Bir Annenin Kaleminden: Pandemi, Akran Etkisi ve Transseksüellik

Ben 43 yaşında bir anneyim. Özgür, neredeyse anarşik, anti-politik ve toplum tarafından dayatılan her türlü cinsiyetçi klişeye meydan okumak zorunda olduğuma dair güçlü bir inançla yetiştirildim. İki çocuğumu da bu şekilde, ifade, stil ve kişilik özgürlüğü içinde yetiştirdim.
Şu anda neredeyse 16 yaşında olan en küçük kızım benim mucizem. 27 haftalıkken doğduğunda sadece 810 gram ağırlığındaydı; aylarca yoğun bakımda kaldı. Doktorların bize pek umut vermiyordu. Ama minik kızım savaşıyordu, yaşamak istiyordu ve ben onu bir gün bile yalnız bırakmadım. Hastanede bana "sessizce ağlayan anne" diyorlardı.
Onu eve getirdiğim günden kızım 14 buçuk yaşına girdiği güne kadar hep birlikteydik. O doğduktan sonra yaşadıklarım ve onu kaybetme korkum göz önüne alındığında, kızım hakkında biraz endişeli olduğumu itiraf ediyorum, ancak onun bir spordan diğerine gitmesini, koşmasını, köpeklerle veya kuzenleriyle (tesadüfen hepsi erkek) oynamasını izledim ve ona hiçbir şey empoze etmedim veya hiçbir şeyin yanlış gidiyor olabileceğini düşünmedim. Kızım da benim gibi özgürdü, seviliyordu ve destekleniyordu, her zaman onun yanındaydım.
Çocukluğunda kadın olmaktan rahatsızlık duyduğuna dair hiçbir belirti göstermemişti: Disney prenseslerini, mücevherleri, ojeleri, annesinin ya da teyzesinin makyajını seven tipik bir kız çocuğuydu. Topuklu ayakkabılardan bahsetmiyorum bile! Saçları hep uzundu. Saçlarını o kadar severdi ki uçlarından aldırmayı bile istemezdi.
Büyürken çeşitli tutkulara sahip olmuş, danstan artistik jimnastiğe, artistik patinajdan yüzmeye geçmiş, ardından dansa geri dönmüş ve son olarak kendisini en mutlu eden spor olan kadın futboluna adamıştı.
Ancak sonra pandemi gerçekleşti. Diğer tüm ergenler gibi o da cep telefonuna, bilgisayara, playstation'a daldı ve Youtube ve TikTok'ta video izleyerek çok daha fazla zaman geçirmeye başladı. Giderek hepimizden uzaklaştı. Buna rağmen, en azından bir süre için, kız olarak kaldı.
Lisenin başlamasıyla birlikte hayatımızda yeni bir dönem başladı. Yeni okulunda, kısa süre içinde lise dördüncü sınıfa giden (kendisinden 3 yaş büyük) bir kızla arkadaş oldu. Futbol maçlarına gitmeyi bıraktı. Orada iyi bir arkadaş grubu bulmasına rağmen, artık oraya gitmek istemedi ve bunun yerine hip hop dansına dönmeye karar verdi. Yeni arkadaşının da katıldığı bir K-pop kursuna kaydolma fikrine takıntılı hale geldi. Okula başladıktan birkaç ay sonra, Aralık ayında, saçlarını kısa kestirmek istedi. Bu isteğini çok da önemsemeden kabul ettim. Daha sonra, onun daha erkeksi giyinmeye başladığını, ayrıca kendi bedeninden üç beden büyük kıyafetler seçtiğini fark ettim.
Sonra kilo kaybetmeye başladı ve ben ciddi şekilde endişelendim. Ben yokken yemek yediğine beni inandırmak için yemekleri çöpe attığını fark ettim ve onu bir uzmana götürmeye karar verdim.

Birkaç seanstan sonra, eski eşim ve ben psikoterapistle görüştük ve kendisi bize cinsiyet disforisinin (kişinin sahip olduğu cinsiyetten ve cinsiyetin özelliklerinden duyduğu hoşnutsuzluk hali) ne olduğunu Google'da aramamızı tavsiye etti. O andan itibaren, bugün hala ailemizin hiç hayal etmediğimiz bir şey tarafından yok edildiği kabus başladı.
Geceler boyunca ağlayarak uyanık kaldım ve anlamaya çalıştım Bu ne zaman olmuştu? Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bu kadar güçlü bir rahatsızlığı daha önce nasıl fark etmemiştim?
Sonrasında, çok kısa bir süre içinde hem halsizlik belirtileri gösteren hem de ailesinin yanı sıra tüm eski arkadaşlıklarından da uzaklaşan kızım üzerinde düşünmeye başladım.
Kızımın birkaç yalanı ortaya çıkardıktan sonra, iPhone'unu elinden almaya karar verdim ve telefonun kilidini açarak hiç görmek istemediğim bir dünyanın kapılarını açtım. Kadından erkeğe cinsiyet değiştirmiş bir transseksüel olduğunu öğrendiğim kendisinden yaşça büyük olan o "arkadaşı" tarafından etki altına alınmakla kalmıyor, aynı zamanda onun bir klonu haline dönüşüyordu.
Sakinliğimi koruyarak kızımla konuştum ve karşımda donuk gözlü bir yabancı varmış gibi acı verici bir duyguya kapıldım. Yalancı, kibirli, kendini beğenmiş yabancı biri... Daha önce kullandığını hiç duymadığım kötü bir dille bana ismini değiştirdiğini ve kendisine artık bir erkek olarak hitap edilmesini istediğini söyledi. Yeni ismi şimdiden sosyal medya profillerinde, okulunda, dans dersinde ve tabii ki internetten tanıştığı ve asla yüz yüze görüşmediği yeni "süper arkadaşları" tarafından kullanılıyordu. Görünüşe göre, aralarında hiç tanımadığı insanların da bulunduğu çok sayıda insan onun samimiyetine benden, yani annesinden daha layık.
Gözyaşları içinde, yetiştirdiğim kibar, tatlı, nazik, içe dönük ama aynı zamanda akıllı ve gözleri parıldayan o kıza ne olduğunu merak ediyorum.
O günkü yüzleşmemiz çok acı verici olmasına rağmen, asla sesimi yükseltmedim. Rahatsız edici kelimelerden kaçınarak hoş bir dil kullanmaya çalıştım. Sonunda ben de doğrudan onun ağzından yeni kanaatini öğrenebildim. Aniden, bir erkek olduğunu ve kısacık hayatı boyunca öyle olduğunu fark ettiğini söyledi.
Kendimden emin ve samimi bir şekilde, bu durumda sevgi dolu her ebeveynin vereceği cevabın aynısını verdim: Seni seviyorum ve her zaman seveceğim, doğruya ulaşabilmen için her zaman yanında olacağım.

Ancak onun bu kanaatine inanmadım. Çocukluğunu ondan çok daha iyi hatırlıyorum; hayatının ilk günlerinde, aylarında ve yıllarında nasıl biri olduğunu belki de dünyada sadece ben biliyorum. Ben kızıma inanıyorum: Bedeninden duyduğu rahatsızlığa ve bu rahatsızlığın gerçek olduğuna inanıyorum. Ancak hiçbir insanın yanlış bedende doğmadığını biliyorum.
Sonunda ben de bir uçuruma düştüm. Geceler boyunca nedenlerimi, sağduyumu, hislerimi destekleyecek bilimsel veriler bulmaya çalıştım ve hep aynı kabul edilemez cevabın empoze edilmeye çalışıldığını gördüm: Tek çözüm kızımın translığını kabul etmekti, aksi takdirde onu sonsuza kadar kaybedecektim. Bu duygusal şantaj gardımı biraz düşürdü.
Gün geçtikçe umutsuzluğum arttı ve umutlarım azaldı, ta ki bir noktada bu konuların farklı ve daha bilimsel bir şekilde ele alındığı birkaç site ve bloglarda yer alan hikayeler sayesinde benimle aynı durumda olan birçok ebeveynin varlığını fark edebildim. Twitter'da çok aktif olan bir İspanyol derneği olan Amanda'nın annelerini tanıdım ve yıllardır toplumsal cinsiyet ideolojisine karşı mücadele eden İtalyan kadınlarla temasa geçtim. Sonunda umut vardı. Artık yalnız değildim.
Gücümü yeniden kazandım, kızım için mücadele etmem gerektiğinden emindim ve bu noktada risk aldım. Onu zehirli arkadaşlıklardan uzak tutmak için özel bir okul seçerek okulunu değiştirdim. Hip hop kursundan kaydını sildirdim. Ona yeni bir telefon verdim ve numarasını değiştirdim. Youtube, TikTok ve diğer tüm sosyal ağları engelledim.
İlk başlarda çok sert davranıyordu, ancak bu hamlem sayesinde yavaş yavaş depresyonundan kurtuldu ve tüm aileyle yeniden etkileşime girmeye başladı. İlişkimiz, eskisi gibi olmasa da, her geçen gün gelişiyor ve iyileşiyor. Yürüyüşler, filmler, TV dizileri ve çeşitli aktivitelerle birlikte çok zaman geçiriyoruz.
Ayrıca bana yeniden "Seni seviyorum" demeye başladı.
Bunun bir buçuk yıldır devam eden uzun bir yolculuğun sadece başlangıcı olduğunu biliyorum, ancak kızımı sonsuz bir sevgiyle seviyorum ve onun incinmesini istemiyorum. Gerçeği tekrar görmesi için savaşmaya ve ona karşı dürüst olmaya devam edeceğim: Kimse cinsiyetini değiştiremez.
O gözlerin bir gün yeniden parladığını ve belki de yeniden gülümsediğini görmeyi umuyorum.
Kaynak: pitt.substack.com
13 Mart 2024
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?