Cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan bir çocuk trans mıdır?

Cinsiyet disforisi olan çocukların yaklaşık yüzde 80'inin cinsiyet değişimi sürecine başlatılmadıkları takdirde uzun vadede kendi cinsiyetleriyle barıştıkları görülmektedir.
Cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan bir çocuk trans mıdır?


Kaynak: thecut.com
Erişim Tarihi: 12.03.2023

Konu hakkında birkaç şey okuyan herkesin tanıklık edebileceği gibi, cinsiyet disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu) yaşayan çocuklar hakkındaki tartışmalar son derece hararetli ve çetrefilli olabilir. Tartışmaların çoğu yaşla ilgili sorulardan kaynaklanır: Sosyal cinsiyet değişimi, yani herhangi bir tıbbi müdahale olmadan adını ve giyimini değiştirerek sosyal hayatta karşı cinstenmiş gibi yaşamak bir çocuk için kaç yaşına gelene kadar erken müdahaledir? Cinsiyetinden hoşnutsuz çocuklara kaç yaşından başlayarak ergenlik engelleyici ilaçlar verilmelidir? Fiziksel cinsiyet değiştirme sürecini başlatmak için çocuklara karşı cinsiyet hormonları reçete etmek için ne kadar zaman geçmelidir?

Ergenlik çağına yaklaşmakta olan cinsiyet disforik çocuklar için mevcut en iyi uygulama, onlara ergenlik engelleyiciler reçete etmekmiş gibi gösteriliyor. Ergenliğin başlamasını geciktirmenin, çocuğun hoşnutsuz olduğu bedeninin gelişiminin ve dolayısıyla hoşnutsuzluğunun durmasına sebep olacağı iddia ediliyor. Ergenliğin baskılandığı bu süre zarfında, ailelerin ve çocukların ileriyi planlamak adına zaman kazandığı iddia ediliyor. Ancak tüm bunlar olurken ergenlik engelleyicilerin çocuklara verdiği zararlarından kimse bahsetmiyor. Uzmanlar sürecin sonunda çocuğun geçmeyen disforisi için bu sefer de karşı cinsiyet hormonlarını reçete ediyor. Dahası, bu süreç bazen de transseksüel ameliyatları ile sonuçlanıyor. Ergenlik engelleyicilerin çocukların disforisini arttırdığı gerçeği saklanıyor ve sonu bilinen yanlışlarla aileler manipüle edilerek çocuğun cinsiyet değiştirme süreci başlatılıyor.

Ancak bazı insanlar, garip bir şekilde, çocukların cinsiyet değişimine başlamak için beklememesi gerektiğini savunuyor. Örneğin Guardian'da yazan Kate Lyons, İngiltere'de "trans çocukların" mevcut uygulamadan daha da erken yaşlarda karşı cinsiyet hormonlarına ve hatta ameliyata erişiminin sağlanıp sağlanmaması tartışmasının mevcut durumu hakkında bir haber yapmıştı. Pratisyen hekim Helen Webberly, karşı cinsiyet hormonu reçete ettiği 12 yaşındaki bir hastasından bahsederken Gazeteci Lyons'a "9 yaşından beri ergenlik engelleyici kullanıyordu" demişti, bu çok normal bir şeymiş gibi. "Şimdi testosteron almak için 16 yaşına kadar beklemesi gerekecek. Bence buna tamamen hazır. Hem ben hem annesi hem de çocuğun kendisi hazır olduğunu ve bunun doğru zaman olduğunu hissetti. Bu yüzden çocuk şu anda karşı cinsiyet hormonları kullanıyor." Görüldüğü üzere, bir hekim olan Webberly, hastasının ve kendisinin hislerine dayanarak belki de geri dönüşü olmayacak hasarlar verme riski olan ilaçları hastasına rahatlıkla reçete edebiliyor. İngiltere'nin Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS), çocuklara 16 yaşına kadar karşı cinsiyet hormonlarının reçete edilmemesi gerektiğini belirten yönergelere sahip, ancak bu yönergeler yalnızca kamu klinikleri için geçerli. Webberly gibi özel muayenehanelerdeki doktorlar, bu muafiyetten yararlanıp sınırları aşıyor ve çocuklara çok çok daha küçük yaşlarda bu ilaçları veriyor.

İngiltere'deki en eski cinsiyet servisi olan Charing Cross kliniğinde danışman psikiyatrist olan Dr. James Barrett de çocukların karşı cinsiyet hormonlarıyla "tedavi" edilmesi konusunda endişeleri olduğunu söylemişti. Barrett, "Ergenlik çağının biraz ilerlemesini beklerseniz, çocukların büyük bir kısmı şikayetlerinden vazgeçer ve ergenlikle gelişen vücutlarına duydukları yabancılıktan kurtulurlar. Yabancılıktan kurtulduktan sonraki süreçte cinsiyetleriyle alakalı değişiklik arayışına girmiyorlar ve ömür boyu tıbbi müdahaleye veya ameliyata ihtiyaç duymadan ve çocuk sahibi olmak istedikleri takdirde doğal doğurganlıklarını kaybetmeden sağlıklı yetişkinler oluyorlar" demişti.

Bu bağlamda "cinsiyet değiştirmekten vazgeçme (desistance)", bir çocuk büyüdükçe cinsiyet disforisinin kendi kendine çözülme eğilimi anlamına geliyor. Uzmanlar, çocukların yaşadığı pek çok problemi tıpkı yeme bozukluğunda gördüğümüz gibi bedenselleştirebileceklerini;  ergenlik belirtilerine karşı yaşadıkları yabancılaşmayı cinsiyetlerine atfedebileceklerini; eğer ergenliğe uyum sağlar ya da psikolojik olarak altta yatan sorunları çözebilirlerse zamanla bu disforinin yok olacağını ve gelecekte sağlıklı cinsel hayatları olacağını söylemektedir. Gerçek yüzdeler çalışmadan çalışmaya değişmekle birlikte, genel olarak, cinsiyet disforisi olan çocukların yaklaşık yüzde 80'inin cinsiyet değişimi sürecine başlatılmadıkları takdirde uzun vadede kendi cinsiyetleriyle barıştıkları görülmektedir.

Cinsiyet değişiminden vazgeçme gerçeği kesinlikle hayati bir kavram. Sorunun bir kısmı, bazı insanların vazgeçme bulgularını hiç kabul etmemesinden kaynaklanıyor. Transgenderizm anlatısı, vazgeçme kavramının "bağnazlar" tarafından transların gerçekliğini inkar etmek amacıyla kullanılan bir bahane olduğunu iddia ediyor. Sağlam bir bilimsel fikir birliğini görmezden geleceksek, yani bu şekilde iftiralar atarak kutuplaşacaksak, bu zor konular hakkında nasıl akıllı ve bilinçli bir tartışma gerçekleştireceğiz?

Peki bu fikir birliği tam olarak ne diyor? Toronto'daki Bağımlılık ve Ruh Sağlığı Merkezi'nde (CAMH) cinsiyet araştırmacısı olan James Cantor'un yayınladığı bir blog yazısına göre, cinsiyet disforisi olan çocukların uzun vadede ne sıklıkla trans oldukları sorusunu inceleyen ve geçmişi 1972 yılına kadar uzanan 11 çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların çok eskiye dayanması ve bazılarının çok küçük olması nedeniyle, literatürün geri kalanının toplamından daha büyük bir örnekleme sahip olan en yakın tarihli iki çalışmaya odaklanalım: Cinsiyet disforisi uzmanı Thomas Steensma tarafından kaleme alınan ve 2013 yılında Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry (Amerikan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Akademisi) dergisinde yayımlanan "Çocukluk Çağı Cinsiyet Disforisinin Kayboluşu ve Kalıcılığı ile İlişkili Faktörler: Nicel Bir Takip Çalışması" başlıklı çalışma ve klinik psikolog Devita Singh'in 2012 tarihli tezi olan ikinci çalışma. 

Cinsiyet disforisi
Cinsiyet disforisi olan çocukların yaklaşık yüzde 80'inin cinsiyet değişimi sürecine başlatılmadıkları takdirde uzun vadede kendi cinsiyetleriyle barıştıkları görülmektedir.

Her iki çalışma da, diğer şeylerin yanı sıra, çocukluk ve/veya ergenlik döneminde cinsiyet disforisi kliniği hastası olan bir grup insanı takip ederek uzun vadede translık iddialarını sürdürüp sürdürmediklerini görmeyi amaçlamıştır. Steensma, Amsterdam'daki ünlü bir cinsiyet kliniği olan ve ergenlik engelleyicilerinin kullanımı dahil olmak üzere cinsiyet disforisi tedavilerine ("Hollanda Protokolü" olarak adlandırılır) öncülük eden VU Üniversitesi Tıp Merkezi'ndeki Cinsiyet Disforisi Uzmanlık Merkezi'ne bağlıdır ve kendisi ve meslektaşları örneklemlerini buradan alırken; Singh örneklemini tez araştırmasını yaptığı CAMH'deki Cinsiyet Kliniğinden almıştır. (New York merkezli Science of Us dergisinin bildirdiği üzere, bahsi geçen cinsiyet kliniği daha sonra kapatılmış ve kliniğin yöneticisi ve cinsiyet araştırmacısı Kenneth Zucker de kovulmuştur. Kovulma sebebi LGBT aktivistlerinin zorbalığıdır, çünkü Kenneth Zucker kendisini insanları radikal kararlardan korumaya çalışan bir uzman olarak tanımlamıştır. Aktivistler ise kendi emelleri dışında hareket eden herkese yaptıkları gibi ona da baskı uygulamışlardır).

Amsterdam'da 79'u erkek olmak üzere 127 ergen üzerinde yapılan çalışmada, bu ergenlerin 80'inin ya da yaklaşık üçte ikisinin takip sırasında cinsiyet değiştirmekten vazgeçtiği, yani artık "cisgender "(fıtri cinsiyetini benimseyen) olduğu tespit edilmiştir. Bu arada Singh, yukarıda bahsi geçen cinsiyet kliniğindeki 139 eski hastasından hepsi erkek olan 122'sinin cinsiyet değişiminden vazgeçtiğini tespit etmiştir.

Bu iki çalışmayı, Cantor'un listelediği ve hepsi de aynı sonuca ulaşan daha eski ve küçük çalışmalarla birleştirdiğinizde yüksek vazgeçme oranı daha da net bir şekilde görülmektedir. Bu sonuçlardan, eskiden de cinsiyet değiştirme pişmanlığının görüldüğü anlaşılmaktadır. Farklı yerlerde ve farklı zamanlarda yapılmış olmaları nedeniyle, tahmin edileceği üzere araştırmalardaki rakamlar arasında farklılıklar vardır, ancak temel hikaye her zaman aynıdır: Bir çocukta cinsiyet disforisi varsa, en olası sonuç büyüyünce disforinin hafiflemesi ve çocuğun hayatına kendi cinsiyetinde devam etmesidir.

Singh, artık cinsiyet disforisinden yakınmayan hastalarının takibini yapmak için başarılı bir şekilde iletişime geçtiği 139 katılımcıdan 88'inin (%63,3) çocuklukta cinsiyet disforisi için tanı kriterlerini karşıladığını ve geri kalan 51'inin (%36,7) tanı için eşiğin altında olduğunu ve kriterleri tam karşılamadığını belirtmektedir. Bu, Zucker ve meslektaşlarının cinsiyet disforisinin genel hasta popülasyonunu tanımlarken belirttikleri yüzde 70 rakamına yakındır.

Tekrar etmek gerekir ki bu konuda yapılan her çalışma aynı sonucu bulmuştur. Şiddetli cinsiyet disforisi yaşayan birçok çocuğun uzun vadede bunu atlatacağına ve doğduğu bedende kendini rahat hissedeceğine dair güçlü kanıtlar vardır.

Karşılaştıkları nadir tehditlere ek olarak, translar sürekli olarak psikolojik karmaşalarla karşı karşıyadırlar. Aslında iddia ettikleri gibi olmadıkları, sadece geçici bir dönemden geçtikleri ve genel psikolojik durumları düzeldikçe kendi bedenlerinde ve esas cinsiyetlerinde rahat hissedeceklerine dair haklı söylemlere sürekli olarak maruz kalırlar. Dolayısıyla, translar ve müttefikleri, cinsiyet disforik çocukların çoğunun gerçekte trans olmadığı veya uzun vadede olmayacağı iddialarıyla karşılaştıklarında; bu iddialarda bazı yüksek ve rahatsız edici yankılar duyabilirler. Derler ya gerçekle yüzleşmesi her zaman zordur. Buradaki esas problem, bu gerçeklerin çoğu zaman cinsel karmaşaların tedavisinde iyi bir sicile sahip olmayan psikiyatri kurumundan gelmesi ve bunun translar tarafından gerçeklerle yüzleşmemek için bir bahane olarak kullanılmasıdır.

Yapabileceğimiz tek şey, bu konuda yürütülen en son çalışmalara bakmak ve bunların detaylı bir değerlendirmesini yapmaktır. Bu çalışmalar her zaman daha önce bulunmuş olanı bulmaya devam etmektedir. Bir çocuğun cinsiyet disforik olması, büyüyünce trans olacağı anlamına gelmez. Bunu insan davranışları hakkındaki diğer tüm konuşmalarda kabul ediyoruz. Burada da kabul etmeliyiz.

Vazgeçme yüzdelerinin zaman içinde değişebileceğini belirtmek gerekir. Giderek daha fazla klinisyen "cinsiyet olumlayıcı bakım" adı altında gerçekleştirilen cinsiyet değiştirme uygulamalarını benimsemekte ve teşvik etmektedir ki bu fazlasıyla tedirgin edicidir. Bu modelde, küçük çocukların cinsiyetleri hakkındaki iddiaları "ısrarcı, inatçı ve tutarlı" ise, bu iddialar çocuğun gerçekten trans olduğunun ve çok gecikmeden sosyal cinsiyet değişikliği yapması gerektiğinin kanıtı olarak kabul edilir. Zucker ve meslektaşlarının görüşüne göre, kendi modellerinde, cinsiyet kısmen öğrenilen ve zaman içinde pekiştirilen bir davranış ve imaj meselesi olduğundan, küçük bir çocuğun sosyal cinsiyet değişikliği yapmasının disforisini pekiştirmesi muhtemeldir. Çocuk yaşta sosyal cinsiyet değişikliği yapan çocuk sayısı arttıkça, kalıcılık oranlarının artacaktır. Başka bir deyişle, cinsiyet değişimini teşvik eden bir klinikteki ilk randevularından kısa bir süre sonra sosyal cinsiyet değiştirme sürecine başlayan çocukların bu süreci sonuna kadar devam ettirme ve kalıcı olarak trans olma olasılığı daha yüksekse ve giderek daha fazla sayıda cinsiyet disforik çocuk bu kliniklere gelirse, genel vazgeçme oranı zamanla düşecektir. Bu da demek oluyor ki hiçbir müdahale olmadan düzelecek bir durum pekiştirilerek geri dönülmesi zor bir hale getirilmektedir.