Matrix: Cinsiyetin İçin Kırmızı Hapı Seçme Zamanı

Trans ideolojisi bir simülasyon yaratıp üyelerinin gerçek dışı iddialara inanmalarını ister.
Matrix: Cinsiyetin İçin Kırmızı Hapı Seçme Zamanı


1999 yapımı bilim kurgu filmi The Matrix'te, ana karakter Neo'ya renkli iki haptan birini seçmesi söylenir: kırmızı ya da mavi. Bu muazzam bir karardır, çünkü seçimi etrafındaki her şeyi nasıl anlayacağını belirleyecektir.

Neo mavi hapı seçerse, gerçeklik olarak algıladığı şeyin bir yanılsama, yani "Matrix" adlı bir simülasyon olduğundan habersiz kalacaktır. Mavi hapı seçenler, istedikleri gerçekliğe inanabilirler, ancak kötü niyetli varlıklar tarafından manipüle edildiklerini ve kullanıldıklarını asla bilemezler.

Öte yandan, Neo kırmızı hapı seçerse, rüyadan uyanacak ve doğduğundan beri inandığı her şeyin bir yalan olduğunu görecektir. Her şeyi gerçekte olduğu gibi görecek ve bu da onu statükonun düşmanı yapacaktır.

Önce Mavi Hapı Aldım, Sonra da Kırmızı Hapı

Cinsiyet disforisi (cinsiyetten duyulan hoşnutsuzluk) yaşayan kişiler, sonsuza dek mutlu yaşayabilmeleri için cinsiyet değiştirmeye ihtiyaçları olduğuna inanmaya teşvik edilir. Transseksüellik dünyasında, tüm sakinler kendi "gerçekliklerini" kendi duygu ve arzularına göre şekillendirir.

Ben de tam olarak bunu yaptım. Erkek olarak doğmuş olmama rağmen, mavi hapı seçtim ve hayatım boyunca hayalini kurduğum kadın olma fikrinin peşinden gittim. İnanmak istediğim "gerçekliğe" inandım. Hormonlar ve transseksüel ameliyatlarıyla alternatif bir cinsiyete büründüm ve transseksüel bir kadın olarak yaşamaya başladım.

Walt Heyer

Ama ilginç bir şey oldu. Yaklaşık sekiz yıl sonra yavaş yavaş gözlerimi açtım. Çok basit bir biyolojik gerçeği fark ettim: Ben hala bir erkektim, hep bir erkek olmuştum ve her zaman bir erkek olacaktım. The Matrix deyişiyle, sonunda kırmızı hapı seçtim. Yeni kazandığım görüş netliği ile, trans yaşam hakkında inandığım her şeyin bir yalan olduğunu görmeye başladım. Tanrı'nın orijinal tasarımı olan ve erkek ve kadın olmak üzere doğuştan gelen ikili cinsiyet sistemini karşı cinsiyet hormonu alarak, ameliyat olarak veya sahte bir hayat yaşayarak değiştiremeyeceğimi anladım.

"Hakikati" istedim ve onu Tanrı’da buldum. Artık yapay bir hayat yaşamak istemiyordum. Tanrı vergisi cinsiyetimin gerçekliğinde yaşamanın verdiği huzur ve sevinci tattığımda, hayat hikayemi paylaşmam gerektiğine karar verdim. Amacım, artık trans hayatı yaşamak istemeyen başkalarını da çıkış yolunu görmeleri için cesaretlendirmek ve onlara yardımcı olmak…

LGBTQ İdeolojisi Susmanızı İstiyor

Transseksüelliğin savunucuları beni düşman olarak görüyor. Deneyimlerim hakkında kamuoyu önünde konuştuğumda, mavi hap yanlıları bakış açımın "nefret söylemi" olduğunu söyleyerek bana saldırıyor.

Onların gerçeklik versiyonunda, asla yapmamanız gereken iki şey vardır: 1) trans yaşamınızı bırakıp esas cinsiyetinize geri döndüğünüzden bahsetmek; 2) Tanrı ile yakınlaşmak. Ben her iki noktada da onların gözünde suçluyum.

Pure Passion Ministries isimli bir medya kuruluşu da LGBTQ ideolojisi tarafından dizayn edilen bu iki politik kuralı ihlal ediyor. Kısa bir süre önce, transseksüel yaşamlarını terk eden ben de dahil on beş erkek ve kadının yer aldığı sürükleyici bir belgesel yayınladılar. Hepsi de, transseksüel bir yaşam sürmelerine neden olan acı dolu deneyimlerinden ve kendi cinsiyetlerine geri dönüp bu yanılsamadan kurtulma süreçlerinden içtenlikle bahsediyor. 

Yapımcı ve yönetmen David Kyle Foster bu belgeseli yayınladığında, LGBTQ örgütlerinin müdahalesi çok hızlı oldu. Belgeselin reklamları Facebook ve YouTube'dan defalarca reddedildi/kaldırıldı. Yapımcının daha önce başka projelerini duyurmak için kullandığı mail listesini kullanmasına izin verilmedi. 

Dr. Michael L. Brown bir köşe yazısında, video barındırma hizmeti sunan Vimeo’nun Foster’ı nasıl hedef aldığını ve “saldırgan” olarak tanımladığı videoların kaldırılmasını Foster'dan nasıl talep ettiğini anlatıyor. Ne yazık ki gelinen noktada, Vimeo Foster’ın 850 videosunun tamamını kaldırdı ve Pure Passion'ın hesabını kapattı. Foster'ın aldığı e-postalardan birinde Vimeo temsilcisi şöyle diyordu:

Eşcinselliği 'cinsel bozukluk' ile eş tutan ifadeniz kuruluşunuzun temel duruşuna ihanet etmektedir. Açıkça ifade etmek gerekirse, eşcinselliğin bir tedavi gerektirdiğine inanmıyoruz ve platformumuzda bu bakış açısını benimseyen videolara izin vermiyoruz.”

Cinsel istismar mağdurlarına, seks ticareti mağdurlarına, pornografi bağımlılarına ve cinsiyet disforisi de dahil çeşitli rahatsızlıkları konusunda yardım isteyen kişilere yardımlarını sunan Pure Passion’ın videolarını işte bu nedenlerle kaldırdılar.

Michael Brown şu sonuca varıyor: "Vimeo bariz bir şekilde agresif ve din karşıtı bir sansür uyguluyor."

Diğer taraftan, reşit olmayan çocukların eşcinselliklerini ya da transseksüellik iddialarını onaylamayan terapi uygulamalarını yasadışı kılan çarpıcı yasalar yürürlüğe sokuluyor. Bu tür iddiaların altında yatan psikolojik nedenleri keşfetmeye ve tedavi etmeye çalışan terapistler artık çocuk istismarı ile suçlanıyor ve lisanslarını kaybediyor. Ne kadar acı... 

Gerçeği Reddetmek Bilimi Görmezden Gelmek Demektir

The Matrix'teki gibi, trans ideolojisi de gerçeklerin çarpıtıldığı bir simülasyon oluşturup üyelerini gerçek dışı iddialara inandırmayı hedefliyor. Bu iddiaların bilimsel olarak incelenmesi gerekiyor. Ancak yapılan en ufak inceleme “nefret söylemi” olarak kabul ediliyor. İşte bu iddiaların en korkunç olanlarından sadece birkaçı:

- "Çözüm, cinsiyet değiştirmektir."

Trans simülasyonu, cinsiyet değiştirmenin cinsiyet disforisi yaşayan kişilerin tüm sorunlarını ortadan kaldıracak bir çözüm olduğunu iddia ediyor. Ancak çalışmalar gösteriyor ki, cinsiyet disforisi yaşayan kişilerin en az üçte ikisinde tedavi edilmeyi bekleyen ve tedavi edildiği takdirde cinsiyet hoşnutsuzluğunu hafifletebilecek veya ortadan kaldırabilecek başka psikolojik bozukluklar bulunuyor.

- "Translar bu şekilde doğarlar."

Trans simülasyonu, cinsiyet disforisi yaşayan kişilerin doğuştan bu şekilde doğduklarını, yani transseksüel beynin doğuştan bu şekilde var olduğunu iddia ediyor. Ancak bu inancı destekleyecek bir kanıt yoktur. Popüler bilim dergisi Scientific American'da yayınlanan ve translığın doğuştan geldiğini iddia eden bir makale, şu çelişkili ifadeye yer veriyor: "Ancak transların çeşitliliği ve genel olarak erkek ve kadınların beyinlerindeki farklılıklar göz önüne alındığında, bir doktorun bir çocuğun beyin taramasını yapıp 'Evet, bu çocuk trans' diyebilmesi için uzun bir süre geçmesi gerekecek." Yani iddia ettikleri gibi çocuğun beynine bakıp “Bu çocuk transtır” diyemiyorlar. Çünkü bu mümkün değil. Hiçbir zaman da mümkün olmayacak. 

- "Kişilerin cinsiyeti değiştirilebilir."

Trans simülasyonunun gerçek dışılığı içinde yaşayan insanlar, erkeklerin kadın, kadınların da erkek olabileceğine inanıyor. Bu inancın fiziksel imkansızlığı hakkında daha önce de yazmıştım. Dilediğiniz kadar estetik prosedür geçirin, istediğiniz kadar ses eğitimi alın ve saçlarınızı dilediğiniz kadar uzatın ya da kazıtın. Biyolojiyi asla göz ardı edemezsiniz. Biyolojik olarak erkekten kadına ya da kadından erkeğe dönüşmek mümkün değildir. Yakın zamanda İsrail'in Weizmann Bilim Enstitüsü'ndeki genetik araştırmacıları tarafından yapılan bir çalışmada, en az 6.500 genin erkek ve dişiler için cinsiyete özgü talimatlar içerdiğine dair kanıtlar bulundu. Bu da bir cinsiyetten diğerine geçmenin biyolojik olarak imkansız olduğunun bir diğer kanıtıdır.

Trans Simülasyonunun Hezeyanlarını Geride Bırakmak

Psikiyatrist Richard Corradi, transseksüealizmi "kitlesel sanrı bulaşması" olarak adlandırır. Cinsiyet değiştirme ameliyatının etiği hakkında yazılan 'Cinsiyet Değiştirme' Ameliyatının Psikopatolojisi* başlıklı bir rapora göre:

“Cinsiyet değiştirme ameliyatı olmak isteyen kişiler, yanlış cinsiyetin bedeninde sıkışıp kaldıklarını ve bu nedenle ameliyat olmak istediklerini söyleyebilir ve buna inanabilirler. Ancak bu inanç, bozuk bir benlik algısı tarafından üretilir. Bu kadar sabit ve mantıksız bir inanç ancak sanrı olarak tanımlanabilir.”

Sekiz yıl boyunca trans hayatı yaşamış biri olarak, bu sözlere tüm kalbimle katılıyorum. Transseksüel olduğunu iddia eden kişiler, hakikati esas cinsiyetlerine dönerek bulabilirler. Bu da esas cinsiyetinle yüzleşmek ve onu kabul etmekten geçer.

Trans dünyasında artık tatmin bulamayan ve bu sahte dünyayı terk etmek isteyen insanlar destek almak için sık sık benimle iletişime geçiyor. Bu konudaki bilgi ve kaynaklar oldukça kısıtlı ya da manipüle edilmiş halde. Transgender topluluğu, esas cinsiyetine dönmek isteyen üyelerine sempati duymuyor; onları dışlıyor ve seslerini kısıyor.

Kırmızı hap nüfusu ise her geçen gün büyüyor. Bense Tanrı'nın doğuştan gelen biyolojik gerçeklere ilişkin orijinal tasarımının doğruluğunu teyit eden hikayemi başkalarına umut vermek ve hatta hayat kurtarmak için paylaşmaya devam edeceğim.

*Richard P. Fitzgibbons, Philip M. Sutton, Dale O’Leary. The Psychopathology of “Sex Reassignment” Surgery. National Catholic Bioethics Quarterly 2009 Spring; 9(1): 97-125

Kaynak: thepublicdiscourse.com

31 Temmuz 2023

Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Yorumlarınız Anonim Olarak Yayınlanmaktadır.