Transseksüel Bir Kızı Olan Annenin Günlüğünden Bir Hafta
Pazartesi günü, seni "yanlış cinsiyetlendirmemek" için uğraşıyorum. Ne de olsa Onur Ayı'ndayız ("Onur Ayı", lezbiyen, gey, biseksüel ve transların kamusal alanda propaganda ve uygunsuz yürüyüşler yaptıkları bir aydır, Haziran ayında gerçekleşir). Bu ay bizden oynamamızı istediğin oyunu oynamayı kabul ettik. Baban ya da ben senden "kız" olarak söz ettiğimiz her sefer için kavanoza bir dolar atacağız. Şimdilik yedi doların var ve bu hiç eğlenceli bir oyun değil. Aksine rezil bir oyun. Bana göre kendini yanlış cinsiyetlendiren sensin. Sen bir kızsın. Güzel, kandırılmış, kafası karışık genç bir kadınsın.
Salı günü uyanık kalıp ağlıyorum. Seni kurtaracak gücümün olmadığı bir yola girdiğin için dehşete düşüyorum. Telefonunu elinden almayı ya da seni okuldan tamamen almayı hayal bile edemiyorum. Baban ve ben her zaman büyük sorunları küçük eylemlerle çözdük. Ama küçük hamleler seni güvende tutmak için yeterli mi?
Çarşamba günü uykusuzluk ve endişeli rüyalar yüzünden sinirlerim bozuk. Kahve içerken baban bana senin şimdilik iyi olduğunu ve seni okuldan almanın ya da internet erişimini engellemenin geri tepeceğini hatırlatıyor. Şu anda hâlâ bizimsin. Hâlâ bizi dinliyor, arkadaşlığımızı istiyor, şakalarımıza gülüyorsun. Bu konuda açık bir aile anlaşması yaptık: Şüpheciliğimiz transfobik değil. Seni düşündüğümüz için korktuğumuzu görüyorsun. Ve ayrıca, her zaman çok ama çok dikkatliyiz. Canlı bir bombayı imha eder gibi, patlamasını önlemek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.
Perşembe günü seninle alışveriş merkezine gidiyoruz. Bize kahve alıyorum ve hafif kirli bir masada oturup sonbaharda seçmelerine katılmak istediğin okul tiyatrosu hakkında konuşuyoruz. Haziran ayını yarılamış olmamıza rağmen yaz dönemi için bir iş bulman nasıl olurdu diye yüksek sesle düşünüyorum. Tamamen karşı çıkmıyorsun, hevesin olduğunu görebiliyorum. Eve dönerken arabada The Communards'ın (solisti gey olan bir İngiliz müzik grubu) bir şarkısına alayla eşlik ettiğimde bana ters ters bakıyorsun. Sana onlardan bahsetmek istiyorum ama onun yerine sen bana misofoni (seslerden, özellikle insan seslerinden rahatsız olma hastalığı) rahatsızlığının olduğunu söylüyorsun. Gözlerimi deviriyorum. Sen ve zihinsel bozuklukların… Seni sinir etmek için tekrar şarkı söylüyorum ve sen de radyoyu kapatıyorsun. Sonrasında sıkışık bir sessizlik içinde oturuyoruz.
Cuma günü bütün gün yatakta yatıyorum. Sen öğleden sonranı hala cinsiyet değiştirmemiş tek arkadaşınla geçiriyorsun. Ben de internetten düzinelerce yanlış giden falloplasti (ön koldan alınan deri parçasıyla yapay bir penisin yapıldığı transseksüel ameliyatı) videosu izliyorum. İçten içe amacının bu olmadığını biliyorum, ama dehşete kapılıyorum. Çukur gözleri, seyrek sakalları ve yara bere içinde düzleştirilmiş göğüsleri olan bu yetişkin kadınları izliyorum. Kendilerini uyluklarına bantlanmış kolostomi torbalarını (bağırsak dışkısını boşaltmak için karın bölgesine yapıştırılan torba) ve yara bere içindeki ön kollarını göstererek ameliyatın komplikasyonlarını detaylandırırken saçmalamalarını izliyorum. Biri motorlu tekerlekli sandalye kullanıyor. Bir diğeri ise kendisini sihirli bitiş çizgisine ulaştıracağını düşündüğü bir başka düzeltici ameliyatı beklediğini anlatıyor. Pişmanlık duymadıklarına inanmamız için bize yalvarıyorlar. Onları bu hale sokanlara çok minnettarlar. Ancak sigortaları bitmiş ve paraları suyunu çekmiş olduğu için doktorları onları artık umursamıyor. Size bunları anlatıyorlar, çünkü sizden para istiyorlar.
Cumartesi günü babanın bana evlenme teklif ettiği küçük kasabaya gidiyoruz. Galerilere, vintage dükkanlara ve tütsüler, sariler ve batik tişörtlerle dolu mağazalara girip çıkıyoruz. Evin dışında olmak, birlikte vakit geçirmek çok hepimize çok iyi geliyor. Akşam yemeğinde limonata istemiyorsun, çünkü posanın dokusu seni rahatsız ediyor. Tuvaleti kullanmaya korkuyorsun, üniseks tuvalet değilse girmiyorsun. Baban ve ben birbirimize bir bakış atıyoruz.
Arabaya dönerken bir trans çiftin yanından geçiyoruz: El ele tutuşmuş ve sanki bir kavgaya girişecekmiş gibi kaldırıma fırlayan iki adam... Yanlarından geçerken uzun boylu olanın şeffaf file eteğinin altına pembe bir tanga giydiğini fark ediyorum. Kalçasını sergilemesi beni rahatsız ediyor. Bunu belirtiyorum ve sen de arkalarından huşu içinde bakarak "Bence havalı görünüyorlar" diyorsun. Bunları kaldıramıyorum, resmen teşhirciliğe özeniyorsun… Arabada, şu anki umumi tuvalet duyguların ve alışkanlıkların hakkında sana daha fazla soru soruyorum. Erkekler tuvaletini pis kullanıldığı için kullanmak istemiyorsun, ama kadınlar tuvaletini de sevmiyorsun çünkü diğer insanları rahatsız edici buluyorsun. Baban ve ben, detaylandırmadığımız bazı nedenden dolayı seni erkekler tuvaletini kullanmaman konusunda uyarma fırsatı buluyoruz. Kadınlar tuvaletini kullanmanın daha mantıklı bir seçenek olduğunu belirtiyoruz. Bu kelime seçimlerimiz çok daha az soruna neden oluyor. Sana ne yapacağını, kurduğun bu imkansız labirentte nasıl ilerleyeceğini söylememizin seni gizliden gizliye rahatlattığına karar veriyorum.
Pazar günü yağmur yağıyor. Masayı hazırlamak için senden yardım istiyorum ve sen isteksizce yardıma geliyorsun. Baban iş arayışının nasıl gittiğini soruyor ve sen omuz silkiyorsun. Yemekten sonra köpekleri gezdiriyorum ve aniden öfkeleniyorum. Yalan söylemeyi bırakmaya karar veriyorum. Bir dahaki sefere beni seni yanlış cinsiyetlendirmekle suçladığında, toplumsal cinsiyet ideolojisine ve beyan temelli cinsiyete inanmadığımı açıkça söyleyeceğim. Ben gerçeğe inanıyorum. Gerçeklere. Biyolojiye. Ve sen, canım kızım, basbayağı bir kadınsın. Ve bir şey daha! Eylül ayında okula gideceğim ve kayıtlarda kendi seçtiğin erkek ismi yerine doğduğunda sana verdiğimiz ismi kullanmalarını söyleyeceğim. Gerçek ismini... Ve eğer reddederlerse, seni o okuldan alacağım! Sinirden ağzım köpürüyor, çok öfkeliyim. Ama eve döndüğümde babanla oturma odasında oturmuş, patlamış mısır eşliğinde yeni Dr. Strange filmini izlediğini görüyorum. Bir gün daha beklemeye karar veriyorum.
Kaynak: pitt.substack.com
15 Kasım 2023
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?