Trans İdeolojisini Sorgulayan Bir Annenin Kaleminden: 'Hayatımın Bir Haftası'

Kendi kızının da bir dönem etkisine kapıldığı queer teoriyi sorgulayan anne, içerisinde bulunduğu bu sorgulama sürecinden bir haftayı kaleme aldı.
Trans İdeolojisini Sorgulayan Bir Annenin Kaleminden: 'Hayatımın Bir Haftası'


Pazartesi günü eşim ve ben, kızımız okula gittikten sonra köpekleri gezdirdik. Bana okullardaki çöp kutularıyla ilgili bir habere rastlayıp rastlamadığımı sordu. Ben de ona gördüğümü söyledim. Bana bunların hiçbirinin doğru olmadığını söyledi. "Cumhuriyetçiler yanlış bilgi yaymaya bayılırlar." diye de ekledi. Günün geri kalanını yazarak ve evden çalışmak yerine ofise gitmiş olmayı dileyerek geçirdim. Öfkeleniyordum ama nedenini tam olarak ifade edemiyordum, bu yüzden ağzımı kapalı tuttum.

Salı günü eski bir müşterim yarı zamanlı olarak kişisel antrenörlük yaptığım garajdaki spor salonuma geldi. Kendini Demokrat ilan etmiş biri olarak bana okul yönetim kuruluna adaylığını koymayı düşündüğünü söyledi. Daha sonra bana otizm yelpazesindeki uzun saçlı küçük oğlu hakkında bir hikâye anlattı. Oğlu erkek bedenine hapsolmuş bir kız olduğuna inanmıyordu ve belirtmek gerekir ki müşterim de inanmıyordu. Fakat garip olan şu ki yedi yaşındaki bu çocuğa her gün kız olup olmadığı soruluyordu. Bir gün sürekli kız mısın diye sorduğu için bir sınıf arkadaşına vurmuş. Onu taciz eden, kız mısın diye sorup duran küçük kız bunu sorduğu için ödül olarak kurabiye almış. Otizmli ve soruyla tacize uğrayan çocuk ise cezalandırılmış. Müşterim, çocuğunun arkasını kollamadıkları için öğretmenleri uyarmış. "Tek ve son seçeneğinin bu olduğunu düşünmese kimseye vurmazdı," diye çocuğunun durumunu açıklamış. Çok öfkeliydi ve haklıydı da.

Bir saatlik görüşmemizin sonunda ona şöyle dedim: "Bakın, oğlunuza erkek olduğunu bilmesinin kesinlikle iyi, doğru ve harika olduğunu vurgulamanız ve onu aksi yönde ikna etmeye çalışan herkese nazikçe kendi işlerine bakmalarını söylemeniz iyi bir fikir olabilir." "Bu aslında iyi bir fikir" dedi ve ben de gülümsedim. Umarım yakında onu tekrar spor salonunda görürüm. 

Çarşamba günü takip ettiğim bir dizinin yeni sezonunun ilk iki bölümünü izledim. Dizide günümüzün "queer" kültürüne karşı yıkıcı bir küçümseme mi var, diye düşündüm. (Queer Teori; cinsel sınırsızlık ve nötrlük vurgusu ile cinsiyet rollerini kabul etmeyen, cinsellik vurgusunun yanı sıra toplumsal düzene de müdahale etmeye çalışan ideolojidir.) 

Perşembe günü eşim ve ben, kızımızın lisedeki koro etkinliğine katıldık. Ağustos ayında gönderdiğim ve öğretmenler ve yöneticilerden kızımın "transseksüelliğini" teşvik etmeyi bırakmalarını talep ettiğim e-postadan haberdar olan LGBTQ taraftarı annelerin ve öğretmenlerin öfkeli bakışlarına maruz kalmak için kendimi hazırladım. Yine de kimse beni fark etmemiş gibi görünüyordu, bu da yeni bana yakışıyordu. İsyankar, direnç gösteren ve çocuğuna sahip çıkan ben… Herkese ve her şeye rağmen…  

Konferans salonunda kızım arka sırada oturmuş, mavi saçlı biseksüel bir son sınıf öğrencisi arkadaşıyla fısıldaşıyordu. Yetmiş kadar öğrenciden oluşan grubun içine dağılmış olan queer görünümlü çocukların sayısı oldukça fazlaydı. Kötü boyanmış saçlar, bol kazaklar ve bayrak renkli boncuklu bilekliklerinden tanınıyorlardı. 

Queer
"Günümüzde, ergenlik döneminde kendinden nefret eden kızların, üzerlerine oturmayan erkek kıyafetlerine ilgi duydukları için erkek olmaları gerektiğini düşünmeleri isteniyor."

Eşim bunun gençlerin bugünlerde yaptığı sıradan bir şey olduğunu düşünüyordu. Durumu hep küçümsüyordu ve bu beni hep kızdırıyordu. Ona on beş, on altı yaşlarımda benim de bedenimden rahatsız olduğumu hatırlattım. Kadınsı bedenim beni dehşete düşürüyordu ve büyük boy düğmeli gömleklerimin kozasında kendimi güvende hissediyordum. Ancak günümüzde, ergenlik döneminde kendinden nefret eden kızların, üzerlerine oturmayan erkek kıyafetlerine ilgi duydukları için erkek olmaları gerektiğini düşünmeleri isteniyor. Bu bir beyin yıkama hareketi. "Bırakın bol kıyafetlerini giysinler," dedim. "Bol kıyafetler giymeyi seviyorlar diye cinsiyetleri konusunda kafalarını karıştırmayın. Reddit'te şu anda elli iki bin detrans (translıktan vazgeçip kendi cinsiyetine dönen kişiler) var. Mahvettikleri bedenlerinden çok pişmanlar.”

Kocam başını salladı ve bir an sessizliğe gömüldü. Sonunda iyi bir noktaya mı değinmiştim?

Koro şefi şarkı aralarında "topluluk" temalı bir konuşma yapıyordu. "Kapsayıcılığın" (trans kapsayıcılığının) öneminden bahsetmeye başladığında kulak kesildim. Merak ve yarı mide bulantısıyla telefonumla ses kaydı almaya başladım.

Koro şefi şunları söyledi:

Öğrencilerimin hepsi iyi, çok iyi ama iş şarkı söylemeye geldiğinde utangaç olabiliyorlar. Bu yüzden birlikte şarkı söyleyecek birilerinin olması insanları cesaretlendiriyor. Ve ne kadar çok insan olursa, o kadar güvende ve kendimizden emin oluruz. Az önce yetmiş küsur gençten (buraya ekstra vurgu yaptı) oluşan bir grubun anaokulu öğrencileri için yazılmış bir şarkıyı yüksek sesle söylediğine tanık oldunuz."

Çocuklar gülmeye başladı ve öğretmenleriyle alay ettiler. Öğretmen de onları şefkatle azarladı, "Bunu biliyorsunuz! Bunu konuşmuştuk!"

On altı, on yedi ve on sekiz yaşındaki çocukları küçük çocuklar için yazılmış bir şarkıyı söyledikleri için tebrik etmeye devam etti şef. Daha sonra bize son sınıf öğrencilerinin özellikle çıkartmalarla/yapıştırmalarla motive olduklarını söyledi. Yakında reşit olacak çocukların basit anaokulu yapıştırmaları ile mutlu olduğunu iddia ettiği bir şovdu bu. Günümüz gençlerinin çocuklaştırılması gerçek bir olgu, bense ön sıradan izliyordum ve bunu benim vergilerim finanse ediyordu. Programın bitmesi için sabırsızlanıyordum.

Cuma günü bir politikacının röportajını dinledim. Sonra, eşimin Pazartesi günü çöp kutusu aldatmacası hakkında söylediklerini düşünmeden edemedim. Doğru söylediğini teyit etmek için internete girdim, ama yine de sinirlenmekten kendimi alamıyordum. Amacı, çocukların kurgusal kimlikleri nedeniyle kutlanmasına duyduğum öfkeyi baltalamak mıydı? Gece köpek gezdirirken eşime bunu sordum.

Amacının muhafazakârların yanlış bilgilerle nasıl çıkarımlara vardığını vurgulamak olduğunu söyledi. Ama artık kendimi Demokrat olarak tanımlamadığım için bana hafif bir saldırı gibi geldi bu söyledikleri. 

LGBTQ konusunda bu kadar politize olmanın çocukların hayrına olmadığını söyledim. Bu üslubun kırıcılığını da söyledim. O da o anda neden bu kadar savunmaya geçtiğini bilmediğini ama bunun çözülmesi gereken bir sorun olduğunu itiraf etti. Bunu bir özür olarak kabul ettim. Bu beni rahatlattı.

Bugün Cumartesi, artık sürekli korku içinde yaşamıyorum. Kızım cinsiyeti hakkında ne hissettiğimi biliyor ve beni hala seviyor. Göğüslerini bağlamıyor, kendine zarar vermiyor ya da kendini soyutlamıyor. Notları iyi, düzenli aile yemeklerine oturuyoruz ve bize okulda ve arkadaşlarıyla neler olup bittiğini anlatıyor.

Ve düşünüyorum… Belki de olayların gidişatı değişiyor. 

Kaynak: pitt.substack.com