Trans Olarak Yaşamayı Reddedenlerin Yaşadığı Zorbalığa Dair

'Bize cinsiyet değiştirme fikrini empoze etmekle kalmadılar, şimdi de deneyimlerimizi küçük düşürerek bizi bir kez daha yüzüstü bırakıyorlar.'
Trans Olarak Yaşamayı Reddedenlerin Yaşadığı Zorbalığa Dair


Sinéad Watson, cinsiyet disforisi (cinsiyetten duyulan hoşnutsuzluk) yaşayan gençler için bir sağlık savunucusu ve Cinsiyet Disforisi Birliği danışmanıdır. Kendisini "detrans" (trans olduktan sonra pişman olup esas cinsiyetine dönen kişi) olarak tanıtıyor ve "cinsiyetlerini sorgulayan gençler için dengeli ve kanıta dayalı bakım" hedefi doğrultusunda mücadele ediyor.

Watson’ın, çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında önde gelen tıp doktorlarından biri olarak bilinen, Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde baş araştırmacı olan ve trans (biyolojik cinsiyetine farklı yollarla müdahale ederek bir diğer biyolojik cinsiyete bürünen) gençleri konu edinen araştırmasıyla tanınan Dr. Jack Turban'ı hedef alarak Stanford Üniversitesi'ne yazdığı açık mektubu sizlerle paylaşmak isteriz.

"Sizlere, bir grup detrans kadın adına, Dr. Jack Turban'ın çalışmaları ve söylemleri hakkında duyduğumuz endişeye ilişkin olarak yazıyorum. Dr. Turban'ın psikiyatrik müdahaleyi ve psikoterapiyi küçümsemesi, cinsiyet disforisi yaşayan bireyler için cinsiyet değişikliğini teşvik eden terapileri tek başına onaylaması ve cinsiyet değiştirmekten pişman olarak esas cinsiyetine dönen bizler gibi detrans kadınlara karşı küçümseyici ve aşağılayıcı muamelede bulunması bizleri derinden rahatsız etmektedir.

 

Bizler, bu gibi düşüncesiz tavırların kurbanı olan pek çok kişiden yalnızca birkaçıyız. Hepimiz bir noktada cinsiyet disforisi yaşamış ve halen yaşamakta olan bireyler olarak disforimizi tedavi etmek için en iyi şansımızın tıbbi olarak cinsiyet değiştirmek olduğuna inanmaya yönlendirildik. Ancak zaman içinde bunun doğru olmadığını anladık. Cinsiyet sıkıntımız konuşma terapisi yoluyla daha şefkatli ve düşünceli bir yaklaşımla ele alınması gerekirdi, ancak artık hormonlar ve ameliyatlar tarafından geri döndürülemez şekilde değiştirilmiş ve çoğu zaman zarar görmüş bedenlerle yaşamak zorundayız. Bazılarımız artık asla çocuk sahibi olamayacak ve birçoğumuz her gün büyük bir sıkıntı ve pişmanlıkla yaşıyor.

 

Dr. Turban gibi sağlık profesyonelleri, bize cinsiyet değiştirme fikrini empoze ederek bizi sadece hayal kırıklığına uğratmakla kalmadılar, şimdi de deneyimlerimizi ve hatta varlığımızı küçük düşürerek bizi bir kez daha yüzüstü bırakıyorlar. Dr. Turban'ın Stanford Üniversitesi'nde bir psikiyatrist olması ve kendisine verilen etkili medya platformu yoluyla bu pervasız yaklaşımın reklamını yapması, genç nesillerin benzer yanlış yönlendirmelere maruz kalmasına yol açabilir. Acil tıbbi cinsiyet değişikliğine giderek bizim ayak izlerimizi takip eden gençlerin sayısındaki artışı gördükçe, birkaç yıl içinde Dr. Turban'ın aktivizminin felaketle sonuçlanmasından korkuyoruz.

 

Dr. Turban, cinsiyet memnuniyetsizliğini tedavi etmede psikoterapinin rolünü hiçe saydığını ve sebebi ne olursa olsun tıbbi ve cerrahi yaklaşımlara başvurulması gerektiği inancını gizlemiyor. Yasadışı bir klinik işlettiği için suçlu bulunan İngiliz doktor Dr. Helen Webberley'in sunduğu GenderGP kanalının radyo programına konuk olan (2021) Dr. Turban şunları söylüyor:

 

"Cinsiyet memnuniyetsizliği için psikiyatrik bir müdahale yoktur. Tıbbi müdahaleler vardır. Psikiyatristin cinsiyet memnuniyetsizliğini nasıl tedavi edeceğine dönük net kurallar yoktur."

 

Bu mektubun ilerleyen kısımlarında okuyacağınız üzere, detrans birçok kişi teşvik modeli yerine onarıcı bir vazifesi olan keşif modelinin benimsendiği bir psikoterapi almış olmayı diliyor. Dr. Turban, GenderGP kanalında esas cinsiyete dönüş (detransition) ifadesini "korkunç" olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Şahit olduğumuz vakaların %90'ında esas cinsiyete dönüş ifadesinin bir silah haline getirildiğini hissediyorum.” “Silahlaştırılıyor" diye bu konu hakkında konuşmayı problemli gören bu zihniyet, hikayelerini anlatmaya çalışan detransları utandırmayı, susturmayı ve zorbalıkla bastırmayı amaçlıyor. Savunmasız bir gruba yapılan bu zorbalık kabul edilemez.

 

Dr. Turban, konuştuğu programda sözlerine şöyle devam ediyor: "Esas cinsiyete dönüş dendiği zaman insanlar genellikle bunun cinsiyet değiştirmekten duyulan pişmanlık gibi bir şey olduğunu düşünüyor. Sanki insanlar cinsiyet değiştirdikten sonra bir anda bunun çok büyük bir hata olduğunu fark ediyormuş gibi bir algı oluşuyor."

 

Sözün özü, Dr. Turban, cinsiyet değiştirme pişmanlığı yaşayan bizler gibi detransları yine tamamen görmezden geliyor ve bu deneyimlerimizi tamamen reddediyor. Detrans bir kadın olarak, Dr. Turban'ın acımızı ve sıkıntımızı yok saymasından dolayı oldukça derin bir üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bizler, tıbbi cinsiyet değişikliğinin neden olduğu zararlardan ve artık hayatımızın geri kalanında birlikte yaşamak zorunda olduğumuz geri dönüşü olmayan değişikliklerden pişmanlık duyuyoruz. Dolayısıyla, Stanford Üniversitesi'nde görevli bir doktorun bu tür yorumlarda bulunmasının, ideolojik bir yaklaşımı yansıttığını, mesleki etikten uzak olduğunu ve son derece saldırganca olduğunu düşünüyoruz. Bu tür bir yaklaşımın, tıp alanında güvenilirliği ve saygınlığı sarsabileceğini düşünüyor ve sağlık alanındaki profesyonel sorumluluğun gerektirdiği saygılı ve bütüncül yaklaşımı göstermeyen bu tür ifadeleri kabul edilemez buluyoruz.

 

Dr. Turban varlığımızı inkâr ederken, aynı zamanda yürüttüğü araştırmaların detransları temsil ettiğini iddia ediyor. Ancak hangi görüşü desteklediği çok açık. Amacı, tıbbi ve cerrahi cinsiyet değiştirme müdahalelerini teşvik etme konusundaki hevesleri ile çeliştiği için esas cinsiyete dönüş uygulamalarını en aza indirmek. Dr. Turban, GenderGP programındaki konuşmasında şunları da ifade ediyor:

 

"2015 ABD Transgender Anketi'nden elde ettiğimiz verileri kullanarak üzerinde çalıştığımız ve yakın bir gelecekte yayımlamayı umduğumuz bir makalemiz var. Bu ankete Amerika Birleşik Devletleri'nden 27.000'den fazla transseksüel (cinsiyet değiştirmiş) yetişkin katıldı. Ve bir şekilde cinsiyet değiştirmiş olan bireylerin, net sayıyı verememekle birlikte, %13 gibi bir oranının hayatlarının bir noktasında esas cinsiyetlerine döndüklerini tespit ettik. Bunu neden yaptıklarını sorduğumuzda ise büyük çoğunluğunun, yaklaşık %90'a yakınının, toplumsal baskılar nedeniyle böyle bir adım attığını gözlemledik.”

 

Dr. Turban'ın yaptığı taraflı araştırmalar için defalarca kullandığı 2015 ABD Transgender Anketi (USTS) isimli bu anketin, cinsiyet değiştirme savunuculuğu yapan siteler tarafından desteklenen çevrimiçi bir anket olduğuna dikkatinizi çekeriz. Dr. Turban daha önce psikoterapinin intihara yol açtığını iddia etmek için de bu anketi kullanmaya çalışmıştı; ancak Roberto D'Angelo ve diğerleri tarafından hazırlanan bir çürütme yazısında, Dr. Turban’ın analizi ve vardığı sonuçların sorunlu ve asılsız olduğu detaylarıyla gün yüzüne çıkarılmıştı. Dr. Turban bu eleştirilere karşılık verebilirdi, ama yapmadı. Onun yerine Twitter'da araştırmacılara saldırdı. Ergenlik engelleyicilerin hayat kurtardığı iddiasını desteklemek için de aynı anketi kullandı. Yine başka bir çürütme yazısı, bu araştırmanın da ne kadar kusurlu olduğunu gösterdi. Dr. Turban bilimsel alanda bu eleştiriye yanıt vermeyi başaramadı, ancak son derece hatalı sonuçlarını duyurmak için medyayı kullandı. Yine yakın zamanda, "Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Transgender ve Cinsiyet Çeşitliliği Olan Kişilerde Esas Cinsiyete Dönüşe Yol Açan Faktörler: Karma Yöntemler Analizi" (2021) adlı araştırmasında esas cinsiyete dönüş deneyimlerini itibarsızlaştırmak için bu sorunlu örneği kötüye kullandı. Dr. Turban, ankete yanıt verenlerin %100'ünün transgender olmasından, aralarında bir tane bile detrans olmamasından rahatsız olmuş görünmüyordu. Yani böylesine büyük bir karar verip ameliyat olduktan sonra pişman olan bireylerin kendilerini ifade etmelerine dahi fırsat vermemişti.

 

Dr. Turban'ın vardığı sonuçlar, esas cinsiyete dönüşün büyük ölçüde geçici bir fenomen olduğu, dış baskılara karşı bir tepki olarak meydana geldiği ve cinsiyet değiştirmekten vazgeçen bireyler için gerçek anlamda bir sorun teşkil etmediği yönündeydi. Ancak bu sonuçlar son derece kusurludur ve pişmanlık nedeniyle esas cinsiyetlerine dönen detransları ve artık transseksüel olmadıkları için anketten dışlanan bireyleri göz ardı etmektedir. Bu durum, sonuçların eksik ve taraflı olduğunu işaret etmektedir.

 

Öte yandan, daha yakın zamanlarda detranslarla yapılan başka bir çalışmada tamamen farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışma, cinsiyet değiştirmenin ihtiyacımız olan tek çözüm olmadığını, hatta cinsiyet değiştirmenin bize yardımcı olmadığını, aksine durumu daha da kötüleştirebileceğini ve cinsiyet disforimizi hafifletmek için başka yöntemlerin mevcut olduğunu göstermiştir. Ayrıca bu araştırma, detransların cinsiyet disforileri ile başa çıkmak için alternatif tedaviler bulma ihtiyacını dile getirdiklerini, ancak LGBT+ alanları ve tıp alanındaki tartışmalarda bu konuları konuşmanın neredeyse imkansız olduğunu bildirmiştir.

 

Mayıs 2021'de İsveç'teki Karolinska Hastanesi'nin, cinsiyet disforik çocukların tedavisine yönelik yeni bir politika bildirisi yayınladığını belirtmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Söz konusu politika, 18 yaşın altındaki cinsiyet disforik hastalara ergenlik önleyici ve karşı cinsiyet hormonları reçete etme uygulamalarına son vermiştir. Benzer şekilde, Finlandiya da Haziran 2020'de tedavi yönetmeliğini revize ederek, cinsiyet disforisi tedavisinde tıbbi müdahaleler yerine psikolojik müdahale ve desteğe öncelik verme kararı almıştır.

 

Dr. Turban'ın reşit olmayan bireyler için tıbbi cinsiyet değişikliğini teşvik edip psikoterapinin her yaştan cinsiyet disforik bireyin tedavisindeki rolünü yok sayması tıbbi ve etik açıdan endişe vericidir. Dr. Turban'ın kamusal platformlarda cinsiyet memnuniyetsizliğine yönelik uygun tedavi yöntemleri üzerine yapılan tartışmaları bastırma amacı güden aktivizminden de büyük endişe duyduğumuzu belirtmek isteriz.

 

Dr. Turban'ın GenderGP kanalındaki programda ifade ettiği yorumlar, USTS gibi veri kaynaklarını eksik veya hatalı kullanımı ve cinsiyet değiştirme pişmanlığıyla ilgili tartışmalara karşı düşmanlığı son derece problemlidir. Bu zorbalığa bir son verilmelidir.

 

Sonuç olarak, Stanford Üniversitesi'nin akademik çevrelerinden daha düşünceli ve tarafsız bir yaklaşım bekliyoruz. Zira şu anki haliyle cinsiyet değiştirme pişmanlığı, tüm gerçekliğiyle var olan bir olgudur."

Kaynak: sexchangeregret.com

1 Temmuz 2023

Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Yorumlarınız Anonim Olarak Yayınlanmaktadır.