Bir Annenin Kaleminden Oğlunun Cinsiyetini Keşfetme Yolculuğu

12 yaşındayken önce eşcinsel olduğunu, akabinde trans olduğunu söyleyen gencin annesi, oğlunun nihayet esas cinsiyetiyle barışana kadar yaşadığı cinsiyet karmaşasını anlatıyor.
Bir Annenin Kaleminden Oğlunun Cinsiyetini Keşfetme Yolculuğu


20 yaşındaki oğlumuz liberal sanatlar üniversitesinde ikinci sınıf öğrencisi. Başarı bursuna sahip, kanlı canlı bir başarı hikayesi. Japonca konuşuyor ve kendi yayınladığı iki romanı var. Fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı ve kendine güveniyor, kız arkadaşıyla sevgi dolu bir ilişkisi var, harika bir arkadaş grubu var. Başarılı.

Eve geldiği zamanlar hariç. Mahallesine, evine, yatak odasına geri döndüğü için o kadar derinden tetikleniyor ki uyuyamıyor. Bunun nedeni ne yazık ki ergenliğinin depresyon, anksiyete ve kendine zarar verme ile dolu üç yıllık bir döneminin peşini bırakmayan anıları. Kız olduğunu sandığı o üç yıl…

Oğlumuz her zaman özel bir çocuktu; büyümüş de küçülmüş, yaşıtlarıyla takılmak yerine yetişkinlerin arkadaşlığını tercih eden sosyal açıdan beceriksiz bir çocuk. Duyarlı, empati kurabilen, olgun ve zeki bir çocuktu ama okulda hiçbir zaman akranlarına tam olarak uyum sağlayamadı.

Ergenlik öncesi yıllarında Reddit, Tumblr deliğine daldı ve kendine bir kabile aradı. Onun hikayesini daha önce burada okumuş olmalısınız, çünkü bu yaygın bir hikaye.

12 yaşındayken bize önce eşcinsel olduğunu söyledi. Onu ürkütmemek için tepki vermedik ama sosyal kaygısı giderek arttı ve kendine zarar vermeye başladı. Bunun üzerine okul müdürünün önerdiği bir gey terapistine gittik. Üç seanstan sonra oğlumuz TEKRAR bize söyleyeceği bir şeyin olduğunu söyledi. "Ben bir kızım, transım." Yine büyük bir tepki vermedik ama içten içe çok şaşkındık ve söylediklerine inanmadık.

Hemen terapistiyle bir aile seansı için randevu aldık ve bize "oğlunuzun kaybının yasını tutmanız ve kızınızı kucaklamanız gerek" dendi. Her şey aşırıydı ve kesinlikle olağanüstü derecede hızlı oluyordu. Oğlumuz hiçbir zaman kadınsı davranışlar ya da özellikler sergilememişti. Ancak ne yazık ki uzman diye bildiğimiz kişilere aldandık.

Bu sözde profesyonel daha sonra çocuğumuzun okuluna ulaşarak yıllıkta çocuğumuzun adını değiştirmelerini ve çocuğumuza kızlar tuvaletine erişim izni vermelerini söylemeyi kendine görev edindi. Okul da tüm bunları hiç sorgulamadan ve tereddüt etmeden yaptı.

Ergenlik çağında olan, insan hayatının en büyük değişim sürecinden birini geçiren oğlumuza, sosyal olarak kaygılı ve gelişen bedeninde rahatsız hissetmesinin nedeninin yanlış bedende doğmuş olması fikrinin bu kadar kolayca üflenmesi bizi şaşkına çevirdi.

Oğlumuz bugün bu saçma teşhise karşı çıkmadığımız için bizi suçluyor. Buna nasıl inandığımızı anlamıyor. Bunun yanlış olduğuna dair içgüdülerimize neden güvenmedik? Neden hiç giymediği kız kıyafetleri almasına izin verdik? Neden onu, danışmanların çocuklara "Burası kendin olabileceğin, güvende olduğun yer, ailen seni anlamıyor, biz anlıyoruz" dediği bir LGBTQ+ yaz kampına gönderdik? Cinsiyet disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu) konusunda hiçbir zaman "tutarlılık, ısrar veya inat" göstermemişken neden tüm bunları kabul ettik?

Neden gerçekten? Cevabı çok basit: Korku.

Transseksüel
"Gerçek olmadığını bile bile oğlumuzun transseksüellik iddiasını kabul ettik, çünkü kendini öldürmesinden korkuyorduk."

Kendini kesiyordu. Sürekli olarak trans intihar oranlarıyla ilgili bilimsellikten uzak istatistikleri paylaşıyor ve 18 yaşından sonra yaşama şansının sadece %40 olduğunu iddia ediyordu. Onun gerçeği olmadığını bile bile tüm bunları kabul ettik, çünkü kendini öldürmesinden korkuyorduk. Ve ne zaman makul bir tavsiye ve bilgelik arasak elimiz boş kalakaldık.

Kendim için bu alanda uzmanlaşmış bir terapiste gittim. Onu nazik, açık ve konuşması çok kolay biri olarak buldum... ta ki ona durumdan ve oğlumla ilgili her şeyin bu kadar hızlı gelişmesinden ne kadar rahatsız olduğumu, anne içgüdülerimin bana bunun onun gerçeği olmadığını söylediğini ve oğlumun cinsiyet disforisinden değil depresyondan muzdarip olduğundan nasıl emin olduğumu anlatana kadar. Bana sert bir şekilde inkar içinde olduğumu söyledi. Derhal bağlı olduğu cinsiyet aktivizmi kuruluşundaki toplantılara katılmamı salık verdi. Bir kez daha açık fikirli bir şekilde, kanıta dayalı bir konuşma arayışıyla gittiğimi, ancak karnıma yumruk yediğimi hissederek çıktım.

Tüm bu süre boyunca çocuğumuz görünüşünü değiştirmedi, saçlarını uzatmadı ya da yeni bir giyim tarzı benimsemedi. Haftada birkaç gün küçük dolgulu bir sütyen ve bir çanta dışında eskisi gibi, oğlumuz gibiydi. Yeni bir akran grubu arayışına girmedi. Kadınsı bir isim aldı ve cinsiyetsiz tuvaleti kullandı. Terapisti ve okulu onun için bu meseleleri tesadüfen (!) çözüvermişti. Ayrıca bizi düzeltmekten, aynı fikirde olmamaktan, istatistiklerden bahsetmekten ve trans yanlısı aktivist anekdotları kusmaktan da mutluydu. Ancak aslında tam bir ergendi.

Yine de oğlumuz tüm bu süre boyunca bize umutsuzca karşı cinsiyet hormonlarına ihtiyacı olduğunu ya da "hemen almazsa erkekliğe geri dönebileceğini" söyledi. En azından bir doktora danışabilmek istedik. Ancak iki ayrı kaynaktan aldığımız bilgiye göre, doktorlar çocuklara herhangi bir psikolojik değerlendirme yapmıyor, sadece kendilerini nasıl tanımladıklarını anlatmaları için boncukları kaydırdıkları bir abaküs veriyor. Sonra da gelişim evrelerine göre hormon ya da ergenlik engelleyici ilaçlar veriyor. Bu doğru olamazdı. Çocuğun beyanına göre tıbbi müdahalelerde bulunmak etik bile değildi. Bunun yerine konsültasyon için yerel bir pediatrik endokrinoloğu aradım. Bu doktor bana duymak istediğim şeyi, yani oğlumuza herhangi bir hormon vermeyeceğini söyledi. Ben de oğlumu ona götürdüm, sanki onunla hiç tanışmamışız gibi davrandım.

Geçen ay gibi kısa bir süre önce, bunların çoğunu oğlumuza açıkladık. Ona karşı her zaman sevgi dolu ve destekleyici bir tavır sergilemiş olsak da perde arkasında onun bedeninde veya yasal kimliğinde kalıcı bir değişiklik olmaması için nasıl çalıştığımızı anlattık. Bunu öğrendiğinden beri bize karşı öfkesi azaldı.

O zamanlar, ona yasal olarak çok genç olduğu gibi nedenler sunardık. Ya da sigortamızın hormon müdahalesi masraflarını karşılamayacağı gibi. Sadece ona cinsiyete dayalı herhangi bir tıbbi müdahale olmadan depresyon ve anksiyetesiyle çalışması için zaman kazandırmamız gerekiyordu. Kendisini duygusal olarak keşfetmek ve büyümek için alan ve zamana ihtiyacı vardı.

Cinsiyet değiştirme
"Geriye dönüp baktığında oğlumuz da manipülasyon kurbanı olduğunu görebiliyor."

Sonunda, cinsiyet değiştirmeye olan ilgisi azalmaya başladı. Çanta rafa kalktı. Sütyen çekmecede unutuldu. Daha hafiflemiş görünüyordu, sanki depresyon artık yeniliyordu. Belki de bir heavy metal grubunda arkadaşlarıyla gitar çalmaya duyduğu yeni bir aşktı bu. Ya da yaratıcı yazarlıkta bulduğu tatmin. Sebep ne olursa olsun, yeniden hizalanmak için bir yol aradığını hissettik.

Terapistiyle görüşmek için bir randevu aldık. Terapist bizimle hemfikir değildi ve oğlumuzun pervasızca davranma tehlikesi altında olduğunu iddia etti. Oysa evde tam tersini görüyorduk; sakinliğe dönmüştü, kendine zarar verme eğilimi oldukça azalmıştı, translık hakkında neredeyse hiç konuşmuyordu. Terapist aynı fikirde olmadığını ve kendi gözetimi altında ciddi bir şey olmasını istemediğini söyledi. Artık oğlumuzu tedavi edemeyeceğini söyledi. Kendi başımızaydık. 

Bugün bakıyorum da iyi ki kendi başımıza kalmışız.

Ardından, sonraki adımlar konusunda herhangi bir profesyonel rehberlik olmadan, oğlumuza fanusun dışında biraz zaman geçirmesini önerdik. Bir gençlik turu ile yaz gezisine ne dersiniz? Çocuğumuz iki haftalığına Japonya'yı ziyaret etme fikri karşısında çok heyecanlandı. Ve bu maceradan sonra eve döndüğünde bize sakince "Ben kız değilim, trans değilim" diye açıkladı.

Geriye dönüp baktığında oğlumuz da manipülasyon kurbanı olduğunu görebiliyor. Yetişkinler, terapistler, kamp danışmanları, okul danışmanları, Tumblr'daki insanlar, Reddit, internet ve genel olarak toplum, onun yetişkinliğe geçerken diğer gençler gibi olmadığını teşvik etti, onu yanlış bedende doğduğuna inanma yoluna itti. Neyse ki durumun böyle olmadığını kendi başına anlaması için ona zaman ve alan açabildik. Ancak şimdi, hiçbir tıbbi müdahaleye maruz kalmamış olsa da ona bir etiket vermek için acele eden ve kendi gerçeğini desteklemekte başarısız olduğuna inandığı sisteme karşı bir güvensizlik taşıyor.

Ruh sağlığı ve tıp uzmanları tarafından hayal kırıklığına uğratıldığını düşünen tek kişi oğlumuz değil. Her şeyi doğru yapmadık, ancak ebeveyn titizliğimiz, sağduyulu uygulamamız, eleştirel düşünmemiz ve evet, kurnazlığımız olmasaydı, çocuğumuz ömür boyu fiziksel olarak yaralanmış ve/veya ilaç tedavisinin karmaşıklığıyla uğraşıyor, içine doğmadığı “bir bedene hapsolmuş” olabilirdi.

Şu anda oğlumuzun travması öfke ve kabuslardan oluşuyor, hepsi de çocukluğundan çalınan o yaralayıcı 3 yılın istenmeyen hatıraları. Üniversitedeki tüm başarılarına rağmen anti-depresan kullanmaya devam ediyor. Zamanla travma sonrası stres bozukluğunun üstesinden geleceğini, tıpkı dolgulu sütyen ve çantada yaptığı gibi onu da bir kenara atacağını umuyoruz.

Kaynak: pitt.substack.com