Transseksüellik Ruhsal Bir Bozukluk mudur ve Tedavisi Var mıdır?

Araştırmalar, transseksüellerin %70'inin teşhis ve tedavi edilmemiş eşlik eden psikolojik ve psikiyatrik bozuklukları olduğunu gösteriyor.
Transseksüellik Ruhsal Bir Bozukluk mudur ve Tedavisi Var mıdır?


Modern toplumda transseksüellik (kişinin biyolojik cinsiyetine farklı yollarla müdahale ederek bir diğer biyolojik cinsiyete bürünmesi hali) modasının yoğun bir şekilde teşvik edildiği günümüzde, pahalı transseksüel ameliyatlarıyla kendini sakat bırakan çok sayıda insan, cinsiyet değiştirmenin onları mutluluğa yaklaştırmadığını ve sorunlarını çözmediğini görüyor. Bunların %40'ından fazlası kendisiyle barışmaya çalışıyor; ama cesaret gösterip yanıldığını kabul eden ve esas cinsiyetine dönerek başkalarını uyaranlar ve kendi düştükleri hataya düşmesinler diye çabalayanlar da var. Bunlardan biri de 8 yıldır Laura Jensen adında bir kadın olarak yaşayan Walt Heyer.

Duyduklarınızın aksine, insanların “bu şekilde doğdukları” fikrinin bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Ayrıca queer teorisyenlerinin, cinsiyet algısının biyolojik cinsiyete bağlı olmadığı veya bir kişinin “kadın vücuduna sıkışmış bir erkek” veya tam tersi olabileceği hipotezinin bilimsel bir kanıtı yoktur [1]. Bu fenomenler doğaları gereği anlamsızdır ve erken bir psikolojik travmanın neden olduğu normal gelişim sürecinden sapmanın bir belirtisidir. Bu da insanların çocukluk travmalarını telafi etmek ve acı verici duygusal deneyimleriyle başa çıkmak için ortaya koydukları yetersiz bir girişimdir. 

Amerikan Psikoloji Derneği, dış politikasının aksine kendi iç literatüründe, eşcinsel çekim ile erken cinsel istismar arasında “bağlantılı veya potansiyel olarak nedensel ilişkilerin” var olduğunu kabul etmektedir. Ayrıca, transseksüelliğin gelişiminin, ebeveynlerin psikolojik bozuklukları ve çocukların olumsuz aile deneyimleri ile ilişkili olabileceğini kabul etmektedir.

Walt, yukarıdakilere dair birçok üzücü tecrübesi olan tanıklardan biri. 4 yaşındayken büyükannesi tarafından gizlice kız kılığına sokulmuş ve 11 yaşında amcası tarafından taciz edilmeye başlamış. Aynı zamanda babası, oğlunu yeterince iyi yetiştirmediğine karar verip onun üzerinde ağır fiziksel cezalar uygulamış. Bütün bunlar Walt'un ruhunu olumsuz etkilemiş ve kendi kimliğinden şüphe duymasına neden olmuş. 39 yaşındayken transseksüeller hakkında daha fazla şey duymaya başlayan Walt, transseksüalizmin önde gelen araştırmacısı Harry Benjamin ile tanışmış ve 45 dakikalık bir görüşmenin sonunda Harry, Walt’a cinsiyet disforisi (cinsiyetten duyulan hoşnutsuzluk) yaşadığını ve "cinsiyet değiştirme" ameliyatı geçirmesi gerektiğini söylemiş. İki yıl sonra Walt eşinden boşanmış, transseksüel ameliyatı olarak cinsel organlarını aldırmış, göğüs implantları taktırmış ve bir kadın olarak yaşamaya başlamış. Ancak ruhsal sorunları ve çektiği eziyetler geçmemiş. Walt alkol bağımlısı olmuş ve kısa süre sonra işini ve evini kaybetmiş. Neredeyse kendini öldürüyormuş. Daha sonrasında onu evlerinde barındıran, ilgi ve sevgiyle çevreleyen nazik insanların desteğiyle alkolizmden ve transseksüalizmden kurtulmayı başardığını söylüyor. Walt 30 yılı aşkın bir süredir içki içmiyor ve 18 yıldır evli.

Walt Heyer

Walt, "Alkolün etkisinden çıktığımda, psikolog olmak için üniversiteye gittim" diyor, "Psikoloji okurken cinsiyetin değiştirilemeyeceğini anlamaya başladım. Tüm bunlar bir efsane, fantezi, sanrı ve zihinsel bir bozukluktu. Gerçek bir kadın olmadığımı, gerçekten değişmediğimi, sadece değişim görüntüsü yarattığımı fark etmeye başladım."

Walt'la (o sıralar Laura ismini kullanıyormuş) çalışan psikiyatristlerden biri, ona dissosiyatif bozukluğu (bir bedenin içerisinde birden fazla kişilik olması sendromu) olduğunu söylemiş ve bunu kontrol ettirmesini tavsiye etmiş. Walt birkaç uzmana daha görünmüş ve hepsi bu teşhisi doğrulamış. Walt'un kişiliği, çocukluk döneminde karşı cinsin kıyafetleriyle giydirildiği, cinsel istismara uğradığı ve dayağa maruz kaldığı için kendi içinde farklı bir kişilik daha yaratmış. Bu da Laura’nın ortaya çıkmasına yol açacak bir ortam oluşturmuş.

"Deneyimlerim ve hayatım, transseksüelliğin düzeltilebilir olduğunu ve kimsenin böyle yaşamak zorunda olmadığını kanıtlıyor" diyor. Araştırmalar, transseksüel olduğunu iddia eden kişilerin %70'inin hiçbir zaman teşhis ve tedavi edilmemiş komorbid (eşlik eden) psikolojik ve psikiyatrik bozukluklardan muzdarip olduğunu gösteriyor. Önce bu bozukluklarla, iyileşmemiş psikolojik rahatsızlıklarıyla ilgilenenlerin cinsiyet değiştirme arzuları ortadan kalkıyor. Kalan %30'luk kısım ise fobiler ve dikkate alınması gereken diğer sorunlarla mücadele ediyor. Bu insanların ameliyata değil, uygun klinik bakıma ve iyi bir yönlendirmeye ihtiyacı vardır. Sorun şu ki, mevcut yasalar bu insanlara, özellikle de gençlere yardım sağlanmasını yasaklıyor. Pek çok eyalette, klinik psikologların hastalarda cinsiyet disforisini ortadan kaldırmak için çalışması yasaklanmış durumda, çünkü bu uygulamalar translığın tedavi edilebilir olduğunu kanıtlıyor. Evet, translık gerçekten de tedavi edilebilir! Benim ve diğer transseksüellerin durumunda olduğu gibi, bu insanların da sadece psikolojik rahatsızlıklardan muzdarip oldukları gerçeğinin ortaya çıkacağından korkuyorlar.

Cinsiyet değişikliği bu kadar "harika" ve "etkiliyse" ve bunu yapanlar bu kadar "mutlu" ise, o zaman ameliyatı yapanların yüzde 41'i neden intihar etmeye kalkıyor? İntiharı sadece düşünmekle kalmayıp denemiş olmalarına dikkat edin! Bunun nedeni mutsuz olmalarıdır. Çünkü ihtiyaç duydukları yardımı alamadılar. Bunun üzerine parmak basmak istiyorum: Transseksüelleri hormon ve ameliyat yoluna itmeyin! Bu onlara yardımcı olmayacak! Çoğu intihar eğilimi geliştirecek ya da yıllar sonra esasen tedavisi mümkün bir zihinsel bozukluğa sahip olduğunu fark edip pişmanlık yaşayacak. Pek çok trans benimle iletişime geçiyor ve “sesini duyurmaya devam et, haklısın!” diyor. Kimi 8 yıl, kimi 12 yıl sonra pişman olup translıktan vazgeçmiş. Hatta içlerinden biri, hata yaptığını kabul etmesinin 15 yıl sürdüğünü yazmış.

Buradaki itici güçlerden bir diğeri, cinsiyet değiştirme ameliyatlarını yapan cerrahların bu işten yılda 1.200.000 dolar kazanıyor olmasıdır. Bir anda çıkıp ameliyatların faydasız olduğunu kabul etmeleri finansal olarak işlerine gelmez. Bense bunları tecrübe etmiş birisi olarak bu yazdıklarımdan hiçbir kâr elde etmiyorum. Vergilerden muaf değilim, mali teşviğim yok, sadece insanların ihtiyaç duydukları yardım ve tedaviyi alabilmelerine aracı olmak ve mümkün olduğunca çok hayat kurtarmak istiyorum.

Brown Üniversitesi'nden Amerikalı bir bilim kadını, gençler arasında "ani cinsiyet disforisi" patlamasının nedenlerini araştırdı ve akranların karşılıklı etkisine ve taklidine dayalı akran bulaşmasının ergen transseksüalizminin gelişiminde önemli bir rol oynadığı sonucuna vardı [2].

Profesör Camilla Paglia da Batı'da büyüyen transseksüalizmin kültürel çöküşün bir belirtisi olduğuna inanıyor: 

“Araştırmamda tarihin tekerrür ettiğini gördüm. Eski tarihlerde de her yerde aynı tabloyu gözlemliyoruz: Kültür çürümeye başladığında, trans fenomeni gelişir. Antik Yunanistan’ın altın çağlarında heykeller cesur ve kaslıydı, ancak toplum çürüdükçe, heykeller güçsüz ve feminen bir hal aldı. Bu kültürel çöküşün bir belirtisidir. Batı'nın çöküşünü, bizim açık eşcinselliğe ve bu transseksüel çılgınlığına gösterdiğimiz tolerans kadar hiçbir şey karakterize edemez.

Transseksüalizm, sosyal olarak dışlanan gençlerin kullanmakta acele ettiği, modaya uygun, kullanışlı bir etiket haline geldi. Bugün gençler, yabancılaşmalarının yanlış cinsiyetle(!) ilişkili olduğunu düşünmeye teşvik ediliyor.

Cinsiyet değiştirme ameliyatının popülaritesi konusunda endişeliyim. İnsanlar bunu yapmaya teşvik ediliyor. Ancak bugün bile, tüm bilimsel gelişmelere rağmen, kimsenin cinsiyetini fiilen değiştiremezsiniz. En nihayetinde vücudunuzdaki her hücre ve DNA, doğuştan gelen cinsiyetinize göre kodlanmış olarak kalır."

[1] Lawrence S. Mayer, Sexuality and Gender: Findings from the Biological, Psychological, and Social SciencesThe New Atlantis, Number 50, Fall 2016.
[2] Littman L (2018). Parent reports of adolescents and young adults perceived to show signs of a rapid onset of gender dysphoria. PLoS ONE 13(8): e0202330. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0202330

Kaynak:https: pro-lgbt.ru