel olduğunu iddia etmenin, ayrıcalıklı gençlerin mağduriyet kisvesine bürünmesinin bir yolu olduğudur. Littman'ın örneklemindeki ebeveynlerin neredeyse tamamı beyaz, üniversite eğitimli ve çoğu da varlıklıdır. Çocuklar arasında heteroseksüel beyazlar, özellikle de trans olmayan kişiler sistematik baskının suç ortağı olmakla suçlanarak şeytanlaştırılmaktadır. Buna karşın trans olmak havalı ve farkındalık sahibi olmakla özdeşleştirilerek ayrıcalıklı sınıf arkadaşlarıyla alay etmek suretiyle statü yükseltmeyi sağlamaktadır.
Bir veli, "Kendi 'Mağduriyetlerini' vurgularken 'Heteroseksüel Ayrıcalığı' ve 'Beyaz Erkek Ayrıcalığını' tutkuyla kınıyorlar" demiştir. Bir diğeri, "Heteroseksüel olmak, cinsiyetinizle barışık olmak ve azınlık olmamak sizi bu arkadaş grubunun gözünde 'en kötü' kategorisine sokuyor," demiştir. Evet, cinsiyetinizden memnun sağlıklı bir cinsel hayat sürdüğünüz için aşağılanıp dışlandığınız bir denklemden bahsediyoruz.
California Eyalet Üniversitesi'nde sosyolog olan ve Jason Manning ile birlikte The Rise of Victimhood Culture (2018) (Mağduriyet Kültürünün Yükselişi) adlı kitabın ortak yazarı Bradley Campbell, ahlaki statünüzü yükseltmek için ezildiğinizi iddia etmenin Amerikalı üniversite öğrencileri arasında yaygın olduğunu söylemektedir.
"Bunu yaparken, aktivistler ve diğerleri, mağdur olarak algılananlar yardım ve takdir görürken, mağdur edici olarak algılananların aşağılandığı ve damgalandığı bir tür ters hiyerarşi yaratabilirler" demiştir. "Bu bir 'mağduriyet kültüründe' gerçekleşir ve geçmişte gücün ve şiddet kullanma becerisinin ahlaki statü kaynağı olduğu 'onur kültürlerinde' gördüğünüzden çok farklıdır. Mağduriyet kültürünün üniversitelerin ötesine geçtiği ve büyük şirketlerin bile çalışan eğitimlerinde baskı çerçevesinin çoğunu benimsediği açıktır. O halde, ergenlerin ahlaki yaşamını da değiştirmeye başlamış olması muhtemel görünüyor.
Cinsiyet onaylayıcı bakım adı altında gerçekleştirilen tıbbi cinsiyet değiştirme prosedürlerin ciddiyeti, ihtiyatla ilerleme gerekliliğinin nedenidir. Ergenlik engelleyiciler kemik yoğunluğunu etkileyebilir ve NHS kılavuzuna göre hormon tedavisinin yan etkilerinden bazıları kan pıhtıları, safra taşı, kilo alımı, akne, saç dökülmesi, uyku apnesi ve nihayetinde kısırlıktır. Bunun ötesinde, ergenlik döneminde yüksek dozda testosteron almanın uzun vadeli etkileri bilinmemektedir.
Çift mastektomi olan bir kadın prosedürü tersine çeviremezken, göğüslerini büyütmek için östrojen alan bir erkek hayatının geri kalanında bu göğüslere sahip olacaktır. Hem "falloplasti" (bir kadın için penis oluşturulması) hem de "vajinoplasti" (bir erkek için vajina oluşturulması) bariz nedenlerden dolayı geri döndürülemez işlemlerdir.
Hastalar cinsiyet değiştirmelerinin sonuçları hakkında hiç tereddüt etmeselerdi belki bunların o kadar önemli olmadığı iddia edilebilirdi, ancak bunun pişmanlık yönü de var. Cinsiyet değiştirdikten sonra pişman olarak asıllarına dönen eski translara detrans/desister denir ve sayıları giderek artmaktadır. Üstelik trans olduğunu söyleyen çocukların büyük çoğunluğu eninde sonunda fikirlerini değiştirmektedir. DSM'ye göre, cinsiyet disforik erkeklerin %70 ila 98'i ve cinsiyet disforik kızların %50 ila 88'i zaman içinde kendi cinsiyetlerini kabul etmektedir. Kısmen bu nedenle, Amerikan Psikoloji Derneği, herhangi bir tıbbi müdahale söz konusu değilken bile, bir çocuğun kendi kendine koyduğu teşhisi hemen benimsemeye karşı uyarıda bulunmaktadır, çünkü bunu yapmak "çocuğun yaşayabileceği bireysel sorunları ihmal etme riskini taşır ve geri döndürülmesi zor olabilecek bir sürecin kapısını açabilir".
Çocukların translık iddiasını teşvik etmek yerine kendi kendilerine koydukları teşhisi onaylamadan onlara destek olmak mümkündür. Klinisyenlerin rolü kişilerin cinsiyet iddiasını teşvik etmek değil, onların kendilerini anlamalarına yardımcı olmaktır. İnsanlar sonunda pişman olacakları tıbbi süreçlere itiliyorlar. Böyle devam ederse 10-15 yıl içinde, vücutları sakatlanmış, cinsel işlevleri olmayan ve NHS'ye dönüp "Bunu yapmamıza neden izin verdiniz?" diye soran bir sürü genç yetişkinle karşılaşacağız.
Kaynak: civitas.org.uk
Yorumlar