12 Yaşında Erkek Olduğuna Karar Veren Kızın Annesinden Ebeveynlik Mücadelesi

Kızım 7. sınıftaydı. Utanarak yanıma gelmiş ve kendi yaptığı bir kitapçığı bana vermişti. Sürekli karakterler yaratır, saatlerce detaylı çizimler yapar, çizimlerin altına karakter taslaklarını yazar ve bunları sevgiyle küçük kitapçıklar halinde bir araya getirirdi. Ama bu seferki farklıydı. Henüz yazılmamış bir romanın kurgusal karakterleri yerine, bu "karakterler" benim için yeni olan çok çeşitli cinsel yönelimleri ve kimlikleri temsil ediyordu.
Toplumsal cinsiyet teorisi ile ilk kez 12 yaşındaki güzel, ilginç ve naif kızım sayesinde tanışacağımı bilmiyordum. Kocam, kızımızın bu konuları bir okul etkinliğinde öğrendiğini söylüyor. Kızımın neden böyle bir kitapçık hazırlayıp bunu benimle paylaşmak istediğini merak ettim; görünüşe bakılırsa sadece güncel konulardan geri kalan annesini eğitmenin ötesinde benimle bir şeyler paylaşmaya çalışıyordu. Ona bu konuyu tartışmak isteyip istemediğini sordum. Konuşmak istemediği konusunda kararlıydı. Daha 12 yaşındaydı! Belki biraz daha derine inseydim, benimle konuşması için onu biraz daha zorlasaydım, o anda daha fazla şey öğrenebilir, o ana kadar ikimizin de aklına sorgulamayı getirmemiş olan temel biyolojiyi pekiştirebilirdim.
8. sınıf kızımı hasta ediyor gibiydi. Her pazartesi yaklaştığında karnının ağrıdığını söyleyerek bizi okula gitmeyip evde kalması gerektiği yönündeki kaçınılmaz ısrara hazırlıyordu. Sonunda, pazartesi sabahları fiziksel halsizlik iddiasını bıraktı, ama pazartesi sendromuna hâlâ alışamadığını itiraf etti. Bir yıl boyunca hafta başında yaşadığımız bu zorluğu aşmanın çeşitli yollarını denedim. Kızım birinci sınıftan beri gittiği bu okula sadık olması gerektiği düşüncesindeydi. Ama sonunda okulun 13 yaşında bir çocuk için bu kadar stres yaratmaması gerektiği konusunda benimle hemfikir oldu ve okula gitmemesine karar verdik.
Bu eylem(sizlik) evde bazı gerginliklere neden oldu. Kocam bu fikre pek sıcak bakmıyordu. Kızımızın 8. sınıfta okulu terk etmesine paniklemişti. Bu stresli haftalarda kızımız kendine zarar verdiğini ya da gelecekte bunu yapmayı düşündüğünü ima etti. Bu beni dumura uğrattı. Kendime olan güvenimin hızla azaldığını hissettim. Kızım 6. sınıftan beri terapi talep ediyordu ve ben onun görünüşte normal olan ergenlik kaygılarıyla başa çıkabileceğimiz konusunda ısrar ederek bundan kaçıyordum. Birdenbire işler artık normal görünmemeye başladı. Ayrıca tam da bu sıralarda bir arkadaşım, kızımın arkadaş grubu arasında bir erkek ismi kullandığını söyledi!
Vahşi doğa terapisinde (uyumsuz davranışları olan ergenler için bir ruh sağlığı tedavi stratejisi) bağlantılarımız vardı ve kızımızı normal maliyetin çok altında bir fiyata bu programa sokabildik. Bu hepimiz için iyi olacak gibiydi. Kızımız talep ettiği terapiyi alacaktı, ben ve eşim de ileride nasıl bir yol izleyeceğimize dair bir plan yapabilecektik. En fazla 28 gün süreceğini düşündüğüm bu süreç 87 günlük bir kabusa dönüştü. Hayatımın en kötü 87 günüydü. Sanırım ben de kızımın pazartesi sabahları hissettiği gibi hissediyordum. Gecelerim çok kötü geçiyordu. Kızımın onu neden bu kampa gönderdiğimize dair kendine anlattığı hikayeler hakkında aşırı derecede endişeye kapılmıştım. Bu ayrılığın aramızdaki bağa ne kadar zarar vereceğini tahmin edemedim. İkimiz de hala bunun yaralarını sarıyoruz. Suçluluk duygusundan kurtulmak için çok çalıştım. Henüz başarılı olduğumu söyleyemem, ancak bu ayrılık üzerinde konuşmak için kızımın terapistiyle birlikte çalıştık. Çocuğumu cezalandırıcı bir programa göndermek, yaptığım en büyük ebeveynlik hatasıydı.
Şu sıralar, onun izni olmadan onu okuldan aldığımızı söylemeye başladı. Ebeveynleri olarak ona okulda kalması için ısrar etmemiz gerektiğini, ısrar etseydik hâlâ en iyi arkadaşının (kendisi ergenlik engelleyici ilaçlar kullanan bir "transtı") bulunduğu grupla aynı sınıfa devam ediyor olabileceğini düşünüyor.

Kızımızı ülkenin diğer ucunda kalan terapi programından aldığımızda, otel odasında birkaç dakika baş başa kaldık. Mesafeli ve kendinden emindi. Aramızda kesinlikle farklı, kalp kırıcı bir enerji vardı. Güvenin zedelendiği açıktı. Mektuplar aracılığıyla (bu ana kadar bu konuda hiç doğrudan bir konuşma yapmamıştık) onu programdaki terapistiyle, kendisi için uydurduğu erkek adı hakkında konuşmaya teşvik etmiştim; ancak bu hiçbir zaman oradaki "tedavisinin" bir parçası haline gelmedi. Otel odasında nazikçe konuyu açtım ve bana böyle bir şey olmadığını ve bu konuyu kapatmamı söyledi. Memnuniyetle kabul ettim.
Neredeyse tam bir yıl sonra, kızımın hâlâ göğüslerinin olmadığını fark ettim. Programdayken adet görmeye başlamıştı. Neredeyse 15 yaşındaydı, vücudu uzun ve kıvrımsızdı. Bir gece arkadaşlarıyla takılırken onu arabayla aldım ve içlerinden biri "Görüşürüz, birader" dedi. Bu konu üzerine gitmemdeki amacım kızımın göğsünü nasıl düzleştirdiğini anlamaktı. Ve tabii ki, tüm bunları durdurmak. Neler olduğunu anladığımı sanıyordum. Sorduğum sorular karşısında hem garip hem de rahatlamış görünüyordu; kendisi bir şey söyleyemiyor, sadece yüksek sesle söylediğim teorileri inkar ediyor ya da onaylıyordu. "Sana asla anlatmazdım" dedi. Sonraki birkaç günü uzun sohbetlerle geçirdik, ben çok soru sordum, o neşeyle beni "eğitti" (ben konuyu araştırdıkça ve onu bu durumdan nasıl kurtaracağımı bulamadığımı fark ettikçe her gece umutsuz bir korkuya kapıldım).
Sonra işler bir süreliğine çirkinleşti. Nedenini biliyorsunuz. Onu istediği şeyin ne kadar imkansız ve tehlikeli olduğuna ikna etmeye çalıştım. Bir noktada bana "Beni asla desteklemeyeceğini biliyordum" dedi. Bunu söyledi çünkü benim tıbbi/psikolojik müdahaleler konusunda nasıl olduğumu biliyordu. Ben minimalist biriyim ve kâr odaklı hastalık bakım sistemimize kuşkuyla yaklaşıyorum. "Senin sağlıklı bedenini ben savunacağım, çünkü başka kimse savunmuyor" dedim.
Okul yerine maceralarla geçen bir sömestrin ardından banliyöden şehir merkezine taşındığımız ve kızımın odasına kapanmak yerine dışarıda olmak için en azından bazı fırsatları değerlendireceğini umduğum bir süreçten sonra bir kez daha taşındık. Bu kez, her şeye yeniden başlamayı umuyordum. Ama girişimim geri tepti.
Bu küçük eyalet kasabasındaki okulda kendisini transseksüel olarak tanıtacak cesareti olduğunu düşünmüyordum. Ama varmış. Sanırım iyi bir terapist olan ama sosyal cinsiyet değişiminin (herhangi bir tıbbi müdahale olmadan sosyal hayatta karşı cinstenmiş gibi yaşamak) zararları konusunda pek de bilgili olmayan terapisti tarafından destek ve teşvik gördü. Erkek kardeşine de olanları anlatmak zorunda kaldık. Ne yazık ki artık oğlum da bu okuldaki en yakın "trans" arkadaşıyla birlikte oldukça sağlam bir trans müttefiği.
Kızım şimdi günlerini bir "erkek" olarak geçiriyor ve ayrıldığımız şehirde olduğundan çok daha fazla insan onun bu iddialarını onaylayıp teşvik ediyor. Aslında şimdi o liberal şehirdeki trans arkadaşlarıyla sanal olarak da olsa çok daha fazla zaman geçiriyor. Biz orada yaşarken, büyümek ve oradan ayrılmak için sabırsızlanıyordu. Şimdi, bu yaz 18 yaşına girer girmez, o sevmediği şehre geri taşınmayı planlıyor.
Bu süreçte farklı bir şey yaparak kızımızı trans kültünden kurtarmayı başarmış olsaydık, hayatımızın şimdi nasıl görüneceğini hayal etmek zor. Eğer kızım bana o kitapçığı getirdiğinde bunu en başından engellemiş olsaydım, o yaz yaşadığımız benzersiz maceraları ve çocuklarımın okula gitmediği bir sonraki güz dönemini yaşayacağımızdan şüpheliyim. Bu ihtimaller beni yıpratıyor.
Kaynak: pitt.substack.com
17 Mart 2024
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?