Otizm Spektrumu ve Benlik Arayışı: Otizmli Bir Kızın Cinsiyet Değiştirme Hikayesi
Transseksüellikten yara almadan kurtulduğum için kendimi şanslı görüyorum.
Transseksüel deneyimimi neredeyse dünyadan tamamen kopuk bir şekilde yaşadım. Bugün çok yaygın olan akran baskısı veya sosyal bulaşmanın etkisine maruz kalmadım. Bu da daha sonra translıktan uzaklaşmam için bana yardımcı oldu. Şimdi, hayatımın o dönemini nadiren düşünüyorum ve düşündüğümde de kendimi aşırı derecede yıpratmıyorum. Bunu, önyargılarıma rağmen erkeklerin kadınlardan daha iyi durumda olmadıklarını ve bazı açılardan toplumsal beklentiler tarafından daha da kısıtlandıklarını öğrendiğim değerli bir ders olarak değerlendirebiliyorum.
Birkaç yıl önceki karantina döneminde Abigail Shrier'in "Geri Dönüşü Olmayan Hasar" kitabını okudum ve transseksüel olarak geçirdiğim döneme ait bazı anıları zihnimde yeniden canlandırdım. O sıralar, bir arkadaşım erkek yeğeninin artık bir kız olduğunu söylemişti. Yardım edebilecek bir konumda olduğumu hissetmiştim. İşte bu yüzden deneyimlerimi paylaşmaya karar verdim. Transseksüel olduğuma nasıl inandığımı ve translıktan nasıl vazgeçtiğimi anlatmak istiyorum.
Çocukluk Çağı ve Otizm Teşhisi
Bebekken evlat edinildim ve 3 yaşımda otizm spektrum bozukluğu ile teşhis edildim. Dört yaşıma kadar konuşmadım ve sekiz yaşıma kadar konuşma terapisi aldım. Çok erken yaşlardan itibaren "erkeksi" kıyafetlere ve oyuncaklara meylettim. Sevdiğim bir kedim vardı ve bu benim için yeterliydi. Beş yaşındayken lahana tarlasında tıpkı büyük babamınki gibi mini bir tulum giyerken çekilmiş bir fotoğrafım var. Şimdi düşünüyorum da bu şekilde giyinmeme izin vermelerinin nedeni benim ısrarım ve "hayır" demeleri halinde ortaya çıkacak öfke nöbetinden korkmalarıydı. Öfke nöbetleri otizmin en büyük belirtilerindendir. Ailem belki de bu yüzden hep alttan almaya çalıştılar. Ya da belki de hala zar zor konuşabilen küçük otizmli çocukları için üzülüyorlardı. Bir mağaza görevlisi beni erkek sandığında "Ben kızım!" diye karşılık verdiğimi hatırlıyorum.
Gençken, yalnız olmayı tercih ettim. Zamanımın çoğunu tek başıma kitap okuyarak, tek başıma spor yaparak ve viyola çalışarak geçirirdim. Ayrıca taş toplayıp onları parlatır, mikroskop ve ailemin sağladığı diğer aletlerle amatör bilim deneyleri yapardım. Plastik tavuklara ve damacanadan su içen kuşlara takıntılıydım. Odamda bir televizyon vardı ve Dragnet, Batman, Star Trek, Gilligan's Island izlerdim.
Sonraları kaykay yapmaya merak sardım. O zamanlar (1970'ler) bu sporu yapan çok az kadın olmasına rağmen ailem beni bu konuda teşvik etti. İlk kaykayım pembeydi ve onu çok sevmiştim. Çok atletiktim. Koşu yarışlarında ve özellikle de uzun mesafe bisiklet yarışlarında birçok ödül kazandım. 200 mili 12 saatin altında tamamlayan en genç bisikletçiydim. Babam beni yarışlara götürür ve garajında bisikletimi tamir etmeme izin verirdi. Alet kullanmayı ve makinelerle birlikte olmayı seviyordum. Bana boks yapmayı öğretti, araba üzerinde çalışmasına "yardım" etmeme izin verdi. Ailemin beni bu konularda cesaretlendirmesinin bana zarar verip vermediğinden emin değilim ama yardımcı olduğu kesin. Annemin beni erkek reyonuna götürmesine sevinmiştim ve 12 yaşındayken annemin aldığı 28 beden "erkek" pantolonumla övünmüştüm. Aslında çok büyüktü ama bir kemerin düzeltemeyeceği bir şey değildi. Babam saçımı berberde kestirmişti. Saçlarımı çekip yolmamı engellemek için olduğunu söylediler, yine otizm yüzünden.
Genel olarak, erkek Fatma olarak görüldüm ve ailem de bunu değiştirmeye çalışmadı. Buna minnettarım. Şimdi olsa zorla cinsiyet değişimine itilerek büyüdüğümü hayal bile edemiyorum. Kendi yolumu bulmama izin verildi ve sonunda bunu başardım; ancak 30 yaşımdan sonra...
Kadınsılığımı bir miktar teşvik etmek için 12 yaşındayken modellik okuluna gittim. Model olabilecek biri değildim; sivilcelerim ve gözlüklerimle birlikte çelimsiz ve sıska bir kızdım. 15 yaşımda birdenbire güzel bir kıza dönüştüm ve makyaj yapmayı ve poz vermeyi seven bir model oldum. Moda dergilerine, özellikle de parlak Avrupa dergilerine bağımlı hale geldim. Aynı dönemde evden ayrıldım ve hiçbir rol modelim olmadan büyük ölçüde kendi halime bırakıldım. Kendimi tek isteği cinsel ilişki olan erkeklerle rahatsız edici durumlarda buldum. Hiç tecavüze uğramamış olsam da birkaç kez çok yaklaşmıştım. Manken görünümüme rağmen, otizmim tekrar ortaya çıktı. Erkeklerin neden bana asılmaya devam ettiğini anlayamıyordum.
Daha sonra Hava Kuvvetlerine katıldım ve Amerikan ordusuna giriş sınavının (ASVAB) elektronik bölümünde çok yüksek bir puan aldığım için beni o alana atamak istediler, ama ben polis memuru olmakta ısrar ettim. Bu benim için büyük bir hataydı. Her zaman çok agresiftim ve okulda çoğunlukla erkeklerle olmak üzere birçok kavgaya karıştım. Bu durum Hava Kuvvetleri'nde de devam etti. Polis memuru olarak görev yaparken üst düzey bir subaya saldırdım. Otizmim kurumdaki üst düzey bir otizm uzmanı tarafından yeniden değerlendirilmiş ve doğrulanmış olmasına rağmen, 19 yaşında terhis edilerek eve gönderildim.
Cinsiyet Karmaşası ve Sonraki Süreç
Hava Kuvvetlerindeki başarısızlığım beni sosyal cinsiyet değişimine (herhangi bir tıbbi müdahale olmadan sosyal hayatta karşı cinstenmiş gibi yaşamak) yönlendiren tetikleyici unsur oldu. Çocukken kütüphanenin yetişkinler bölümünde yer alan transseksüel biyografilerini keşfetmiş ve hepsini okumuş olmama rağmen, bundan önce bu yolu hiç ciddi olarak düşünmemiştim.
1983 yılında cinsiyet karmaşam için bir uzmana göründüm. Hormon uygulamasına başlamadan önce bir yıl boyunca erkek olarak yaşamamı söyledi. O dönemde kendi kendine teşhis koymak ve hormonlara anında erişim sağlamak henüz norm haline gelmemişti. Deneme yılından sonra kısa bir süre testosteron aldım, ancak yan etkilerle başa çıkamadım (beni daha da agresifleştirdiler). Üstelik karaciğer hasarı ve kansere neden olabileceklerini biliyordum. İsteğe bağlı çift mastektomiyi (memelerin alındığı transseksüel ameliyatı) hiç düşünmedim, çünkü göğüslerim zaten yok gibiydi. İstediğim düz göğüs görüntüsünü elde etmek için bir göğüs bağlayıcı kullanmam yeterliydi.
Daha sonra, erkeklere ilgi duyduğum ve sözde "trans erkek" olduğum için eşcinsel olduğumu düşündüm ve gey mekanlarında takıldım- ta ki AIDS kapana kadar! Kaposi sarkomu lezyonlarını (Herpes virüsünden kaynaklanan ve cinsel organda görülen bir çeşit uçuk) ilk kez gördüğümde yaşadığım dehşeti hatırlıyorum. Bu benim çapkınlığımın sonu oldu.
Bu dönemi uzun yıllar süren bir belirsizlik izledi. Ama henüz kimliğimi ve diğer resmi belgelerimi değiştirmemiş olsam da, sonunda adımı yasal olarak tekrar bir kadın adıyla değiştirdim. Otizmli olabilirim, kendimce erkek taklidi yapmış olabilirim, ama bunun kadın olduğum gerçeğini değiştirmediğini nihayet anladım. Bu yüzden yara almadan kurtulduğuma inanıyorum.
En yüksek intihar oranları cinsiyet değişiminden SONRA görülür. Çocuğunuzun tıbbi bir yanlış uygulamaya razı olmazsa intihar edeceğini söyleyen tehditlerle sizi manipüle etmelerine izin vermeyin! Bu bataklığın içine tamamen içine çekilmediğim için çok minnettarım. Cinsiyet gibi kategorilerin ötesinde karmaşık bir varlık olduğum gerçeğini anladım. Ben sadece BEN'im.
Kişisel Dönüşüm ve Şu Anki Durum
Evet, fiziksel formum (biraz erkeksi olsa da) kadın formunda ve ister makyajlı ister makyajsız ve ister kadınsı saç modelleriyle ister daha az feminen kıyafetlerle, her şekilde oldukça güzel bir görünüme sahip. "Gerçek" olmak için herhangi bir kalıba uymak zorunda olduğumu hissetmek aslında kendime bir hakarettir. Ben bunu yapmayı reddediyorum. Biyolojimi ve bedenimi seviyor ve kendi kadınlık çizgimi buluyorum.
Tekrar ediyorum; sosyal medya, Reddit, Tumblr ve Twitter gibi dış etkenler ve beni etkileyen akranlarım olmadan bu süreçten tek başıma geçtiğim için translıktan sıyrılmak benim için çok daha kolay oldu. Heteroseksüel erkeklerle kavga etmek, göğsümü bağlamak, kadın tuvaletine mi erkek tuvaletine mi gireceğim kaygısı yaşamak artık bana çok fazla gelmeye başlamıştı ve buna değmezdi. Ayrıca, insanları erkek olduğuma ikna edemeyecek kadar küçük ve güzeldim. Bir de vücuduma zaten verdiğim zarardan daha fazla zarar vermek istemiyordum. O hormonlar çok ağır. Ameliyatlar da öyle. Ana akım medya tüm yan etkileri gizliyor.
Kendimi etiketler olmadan kabul etmem çok kritikti. Orta yolu bulmaya çalışmak ve aşırılıklardan uzak kalmak kendimi bulmamı sağladı. "Translık aşırılıktır.”
Ayrıca bir yetişkin olarak California'daki Autistry Studios'a (otizmli yetişkinlerin bağımsız bir halde yaşayabilmesi için beceri eğitimleri veren bir kurum) katıldığım için şanslıydım. Bu da otizmimi anlamama ve onunla çalışmayı öğrenmeme gerçekten yardımcı oldu.
Siyasallaşmış LGBT ideolojisinin kitlesel yayılımını ve buna bağlı olarak gençlerin, özellikle de genç kızların hızla tıbbi müdahale/ilaç bağımlılığına ve muhtemelen pişmanlığa sürüklendiğini keşfettikten sonra, cinsiyet ideolojisi konusuyla yeniden ilgilenmeye başladım. Biz detransların (cinsiyet değişiminden pişman olup esas cinsiyetine dönen kişi) karşılaştığı zorluklardan biri de medyada görünürlüğümüzün düşük olmasıdır. Örneğin bu grubu bulmak için çok araştırma yapmam gerekti. İster kabul edin ister etmeyin, trans yanlısı sesler en gürültülü olanlardır. Sözde en "ezilen" azınlık... Ancak tehdit edici bulduğu bakış açılarını marjinalleştirebilen ve susturabilen bir hareket mağdur bir grup değildir. "Trans" şu anda ana akım medyanın gözdesi olmuş durumda. Asla unutmamalıyız ki ilaç şirketleri hazırda bekliyor, ömür boyu müşterilere sahip olmak için çok heyecanlılar. Cinsiyet değiştirmek pahalıdır ve bundan faydalananlar her zaman vardır. En başta da doktorlar...
Eğer deneyimlerim birilerine herhangi bir şekilde yardımcı olabilecekse, hepsini korkusuzca ortaya koyarım.
Kaynak: pitt.substack.com
13 Kasım 2023
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?