Transseksüelliği 'Onaylamak' Çocukluk Çağı Cinsiyet Disforisine Uygun Bir Yaklaşım mıdır?
"Cinsiyet onaylayıcı bakım" adı altında cinsiyet değişimini teşvik eden sözde bakım modeli, cinsiyet disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu) olan çocuklara ve gençlere yönelik deneysel bir yaklaşımdır. Klinik araştırma ve kanıtlarla bilgilendirilmiş ve geliştirilmiş bir model değil, trans lobi grupları ve aktivistler tarafından propaganda edilen bir modeldir. Cinsiyet disforisi olan çocuklara yönelik yerleşik küresel yaklaşım modeli, bir çocuğu önceden belirlenmiş herhangi bir sonuca doğru yönlendirmeyen, ancak gelişimsel değişimi çocukluk ve ergenliğin içsel bir parçası olarak kabul eden "dikkatli bekleme" yaklaşımıdır.
Mevcut kanıt tabanı, çocukların en az %80'inin ergenlik döneminde cinsiyet disforisini aşacağını göstermektedir. "Dikkatli bir şekilde beklemek" ille de "hiçbir şey yapmamak" değildir; çocuklukta karşı cinsiyetle özdeşim kurma sıklığındaki değişkenleri kabul etmektir; bu değişkenler yaygın bir gelişimsel varyanttan da kaynaklanabilir, geçmiş cinsel istismar veya travmaya bir yanıt da olabilir. Her çocuğun koşulları farklıdır ve yaklaşım bunu yansıtmaktadır.
Bununla birlikte, Mermaids gibi LGBT aktivisti kuruluşlar, kendilerini karşı cinsiyet olarak gören her çocuğa verilecek tek şefkatli yanıt olarak "onaylamayı" savunmakta ve bunu "çocuğun gerçekte kim olduğunun kabul edilmesi" olarak çerçevelemektedir. "Çocuk kim olduğunu en iyi kendisi bildiğine göre, onu onaylamayı reddetmek zalimlik olur," demektedir.
Gerçek bu kadar basit değildir: küçük bir erkek çocuğunun aslında bir kız olduğunu onayladığımızda onaylanan şey çocuğun "kimliği" değil, cinsiyetine ilişkin (yanlış) algısıdır. "Onaylama" savunucuları çocuğa karşı kasıtlı olarak dürüst olmamakla birlikte, "kız çocuğunun" genç bir dişi insan değil, bir kişilik tipi, kendini dişi olarak "tanımlayan" her iki cinsiyetten bir kişi olduğuna dair inançları yerleştirmeye çalışmaktadır.
Bir çocuk kişisel olarak sahip olduğu inançlar ile gerçekler arasında ayrım yapamaz ve bunun gerçekliğin inkarını içeren bir azınlık inancı olduğunu bilmez. Çocuk için yetişkin her şeyi bilir; çocuğun gelişmekte olan gerçeklik anlayışı ve dünyayı yorumlaması, yetişkinler tarafından kendisine aktarılan bilgilere bağlıdır.
Yaklaşık dokuz yaşın altındaki bir çocuk, erkek bir bebeğe elbise giydirildiğinde bebeğin kıza dönüştüğüne inanacaktır. Erken çocukluk döneminde, cinsiyet anlayışı gelişmeden önce, çocuklar somut bilgileri toplar - kızlar pembeyi ve baleyi sever, erkekler futbolu ve kavgayı sever - ve bu somut bilgiler çocuklara doğdukları andan itibaren doğrudan ve dolaylı yollarla ulaşır. Prenses kostümleri giymeyi seven bir erkek çocuk için "ben bir kızım" demek, çocukluğun bu gelişim aşamasında ona en anlamlı gelen açıklamadır. "Onaylama", bu yüzeysel bilgileri doğruymuş gibi pekiştirir.
Bir erkek çocuğun büyüyüp yetişkin bir kadın ya da bir kız çocuğun büyüyüp yetişkin bir erkek olmasının imkansızlığını, "kız" olmanın kim olduğunuz değil, ne olduğunuz olduğunu ve hiçbir tıbbi yeniliğin biyolojik gerçekliği değiştiremeyeceğini anlamak çocukların bilişsel yeteneklerinin ötesindedir. Çocuk henüz "erkek" ve "kız"ın kıyafetlere ve saç modellerine bağlı olarak değişmeyen sabit kategoriler olduğunu anlamadığı için yanlış bilgilendirmeye karşı savunmasızdır. Basitçe söylemek gerekirse, bir çocuğa her şeyi anlatabilirsiniz ve o da hepsine inanacaktır. Çocuklar çok küçükken, ergenlikten önce, gerçek ve fantezi arasında ayrım yapmayı öğrenme gelişimsel yolundadır. Tavistock Cinsiyet Servisi (GIDS) bunu kendi web sitesinde itiraf etmektedir:
"Çocuklar, en azından orta çocukluk dönemine kadar, gerçek ile fantezi arasında kafa karışıklığı yaşayabilecekleri "büyülü düşünme" aşamalarından geçerler ve bu durum bazen küçük bir çocuğun kendi cinsiyeti hakkında söylediklerini veya anladıklarını tam olarak ne kadar kavradığını bilmeyi zorlaştırır."
De Vries (2012) tarafından hazırlanan bir makale, lüzumsuz yere cinsiyet değişimine teşvik edilen küçük bir çocuğunun henüz cinsiyet kavramını tam olarak anlayamaması tehlikesine karşı uyarmaktadır:
"Erken yaşta cinsiyet değişimine karşı çıkmamızın bir başka nedeni de, bunu yapan bazı çocukların (bazen okul öncesi çağda) cinsiyetin ne olduğunun farkına bile varmamalarıdır. Fiziksel gerçekliklerinden o kadar farklı bir gerçeklik duygusu geliştiriyorlar ki, daha sonra gereksiz yere çoklu ve uzun süreli tedavilere ihtiyaç duyuyorlar. Buna göz yuman ebeveynler de çoğu zaman çocuklarının bu sonuçların farkında olmamasına katkıda bulunduklarının farkına varıyorlar."
Tavistock GIDS danışmanı klinik psikolog Bernadette Wren, Klinik Çocuk Psikolojisi ve Psikiyatrisi Dergisi için yazdığı bir makalede bu endişeyi yinelemekte ve "Çocuk ne kadar küçükse, esnek olmayan ve derinliği olmayan düşüncelere kapılma olasılığı o kadar yüksektir" demektedir. "Bu nedenle GIDS olarak, küçük çocukların 'diğer' cinsiyete tam, yasal olarak onaylanmış bir sosyal geçiş (cerrahi müdahale olmaksızın sosyal hayatta karşı cinsiyetmiş gibi yaşamak) yapmamalarını tercih ediyoruz, çünkü bu, biyolojik olarak programlanmış ergenlik dönemine girişi daha da beklenmedik ve acı verici hale getirme riskini taşır."
Bu durum, erken çocukluk döneminde cinsiyet değiştirmelerini kabul ettiğimizde çocukları neye hazırladığımıza dair soruları gündeme getirmektedir. Bir çocuğun karşı cinsiyet olduğu iddiasının kabul edilmesi esas cinsiyetinin inkarını gerektirdiğinden, çocuk gerçekliğin ortaya çıktığı nokta olan ergenlik dönemindeki değişimlere hazırlıksız olur. 'Onaylamanın', önemsiz olduğuna inandırıldıkları biyolojik gerçeklikle yüz yüze geldiklerinde bazı çocukların yaşadığı intihar duygularına ne ölçüde katkıda bulunan bir faktör olabileceğini bilemiyoruz.
De Vries, bir çocuğun sosyal geçişten sonra fikrini değiştirirken karşılaşacağı zorluklar konusunda açıkça uyarıda bulunmaktadır:
"Küçük çocukların ergenliğin ilk aşamalarından önce tam bir sosyal geçiş (farklı kıyafetler, farklı bir isim, bir erkek çocuğa 'erkek' yerine 'kız' olarak hitap etme) yapmamalarını tavsiye ediyoruz. Bu tavsiyede bulunurken, cinsiyet disforisinden kurtulan gençlerin doğuştan sahip oldukları cinsiyete geri dönmek için karmaşık bir değişim yapmak zorunda kalmalarını önlemeyi amaçlıyoruz."
Hollanda'dan Dr. Thomas Steensma, 2017 yılında Londra'da düzenlenen Çocuk Sağlığında Sıcak Konular konferansında, "geri dönebileceğini" hissetmeden önce yeni bir okula geçmek için iki yıl bekleyen bir kız çocuğunun durumunu örnek göstererek bu zorluk konusunda uyarıda bulunan bir başka uzmandır. Eğer sosyal geçişten geri dönmek zorsa, kritik gelişim yıllarında ebeveynler, öğretmenler, diğer güvenilir yetişkinler ve akran grupları tarafından teşvik edilerek fikirleri etkilenen bazı çocukların fikirlerini değiştirmelerinin gerçekçi olarak ne kadar mümkün olduğu sorgulanmalıdır.
Bir çocuğun inancının sorgusuz sualsiz onaylanması tarafsız bir nezaket eylemi değil, çocuğun anlayışını ve gelişimini şekillendiren ve değiştiren aktif bir müdahaledir. Güvenilir yetişkinler tarafından yapılan onaylama, çocuğun gerçeklik algısını şekillendirir veya pekiştirir. Her gün karşı cinsiyet olarak yaşamak, buna teşvik edilmek, çocuğun gelişmekte olan benlik duygusunu etkileyecek ve değiştirecek, bu da kendi kendini gerçekleştiren bir kehaneti yaratma riski taşıyacaktır.
Aktivistlerin tıbbi bir tedavi olmadığı için sosyal geçişin iyi bir metot olduğu yönündeki iddiası, özellikle çok küçük bir çocukta psikolojik müdahalenin gücünü anlamadıklarını göstermektedir. Dr. Steensma tarafından 2013 yılında yapılan bir araştırmanın, sosyal geçişin çocukluk çağındaki cinsiyet disforisinin devamlılığının en güçlü belirleyicisi olduğu yönündeki bulgusu, çocuk gelişimi hakkında bilgi sahibi olan kimse için sürpriz değildir.
Bu aynı zamanda samimiyetsiz bir iddiadır. "Onaylama" metodu , ergenlik engelleyiciler ve karşı cinsiyet hormonlarının takip ettiği tam sosyal geçiş yolundaki yalnızca ilk adımdır ve bu yöntemi destekleyen Mermaids ve Cinsiyet Araştırma ve Eğitim Topluluğu (GIRES) gibi lobi grupları, çocuklar için daha erken tıbbi müdahale için kampanya yürüten kuruluşlarla aynıdır. Bu metot, karşı cinsiyet olarak tanınan çocuklar için ergenlikte yaratılan krizin "çözümünün" ergenliklerini engellemek ve bu değişikliklerin gerçekleşmesini durdurmak için tıbbi müdahale gerçekleştirmek olduğunu öne sürer. Oysaki bir çocuğun vücudu ve beyni ergenlikte duraklatılmak için değil, kritik öneme sahip fiziksel, psikolojik ve nörolojik bir büyüme dalgası yaşamak üzere tasarlanmıştır. 2019 yılında Archives of Disease in Childhood (Çocukluk Hastalıkları Arşivi) dergisine yazdıkları mektupta bir grup çocuk doktoru bu müdahaleyi "önünü görmeden atılan büyük bir adım" olarak nitelendirmektedir.
Bu yoldan geçen çocuklar üzerinde yapılan çalışmalar oldukça zayıftır. Endokrin Derneği, kullanımlarına ilişkin kanıtları "düşük kaliteli" olarak sınıflandırmasına rağmen ergenlik engelleyicileri önermektedir. Ancak tekrar tekrar görülen bir sonuç vardır. Ergenlik engelleyicilerin ergenlik döneminde cinsiyet disforisinin doğal bir şekilde çözülmesini engelleyebileceğine dair yeni kanıtlar ortaya çıkmıştır: Ergenlik engelleyiciler bir kez kullanıldığında, çocuklar nadiren tıbbi yoldan çıkmaktadır.
2011 yılında Hollanda'da yapılan bir çalışmada şu bulgulara ulaşılmıştır: "Hiçbir ergen, ergenlik baskılamasından vazgeçmemiş ve hepsi tıbbi cinsiyet değiştirme müdahalesinin ilk adımı olan karşı cinsiyet hormonlarına başlamıştır." 2012'de Avustralya'da yapılan küçük bir çalışmada da engelleyicilerle tedavi edildikten sonra "hormonları bırakan genç bulunmamıştır" sonucunu bildirmiştir. 2016'da Dr. Norman Spack da ABD'de aynı sonucu bildirmiştir: hiçbir çocuk tıbbi süreci yarıda bırakmamıştır. Ayrıca, Tavistock GIDS'in 2016'da gerçekleştirdiği ergenlik engelleyici denemesinin ilk sonuçları da aynı sonucu yinelemiştir: "Kalıcılık, beynin hipotalamus bölgesinin kontrolünde ergenlik hormonu üretiminin bloke edilmesi gibi fiziksel müdahalelerin başlamasıyla güçlü bir şekilde ilişkiliydi (t=.395, p=.007) ve örneklemdeki hiçbir hasta hipotalamik blokere başladıktan sonra vazgeçmedi. Engelleyiciye başlamayan gençlerin %90,3'ü ise cinsiyet değiştirme müdahalelerini almayı bıraktı."
2017'de Londra'da düzenlenen Hot Topics in Child Health (Çocuk Sağlığında Hararetli Konular) konferansında Bernadette Wren, bu alanda çalışan klinisyenlerin endişelerini dile getirmiştir: "Ergenliğin bastırılması, riskleri ve belirsiz sonuçları hakkında artan bir endişe söz konusudur. Ergenliğin engellenmesi kalıcılık olasılığını artırarak cinsiyet gelişimini etkileyebilirler. Bilişsel gelişim, cinsel organ gelişimi vb. üzerindeki uzun vadeli etkilerini bilmiyoruz."
Bu kritik bir bilgidir; eğer onaylama metodu, sosyal geçiş ve engelleyicilerin hepsi kalıcılık oranlarını artırıyorsa, sonuç ihmal edilebilir değildir. Erken ergenlik döneminde engelleyicilere başlayıp on altı yaşında karşı cinsiyet hormonlara geçmek, geri dönüşü olmayan sterilizasyon (kısırlık) ve cinsel işlev bozukluğu ile sonuçlanır.
Engelleyicilerin psikolojik etkilerine ilişkin kanıtlar karışıktır ve neredeyse hiçbir çalışma kontrol grubu içermediğinden kesin değildir, ancak bir sonuç tutarlıdır: engelleyicilerin cinsiyet disforisini hafiflettiğine dair bir bulguya rastlanmamıştır. Ortaya çıkan kanıtlar, lobi gruplarının iddia ettiği gibi engelleyicilerin güvenli ve tamamen geri döndürülebilir olduğu fikrini sorgulamaktadır. Son kanıtlar, ergenlik blokajı durdurulduktan sonra beyin fonksiyonu üzerindeki etkilerin devam ettiğini göstermektedir. Koyunlar üzerinde devam eden çalışmalardan elde edilen ilk sonuçlar, uzun süreli uzamsal bellek (mekanlar, objeler arası etkileşimler ve matematiksel düşünme alanında kendini gösteren 3 boyutlu düşünme becerisi) performansının, engelleyiciler kesildikten sonra da bozulmaya devam ettiğini göstermektedir:
"Bu sonuç, ergenliğin normal olarak gerçekleştiği zamanın hipokampal plastisitenin (beynin bellek bölgesinin esneyerek gelişmesi) kritik bir dönemini temsil edebileceğini göstermektedir. Bu peripubertal (ergenlik öncesi) dönemde normal hipokampal oluşumu bozmanın diğer beyin bölgeleri ve bilişsel işlevin yönleri üzerinde de uzun süreli etkileri olabilir."
2019'da hormonal müdahalelerin kanıt temelini gözden geçirmek üzere görevlendirilen Oxford Üniversitesi Kanıta Dayalı Tıp Merkezi Direktörü Profesör Carl Heneghan, hormon tedavilerinin "çocuklar üzerinde canlı bir deney" olduğu ve "mevcut kanıt temelinin çocuklarda bilinçli karar vermeyi ve güvenli uygulamayı desteklemediği" sonucuna varmıştır.
Royal College of General Practitioners'ın (Haziran 2019) Pozisyon Beyanı da gençlerde cinsiyet disforisinin klinik yönetiminde farklı yaklaşımlara ilişkin araştırma eksikliğini kabul etmektedir: "Gençlerde cinsiyet disforisinin klinik yönetiminin neredeyse tüm yönlerine ilişkin kanıtlarda şu anda önemli boşluklar bulunmaktadır. Çocuklara ve gençlere yönelik tedavilerin etkilerine ilişkin araştırmalara acilen yatırım yapılması gerekmektedir."
Çok küçük çocuklar gelişimsel olarak cinsiyet değişiminin gerçekliğini anlayacak donanıma sahip değilse, ergenler ne olacak? Çocuk büyütürken temel ilkeler özerklik ve eylemliliğe saygıdır ancak küçük çocukların dünyaya ilişkin anlayışlarını birincil bakım verenleri aracılığıyla oluşturmaları gibi, ergenler de akran gruplarına ve topluma bakarlar. Bu, gençlerin çocukluktan yetişkinliğe geçtiği kritik bir gelişim aşamasıdır ve temel görev, kişisel değerlerin, inançların ve hedeflerin yoğun bir şekilde keşfedilmesi yoluyla bir benlik duygusu oluşturmak ve kişisel kimlik arayışıdır.
Gençler, dikkat ve motivasyonlarının öncelikli odağı haline gelen sosyal dünyalarına karşı duyarlıdırlar. Ergenlik döneminin temel görevi, yani yetişkin sosyal yeterlilik seviyelerine ulaşmak, insan sosyal etkileşimlerinin karmaşıklığını büyük ölçüde öğrenmeyi gerektirir. Ergenlerin yoğun duyguları, hormon dalgalanması ve yönetici işlevlerin merkezi olan ön lobun gelişmemesinden kaynaklanır: duygular daha yoğun yaşanır ancak bu duygular üzerindeki "yönetici kontrolü" bir ergen için bir yetişkine göre daha az erişilebilirdir.
Gençlerin zayıf kararları muhakeme yeteneklerinin zayıf olmasından değil, sinirsel ödül sistemlerinin daha yoğun bir şekilde aktive olmasından kaynaklanır; gençler ödüllendirici uyaranlardan yetişkinlere göre daha fazla heyecan duyarlar ve bir gencin ön lobu beynin diğer kısımlarına hala gevşek bir şekilde bağlı olduğundan, riskleri, ödülleri ve sonuçları değerlendirmek için daha az "bağlantı" vardır.
Gençler telkin, sosyal bulaşma ve akran baskısına karşı son derece savunmasızdır. Bu yaşlar aynı zamanda ruh sağlığı sorunlarının ortaya çıkabileceği yaşlardır. Daha önce çocukluk döneminde disfori belirtisi göstermeden transseksüel olarak "açılan" ve çoğunluğu kız olan ergen ve gençlerin sayısında son zamanlarda görülen katlanarak artış açıklanamamakta ve henüz anlaşılamamaktadır. Önceden var olan ruh sağlığı sorunları, otizm gibi nörobiyolojik bozukluklar, önceki travma ve cinsel istismar ve sorunlu ve kaotik aile geçmişleri ile yüksek bir korelasyon vardır.
Ancak, aniden kendi kendine transseksüel teşhisi koyan ergenlere, onlar için geliştirilmemiş bir teşhis ve tedavi sunulmaktadır. Bu tedavinin ilk adımı "onaylama"dır.
Okullarda ve gençlik kuruluşlarına dayatılan transgender kılavuzları, kendini transgender olarak gören gençlerin onaylanmasını zorunlu kılmakta ve NHS de bir ergenin Tumblr'da öğrendiği her şeyi tasdik ederek buna katılmaktadır. Leeds'teki Tavistock kliniğinde çalışan bir klinisyen, 16 yaş ve üstü ergenler için izlenen yolu şu şekilde tanımlamıştır: "Bu bir psikososyal değerlendirme değil, gencin cinsiyet disforisi kriterlerini karşıladığını kendi kendine nasıl teşhis edeceğini internetten doğru bir şekilde öğrendiğinden emin olmak için yapılan maddelere tik atma egzersizidir."
Anoreksiya (vücut kitle endeksi çok düşük olmasına rağmen kişinin kilolu olduğunu düşünerek kalori alınımını kısıtlaması, bazen kalori vermek için uygulamalar yapması), bulimia (vücut kitle endeksi anoreksiklerinki kadar olmamakla birlikte yine düşük olmasına rağmen kilo alma korkusu) ve kendine zarar verme gibi diğer ergenlik dönemi sorunlarında sosyal bulaşma faktörünün farkındayız ancak günümüzde ergenler, bulaşmayı daha önce bildiğimiz her şeyden çok daha hızlı ve yaygın bir şekilde yayabilen teknoloji ile büyüyorlar. İnternet transseksüel propagandasıyla çalkalanıyor ve gençlere beden nefretlerini, yabancılaşmalarını ve bugün "normal" olarak maruz kaldıkları kadınlık ve erkekliğin aşırı uçlarına uyumsuzluklarını kavramsallaştırmanın çok modern bir yolunu öğretiyor. Psikiyatrist Stephen B. Levine şöyle yazıyor: "İnternet aracılığıyla 'arkadaşlar' edinmemiş bir trans gençle karşılaşmak son derece nadirdir; bu gençler genellikle internette trans oldukları konusunda danışmanlık almakta ve etiketleri sabitlemelerine yardımcı olacak çok sayıda web sitesine yönlendirilmektedirler."
Brown Üniversitesi'nden Dr. Lisa Littman tarafından ebeveyn raporları üzerine yapılan ilk keşif çalışmasında, ebeveynlerin %86,7'si ani başlayan cinsiyet disforisi ile birlikte "çocuklarının sosyal medya/internet kullanımında artış olduğunu, benzer bir zaman diliminde bir veya birden fazla arkadaşının transseksüel olduğu bir arkadaş grubuna dahil olduğunu veya her ikisinin de olduğunu" bildirmiştir.
On yıldan kısa bir süre içinde Tavistock GIDS'e erkek çocuk sevklerinde %1460'lık bir artış olmuştur; bu rakam başka bir bölgede olsa salgın olarak değerlendirilirdi. Bu artış, kızların sayısındaki %5337'lik şoke edici artışın gölgesinde kaldığında erkekleri unutmak kolaydır, ancak bu gençlerin hepsi için endişelenmeliyiz. Eski GIDS klinisyenleri "deneysel tedavinin" "sadece çocuklar üzerinde değil, çok savunmasız çocuklar üzerinde yapıldığına" tanıklık etmektedir."
Son iki yıl içinde bir dizi klinisyen, vicdani gerekçelerle Tavistock Cinsiyet Servisi'nden istifa etmiştir. Bu klinisyenlerden beşinin ifadeleri, cinsiyet karmaşaları olan gençlerde önceden var olan ruh sağlığı sorunlarının göz ardı edildiğini ve tedavi edilmeden bırakıldığını göstermektedir. Cinsiyet değişimine yönlendirilen bu çocukların birçoğunun esas cinsiyetlerine dönmek için yeniden cinsiyet değiştireceği ve deforme olmuş bedenlerine karşı öfke ve pişmanlık duyacaklarına dair korkularını dile getirmişlerdir. Bu kişilerin ifadeleri, daha önce Tavistock GIDS'teki muhbirler tarafından kıdemli Tavistock klinisyeni Dr. David Bell'e iletilen kanıtları desteklemektedir.
Cinsiyet değiştirme sonrası 203 kadınla yapılan bir anketin (2016) sonuçları, tıbbi cinsiyet değişiminin altta yatan travma veya ruh sağlığı sorunları için bir çözüm olmadığını göstermektedir. Katılımcıların %65'i öncesinde hiç danışmanlık almamıştır ve diğer %35’in çoğu yeterli danışmanlık almadığını düşünmektedir.
Tavistock'a sevk edilen çocuk ve gençlerin sayısındaki katlanan artış, transseksüel aktivizminin yükselişi ve hükümetin, okulların, gençlik örgütlerinin ve NHS'nin ideolojik olarak ele geçirilmesiyle aynı zamana denk gelmiştir. "Cinsiyet disforik çocuk" için disforiyi hafifletmek amacıyla psikoterapötik destek yapıları geliştirilmelidir; ancak konuyu bir sosyal adalet hareketi olarak ele alan transseksüel hareketi için transseksüelliğin kabul edilebilir tek tedavisi translığın onaylanması, güçlendirilmesi ve pekiştirilmesidir.
"Onaylama", klinik bir duruma politik müdahalede bulunmaktır, amacı da kalıcılığı sağlamaktır. Bu konuda dürüst olmadığımız sürece, en savunmasız çocuklar ve gençler, bir çocuğun cinsiyetini değiştirme hedefine asla ulaşamayan, ömür boyu sonuçları olan deneysel ve gereksiz tıbbi müdahalelere maruz kalmaya devam edecektir.
Kaynak: civitas.org.uk
12 Mayıs 2024
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?