Bir Babanın Kaleminden Toplumsal Cinsiyet İdeolojisi ve Ebeveynlik Üzerine

Endişeli bir baba, ideolojinin gerçeklere tercih edildiği günümüz dünyasında ebeveynlerin karşılaştıkları zorluklardan söz ediyor.
Bir Babanın Kaleminden Toplumsal Cinsiyet İdeolojisi ve Ebeveynlik Üzerine


Ebeveyn olmanın en zor yanı nedir? Hepimiz olağan zorluklara aşinayız: uykusuzluk, çocuğunuzun bir hastalıktan iyileşmesine yardımcı olmak ve sessiz anlarda bize saldıran sayısız sıkıcı endişe. Çocuğum okulda başarılı olacak mı? Arkadaş edinecek mi? Düzgün bir kariyer yapacak ve hayatını birlikte geçireceği bir insan bulacak mı?

Ama belki de benim için en zor anlar, çocuğumu hayal kırıklığına uğrattığıma inanmaya başladığım anlardır. Belki çocuğumu korumam gerekirken korumadım ya da zor yoldan öğrenmesine izin vermem gerekirken aşırı korumacı davrandım. Belki de doğru şeyleri söylemedim. Belki de onu doğru standartlarda tutmadım ya da tutarlı davranmadım. Belki de ihtiyaç duyduğunda onu desteklemedim. Ve muhtemelen onun için kötü olan şeyleri yapmasına izin verdim.

Tüm ebeveynler için aşikar olan bir şey vardır: işleri berbat edeceksiniz ve bunu defalarca yapacaksınız. Unutmayın siz de insansınız. Mükemmelliği yakalamak imkansızdır. Her şeyi tahmin edemezsiniz ya da bilemezsiniz.

Modern teknolojinin sonuçlarını ve kültürümüzü nasıl etkileyeceğini kesinlikle öngöremedim. Hayal gücümün yetersizliğinden muzdariptim. İnternetin eğitimi ve bilgiyi herkes için erişilebilir kılacağını varsaydım. Yaşam standartlarını yükselteceğine, toplumumuzu daha eşit ve adil kılacağına ve dünyamızı daha iyi bir yer haline getireceğine inandım. Yakınlıkları uzak ama idealleri yakın olan insanları birbirine bağlayacağını ve böylece bazı sosyal bağları güçlendireceğini varsaydım. Ve bir dereceye kadar da öyle oldu. Ama safmışım. Bu tarafsız mecranın insanlığın sunabileceği en iyi şeylere yöneleceğini varsaymışım. 

Varsayımlarımda hatalı olduğumu söylemek yanlış olmaz. İnternetin de televizyondan çok farklı olmadığı ortaya çıktı. Televizyonda neyin ekran için uygun olduğuna karar veren aracılarımız vardı. İnternette de aracılarımız ve araçlarımız varmış gibi davranıyoruz. Ekran süresini bizim kontrolümüzdedir, değil mi?  Ancak pratikte çoğu çocuk (ki genellikle ebeveynlerinin asla olamayacağı kadar teknoloji meraklısıdırlar) insan ruhunun en karanlık köşelerine sınırsız erişime sahiptir. Ama durun, dahası var! "Gözbebeklerini" güvence altına almaya kararlı ilk İnternet şirketlerini hatırlıyor musunuz? Görünüşe göre bu gözbebeklerinin sahiplerinin bir şeyler satın alması gerekiyor, yoksa ortada pek bir iş modeli kalmıyor.

Şirketler bunu anladı. Reklam satabilmek için dikkatinizi çekmek üzere tasarlanmış algoritmalar geliştirmeye teşvik edildiler. Unutmayın, eğer ürünün ne olduğunu bilmiyorsanız, ürün sizsiniz. Sizi sosyal medyaya bağımlı tuttukları sürece başka yatırıma ihtiyaçları yok. Ürün sizsiniz!

Sosyal medyanın, diğer şeylerin yanı sıra depresyona, düşük öz saygıya ve kaygıya neden olduğunu biliyoruz. Bunu yapmasının pek çok yolu var. Üstelik en başta sosyal medya platformları ve algoritmaları tarafından yaratılan bu sorunlara çözüm için yine sosyal medya ileri sürülür. Depresyonda mısın? Endişeli misiniz? Belki de yeterince zayıf değilsiniz. Belki de nasıl daha iyi giyineceğinizi öğrenmeniz gerekiyor. Belki de insanlık tarihi boyunca var olan her sorunu çözecek bu basit numarayı yapmıyorsunuz. Ya da belki de doğru bedende doğmadınız!

Bu size bir bağımlılık gibi mi geliyor? Kulağa biraz delice mi geliyor? Bugün içinde yaşadığımız gerçeklik budur. Peki ya birinin gerçekliğini sorgulama cüretini gösterirseniz? Acı gerçek şu ki, bazıları gerçekliğin her insanın kendi inandığı şey olduğu söylemini kabul etmiştir. “Kendilerine ve topluma zarar verseler de, insanların kendi gerçeklerini reddetmek bize mi düşer?”

Unutmayalım ki her gün fiziksel bir gerçekliği kabul ediyoruz. Bunu kabul etmekten başka seçeneğimiz yok. Görünüşe göre yerçekimi gerçek. Maddi dünya da öyle. Ayaklarımız onun üzerinde duruyor. Ebeveynler olarak çocuklarımıza sadece hayattaki güzel şeyleri ve korumak için çabaladığımız idealleri anlatmakla kalmayıp, aynı zamanda onlara hayatın gerçeklerini de anlatmayı borçluyuz.

Toplumsal cinsiyet

Dişlerini fırçalamak istemiyor musun? Dişlerin çürür.

Kötü besleniyor ve egzersiz yapmıyor musun? Kilo alırsın.

Emniyet kemerinizi takmıyor musun? Bir araba kazasında ciddi şekilde yaralanabilirsin.

Çocuğumuzun gerçeklerle yüzleşmesine yardımcı olmak, bir ebeveyn olarak bizim kutsal görevimizdir. Bunu hepimiz sezgisel olarak biliyoruz. Bunu her gün yaşıyoruz. Neredeyse imkânsız bir görevle karşı karşıyayız. Dünyanın nasıl işlediğini biraz da olsa anlayan insanlar için bu çok zordur. Dünyayı ve gerçekleri tanımanın, ergenliğe yaklaşan ya da ergenlikten geçen biri için ne kadar zor olduğunu bir düşünün.

Üstelik artık dünya eskisi gibi değil. Çok şey değişti ve biz ebeveynler olarak bu yeni dünyayla başa çıkmak için son derece hazırlıksızız. Çoğumuz yetenekli kodlayıcılar, profesyonel tartışmacılar, psikanalistler ya da bilimsel literatürü değerlendirme konusunda eğitimli kişiler değiliz. İnsanlar gerçeklik hakkında temel sorular sordukları için bile dışlanıyorlar. Gerçek nedir? Kadın nedir? Cinsiyet nedir?  Toplumsal cinsiyet nedir? Cinsiyet değiştiren translar 10 yıl sonra ne duruma geliyor? Kaç kişi cinsiyet değiştiriyor? Cinsiyet değiştirdikten sonra intihar riski azalıyor mu, yoksa artıyor mu? Neden tıp kurumunun normal insan gelişimini hastalıkmış gibi lanse etmesine izin veriyoruz?

Bilim hala var, ancak bir kılıf olarak kullanılıyor. Uygunsuz sonuçlar bastırılıyor, tıpkı tercih edilen anlatıyı sorgulayan konuşmalar gibi. İnsanları gerçekten önemsiyor olsaydık, bu zor soruları sormaz mıydık? 

Sonuçta burada kim kazançlı çıkıyor? Çok basit: dev teknoloji şirketleri ve tıbbi-endüstriyel kompleks. Transgender anlatısından ve bu endüstriden para kazanacak olanlar onlar; bir yandan da sorumluluğu reddedip biz ebeveynleri lekeliyorlar. Bizlere sadece soru sorduğumuz için bile transfobik diyorlar. Çocuğunu düşünen bir ebeveyn bu yüzden suçlanıyor. Ebeveynler çocukları için mi kendileri için mücadele edecek?  Nihayetinde, bu korkunç denklemde kaybeden kim olacak? Çocuklarımız.

Bazen ebeveynler olarak başarımızı belirleyen şey sonuç değil, en zor anlardaki davranışlarımızdır. Kazanılması gereken bir yarışta değiliz. Böyle düşünmeyin. Çocuklarımız bize karşı öfkelenirken, bize isimler takarken ve bizi kendilerine zarar vermekle tehdit ederken bile onlara gerçeği söyledik mi? Acılarını anlamaya çalışırken saçmalıklarını itiraz ettik mi? Hiç kimsenin yanlış bedende doğmadığı konusunda kararlı dururken, acılarının kaynağını anlamaya çalıştık mı? İşte mesele bu. Düzgün duruş, çocuğu korumak ve gerçekleri anlatabilmek... Sonuç odaklılık değil. 

Tıbbi cinsiyet değişiminin tıbbi-endüstriyel sektöre ömür boyu bağımlılığa yol açabileceği ortadadır. Ergenlik çağında gerçek benliğini bulmak gibi zor bir işi, kâr amacı güden bir endüstriye ihale etmek de güvenilir değildir. Bunun yerine çocuğa ömür boyu zengin ve tatmin edici deneyimler sunmanın kalıcı iyileşmeye sebep olabileceğini hatırlayın.

Bu hikâyenin mutlu bir sonu var mı? Keşke her zaman mutlu bittiğini söyleyebilseydim. Ancak pek çok ilgi çekici roman ya da filmde olduğu gibi, hikayenin sonu uzun bir mücadelenin ardından geliyor. Mutluluğa giden kestirme bir yol yok. Günün sonunda, hepimiz sezgisel olarak elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerektiğini biliyoruz. İyi niyetle hareket etmeliyiz. Adil, hakkaniyetli ve nazik olmalıyız. Ve gerçeklik konusunda dürüst olmalıyız. Çocuklarınızla etkileşimi sürdürün, gerçek hayatı deneyimlemelerine yardımcı olun, aşırı sosyal medya kullanımına karşı çıkın ve her şeyin nedenini açıklayın. Sonuçlarımız farklı olsa da, birlikte hareket etmemiz daha adil ve hakkaniyetli bir dünya yaratmamıza yardımcı olacaktır.

İyi niyetle hareket ettiyseniz ve elinizden geleni yaptıysanız iyi bir ebeveynsiniz demektir. Son olarak, zaman zaman ne kadar kasvetli görünse de, biz ebeveynlerin bizi ve çocuklarımızı kurtaracak kritik bir müttefikimiz olduğunu unutmayın: Gerçek bizim tarafımızda.

Kaynak: pitt.substack.com

14 Mart 2024

Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Bize Katılın!

Yeni içeriklerden haberdar olmak için e-posta bültenimize abone olun.