LGBT+ Gençler için Ruh Sağlığı Destek Programlarının Önemi

LGBT gençler arasında artan ruh sağlığı sorunları, psikolojik destek programlarının etkinliğini tartışmaya açıyor. Cinsiyet disforisi, intihar oranları ve tedavi yöntemleri üzerine yapılan araştırmalar ne söylüyor?
LGBT+ Gençler için Ruh Sağlığı Destek Programlarının Önemi

 
Trans ve eşcinsel gençlerde görülen ruhsal sağlık sorunları giderek artıyor. Bu durumu önlemek üzere çalışan birçok kuruluş, LGBT gençlere özel ruh sağlığı destek programları oluşturuyor. Genel olarak LGBT gençlere yönelik programlar, psikolojik danışmanlık hizmetlerinden akran destek gruplarına, atölye çalışmalarından ailelere yönelik eğitim programlarına kadar oldukça geniş bir hizmet ağı sunuyor.

Ayrıca bu programlar, online destek platformları ve 7/24 erişilebilen kriz müdahale hatları gibi hizmetlerle, gençlerin duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını hızlıca karşılamayı hedefliyor. Ancak bu programların çoğu, gençlerin ruhsal sağlığını korumak yerine toplumun onları eşcinsel veya transseksüel olarak kabul etmesine odaklanıyor. 

LGBT Gençlerde Ruh Sağlığına Yaklaşım 

Ruh sağlığı alanında uluslararası standartları belirleyen kurum ve kuruluşlar ekseriyetle LGBT hareketinin etkisi altında. Bu durum, psikiyatristlerin hastalara yaklaşımını da şekillendiriyor. 

Günümüz psikiyatristleri, cinsiyet veya cinsellikleri hakkında kafa karışıklığı yaşayan çocuk yaştaki hastaları, durumlarını kabule yönlendiriyor. Ayrıca uzmanlar, eşcinsel ve trans olmayı reddetmenin kişide var olan bunalımı artıracağı yönünde oldukça yanıltıcı ve bilimsel temelden yoksun görüşler bildiriyor. Ebeveynler ise durumu kabul etmedikleri takdirde çocuklarındaki bunalımın artacağına ve bunun sonucunda intihar edeceğine inandırılıyor. “Yaşayan bir kız çocuğuna mı yoksa ölü bir oğlan çocuğuna mı sahip olmak istersiniz?” gibi sorularla aileler durumu kabule zorlanıyor. 

Psikiyatri çevrelerinde yaygın olarak görülen bu yaklaşım, LGBT gençlerin ihtiyaç duydukları tedaviye erişimi engelliyor. Ancak bu yaklaşımı desteklemeyen ve meseleye daha objektif bir perspektifle yaklaşan araştırmacılar da var. Örneğin, eşcinsel aktivistlerle çalışan ve eşcinselliğin hastalık olmaktan çıkarılmasına öncülük eden Dr. Robert Spitzer’in, eşcinsellikten memnun olmayan hastaların talepleri doğrultusunda tedavinin mümkün olup olmadığını inceleyen bir araştırması mevcut. 

Dr. Spitzer’in elde ettiği bulgular, eşcinselliğin uygun terapi yöntemleriyle tedavi edilebileceğini ortaya koyuyor [1]. Ancak LGBT hareketi araştırma sonuçlarını varlığına bir tehdit olarak algılıyor ve Dr. Spitzer hakkında büyük bir karalama kampanyası başlatıyor. Sonuç olarak, Dr. Spitzer bir özür metni yayınlayarak makalesini geri çekmek zorunda bırakılıyor.

Dr. Robert Spitzer

Eşcinselliğin tedavi edilebileceğini ortaya koyan Dr. Robert Spitzer, LGBT topluluğundan özür dilemeye mecbur edilmişti.

Eşcinsel ve Transseksüel Gençlerde Artan Ruh Sağlığı Sorunları

Günümüz gençlerinde geylezbiyen ve biseksüel olma beyanları artarken, bu kitle arasında ruhsal bunalım ve buna bağlı intihar oranlarında da artış gözlemleniyor [2]. LGBT hareketi, gençlerdeki ruhsal bozuklukların kaynağının toplumdaki önyargı ve kabul görmeme olduğunu iddia etse de, LGBT topluluğuna hoşgörülü yaklaşan toplumlarda da benzer sonuçlar elde ediliyor. Örneğin, Yeni Zelandalı gençler üzerine yapılan bir araştırma, LGBT topluluğuna mensup gençlerin akranlarına kıyasla daha yüksek intihar oranlarına sahip olduğunu ortaya koyuyor [3].

Eşcinsel gençlerde ruh sağlığı sorunlarına ilişkin bir başka çalışma ise, heteroseksüel gençlere kıyasla bu gençlerde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) riskinin 1.6 ila 3.9 kat daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor [4]. Ayrıca araştırmacılar, eşcinsel gençlerdeki TSSB riskinin çocukluk çağı istismarı ile ilişkili olduğu sonucuna varıyor. Ancak günümüzde birçok durumda, geçmişteki olumsuz tecrübeler değerlendirilmiyor veya bu tecrübelere bağlı olarak oluşan travmaların cinsel kimlik üzerindeki etkileri göz ardı ediliyor.

Cinsiyetleri konusunda karmaşa yaşayan çocukların sayısında da belirgin bir artış söz konusu. Psikiyatride, kişinin cinsiyetinden memnun olmama ve buna bağlı sıkıntı duyma hali “cinsiyet disforisi” (cinsiyet hoşnutsuzluğu) olarak tanımlanıyor. LGBT hareketi, cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan çocuk ve gençlerin yanlış bedende doğduklarını öne sürüyor ve onları “trans çocuk” ilan ederek cinsiyet değiştirme sürecine yönlendiriyor. Cinsiyet değiştirme süreci ergenlik engelleyicilerkarşı cinsiyet hormonları ve cinsiyet değiştirme ameliyatlarını içeren uzun ve etkileri geri döndürülemez bir süreç olarak biliniyor.

Günümüzde, cinsiyeti konusunda sıkıntı yaşayan gençler, altta yatan nedenler araştırılmadan doğrudan cinsiyet disforisi teşhisi alıyor ve vücutta kalıcı kısırlığa neden olan ameliyatlara yönlendiriliyor. Ancak araştırmalar, cinsiyet değiştirme uygulamaları teşvik edilmediği takdirde, çocuklarda cinsiyet disforisinin genellikle ergenlikten sonra kendiliğinden iyileştiriğini gösteriyor [5].

Son Dönemdeki Gelişmeler ve Hillary Cass Raporunun Etkisi

Geçtiğimiz aylarda, İngiltere Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS) tarafından çocuklara uygulanan cinsiyet değiştirme prosedürlerine ilişkin bir inceleme yayınlandı. İngiliz çocuk doktoru Hilary Cass tarafından yürütülen çalışmada oldukça önemli sonuçlar elde edildi. Çocuk ve ergenlerde cinsiyet değiştirme prosedürlerine dair elde edilen bulgular kısaca şöyle: 

1- Cinsiyet değiştirme prosedürlerinin uzun vadeli etkileri net olarak bilinmemektedir.

2- Cinsiyet disforisi yaşayan çocuklar için mevcut tıbbi uygulamaları destekleyen yeterli araştırma bulunmamaktadır.

3- Cinsiyet değiştirme uygulamalarının işe yaradığı konusunda yeterli bilimsel kanıt bulunmamaktadır.

4- Cinsiyet değiştirme prosedürlerine yönlendirilen birçok genç hastanın genellikle travma, ihmal ve istismar gibi birçok başka soruna sahip olduğu görülmüştür.

5- Çocuklara uygulanacak tıbbi müdahalelerin dikkatle değerlendirilmesi ve aceleye getirilmemesi gerekmektedir.

6- Klinik kararların bireysel yaklaşımlar yerine kapsamlı ve çok disiplinli bir incelemeye dayandırılması gerekmektedir.

Henüz bilişsel gelişimini tamamlamamış çocuk ve gençler, LGBT hareketinin etkisiyle cinsiyet ve cinselliklerini sorgulayarak kendilerini gey, lezbiyen, biseksüel, non-binary ya da transseksüel gibi tanımlamalarla özdeşleştirebiliyor. Bu süreçte bazıları geri dönülmesi zor tıbbi veya cerrahi müdahalelere maruz kalıyor. Ruh sağlığı otoritelerinin sunduğu hizmetler ise bu gençlerin yaşadığı derin sorunları çözmede yetersiz kalıyor. 

Kaynak

[1] Spitzer, Robert L. “Can some gay men and lesbians change their sexual orientation? 200 participants reporting a change from homosexual to heterosexual orientation.” Archives of sexual behavior vol. 32,5 (2003): 403-17; discussion 419-72. doi:10.1023/a:1025647527010
[2] G. Remafedi, S. French, M. Story, M.D. Resnick, and R. Blum, (1998):The relationship between suicide risk and sexual orientation: results of a population-based study. American Journal of Public Health 88, 57_60, https://doi.org/10.2105/AJPH.88.1.57 
[3] Fergusson DM, Horwood LJ, Beautrais AL. Is sexual orientation related to mental health problems and suicidality in young people? Arch Gen Psychiatry. 1999 Oct;56(10):876-80. doi: 10.1001/archpsyc.56.10.876. PMID: 10530626. 
[4] Roberts, A. L., Rosario, M., Corliss, H. L., Koenen, K. C., & Austin, S. B. (2012). Elevated risk of posttraumatic stress in sexual minority youths: mediation by childhood abuse and gender nonconformity. American journal of public health, 102(8), 1587–1593. https://doi.org/10.2105/AJPH.2011.300530
[5] Steensma, Thomas D et al. “Factors associated with desistence and persistence of childhood gender dysphoria: a quantitative follow-up study.” Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry vol. 52,6 (2013): 582-90. doi:10.1016/j.jaac.2013.03.016 

10 Ekim 2024

Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Yorumlarınız Anonim Olarak Yayınlanmaktadır.