Araştırma: Cinsiyet Değiştirme Ameliyatlarının Başarı Oranı Nedir?

Cinsiyet değiştirme ameliyatlarının gerçekleri ve uzun vadeli sonuçları. Başarı hikayelerinin ardında yatan gerçekler ve pişmanlık hikayeleri.
Araştırma: Cinsiyet Değiştirme Ameliyatlarının Başarı Oranı Nedir?


Cinsiyet değiştirme ameliyatlarının başarılı olduğu iddiası sıkça dile getiriliyor. Cinsiyet değişikliğini savunanlar, pişmanlık yaşanma olasılığının düşük olduğunu ve ameliyatların yüzde 98'inin başarılı sonuçlandığını iddia ediyor. Ancak cerrahi başarı söylemi kabul edilmeden önce, kanıtların dikkatlice incelenmesi gerekir. Başarı ya da başarısızlığı değerlendirmek için, cerrahın mekanik becerisinin ötesine geçerek, hastaların ameliyat sonrası duygusal ve psikolojik bütünlüğünün de incelenmesi gerekir. Bunun yanı sıra, birkaç aylık kısa dönem sonuçlara dayanmak yerine, yıllar sonrasına uzanan uzun dönemdeki sonuçlar da göz önünde bulundurulmalıdır.

On iki yıl önce, Birmingham Üniversitesi Agresif Araştırma İstihbarat Tesisi tarafından yapılan bir çalışma, ameliyat sonrası transseksüel hastalarla ilgili 100'den fazla uluslararası tıbbi çalışmayı gözden geçirmiştir. Bu çalışma sonucunda, "cinsiyet değiştirme ameliyatlarının klinik olarak etkili olduğuna dair güçlü bilimsel kanıtların bulunmadığı" görülmüştür.

Cinsiyet değiştirme ameliyatı geçiren birçok birey, ameliyattan kısa bir süre sonra kendini daha iyi hissettiğini ifade eder. Bu his, yeni bir dövme yaptırdıktan ya da kulak deldirdikten sonra gelen geçici coşku hissine benzer. Ancak bu coşku, zamanla kaybolur ve yerini tekrar sıkıntıya bırakır. Ancak bu kez bu sıkıntıya, karşı cinsiyete benzemek üzere geri dönülmez bir şekilde şekillendirilmiş bir bedenin sıkıntısı da eklenir.

Bir Cinsiyet Değiştirme Hikayesi

Kısa bir süre önce aldığım bir e-posta, cinsiyet değiştirmenin ne kadar başarılı olduğu sorusunu cevaplar nitelikte genç bir adamın transseksüellik deneyimlerini anlatıyor. Benimle iletişime geçen bu genç adamın cinsiyet değiştirme hikayesi gençlik yıllarına dayanıyor. Yazdığı e-posta şu şekilde:

"Onlu yaşlarımın sonlarına doğru cinsiyetimi erkekten kadına değiştirdim ve 20'li yaşlarımın başında, on yıldan uzun bir süre önce de ismimi değiştirdim. Ancak cinsiyet değiştirmem bir hataydı. Artık bir kadın rolüne bürünmüş halimle, hoşnutsuzluktan başka bir şey hissetmiyorum. Bana transseksüel duygularımın kalıcı ve değişmez olduğu, fiziksel olarak beynimin derinliklerine yerleştiği ve asla değişemeyeceği öğretildi; huzur bulmamın tek yolunun ise kadın olmak olduğu söylendi. Ancak artık bu duygulara sahip değilim. Birkaç yıl önce, bazı çocukluk travmalarımın üstesinden gelmek için bir psikologdan yardım almaya başladığımda, anksiyete ve depresif bozukluk seviyelerim azalmaya başladı ve bu süreç içerisinde transseksüel duygularım da geriledi. Ben iyileştikçe diğer sağlık sorunlarım da geriledi. Bu nedenle iki yıl önce asıl cinsiyetime geri dönmeyi düşünmeye başladım. Bunun doğru bir karar olduğunu düşünüyorum. Hiç şüphem yok; erkek olmak istiyorum, çünkü ben zaten erkeğim, hep erkektim!

Ergenliğim tamamlanmadan önce orşiektomi ameliyatı (testislerden birinin veya her ikisinin alındığı transseksüel ameliyatı) geçirdim. Yüzümde sadece hafif bir sakal olduğu için lazer yaptırmaya ihtiyaç duymadım. Tüm bu deneyimlerimin tek olumlu yönü, erkeklik hormonu tedavisiyle erkek ergenliğimi tekrar devam ettirebilme imkanına sahip olmam. Transseksüellikle ilgili müdahaleler geçirmiş olmasaydım sahip olabileceğim gür bir sakal ve kalın bir sesi hâlâ elde etme potansiyeline sahibim. Ancak göğüslerimi saklamak zor, bu yüzden onlardan kurtulmak için tekrar ameliyat olmam gerekecek. En üzücü olanı ise, asla çocuk sahibi olamayacak olmam. Bana bu üzüntüye dayanacak gücü vermesi için Tanrı'ya dua ediyorum.”

Bu adamın çocukluk dönemi travmaları uygun şekilde tedavi edildiğinde, transseksüel duyguları azaldı. Ancak ne yazık ki, hayatının on yılını ve biyolojik olarak çocuk sahibi olma kapasitesini kaybetti.

Transgender savunucuları, Dr. Charles Ihlenfeld tarafından çok uzun süre önce ortaya konan bulguları dikkate almış olsalardı, bu genç adamın trajik hikayesi önlenebilirdi. Dr. Ihlenfeld, 500'den fazla kişiye karşı cinsiyet hormonları uyguladığı altı yıllık deneyimine dayanarak, 1979 yılında meslektaşlarını cinsiyet değiştirme ameliyatlarının ve müdahalelerinin potansiyel başarısız sonuçları hakkında uyarmıştır. Dr. Ihlenfeld, cinsiyet değiştirdikten sonra hastalar arasında ciddi seviyelerde mutsuzluk yaşandığını ve cinsiyet değiştirme ameliyatı geçiren birçok bireyin ilerleyen süreçte intihar ettiğini tespit etmiştir. Dr. Ihlenfeld'in tıbbi görüşüne göre, cinsiyet değiştirme arzusu olanlar bu arzularını gerçekleştirmemelidir; zira kalıcı bir çözüm olmayan cinsiyet değişikliği sadece geçici bir rahatlama sağlayacak ve nihayetinde hüsranla sonuçlanacaktır.

Bu kadar çok sayıda transseksüelin ameliyat sonrası sıkıntı yaşamaya devam ettiği ve hatta intihara meylettiği düşünüldüğünde, transseksüel ameliyatının depresyonu gidermenin bir çözümü olmadığı anlaşılabilir.

Psikiyatrik Bozuklukların Cinsiyet Disforisiyle İlişkisi

Cinsiyet disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu) tanısı almış bireyler, tedavi süreçlerinde cinsiyet değiştirme gibi radikal yöntemlere teşvik edilmektedir. Fakat yapılan araştırmalar, bu popülasyonun yarısından fazlasında çeşitli fobiler, uyum bozuklukları, anksiyete ve depresif bozukluk gibi bir veya daha fazla psikiyatrik bozukluğun bir arada bulunduğunu göstermektedir. Geri dönüşü olmayan ve yaşamı temelden etkileyen transseksüel ameliyatlarına başvurmak yerine, bu psikiyatrik bozuklukları tedavi etmek gerekir; zira bu bozuklukların tedavisi, bireylerin yaşadığı cinsiyet hoşnutsuzluğunu da ortadan kaldırmaktadır. 

Bununla birlikte, ulusal çapta gerçekleştirilen bir anketten elde edilen verilere göre, transseksüellerin yüzde 41'inin intihara teşebbüs ettiği tespit edilmiştir.* Bu oran, genel nüfus içindeki intihar girişimi oranının (yüzde 1,6) 25 katından fazladır. Açıkça görüldüğü üzere, bu grup tehlikeli düzeyde bir depresyon riski taşımaktadır. Dr. Ihlenfeld'in çalışmaları da bu hususu doğrulamakta ve cinsiyet değiştirme ameliyatının bu riski ortadan kaldırmadığını göstermektedir.

Tüm bu verilere rağmen, transseksüeller arasında görülen psikiyatrik sorunların raporlanmasının sosyal adalete aykırı olduğu iddia edilmektedir. Cinsiyet disforisi yaşayan bireyler fobi, uyum bozukluğu, anksiyete ve depresif bozukluklarına yönelik tedavi arayışlarından caydırılmaktadır. Bunun yerine, yaşadıkları psikiyatrik zorlukların "kendilerine karşı dürüst olmamalarından" kaynaklandığı varsayılmakta ve cinsiyet değiştirme süreçleri hızlandırılmaktadır. Transseksüalizm savunucuları, cinsiyet disforisi dışındaki tedavi edilebilir bozukluklar konusunda transseksüel topluluğunu uyarmamakta ve transseksüellerin yarısından fazlasında mevcut olan eşlik eden (komorbid) bozuklukların daha etkin bir şekilde tespit ve tedavi edilmesi için tıp alanında herhangi bir çaba sarf etmemektedir. İnsan sağlığı ve huzurunu savunduklarını iddia eden bu savunucuların bu konuları görmezden gelmesi, niyetlerinde samimi olmadıklarını düşündürmektedir.

Bu konuda bizzat mustarip olanlardan biri olduğumu itiraf edebilirim. Ben de cinsiyet disforisi tanısı aldım ve o zamanın önde gelen doktorlarından Dr. Paul Walker tarafından cinsiyet değiştirme ameliyatına yönlendirildim. (Dr. Paul Walker, orijinal Harry Benjamin Uluslararası Bakım Standartları’nı oluşturan komiteye başkanlık eden bir doktordur, bu standartlar günümüzde kullanılan kılavuzlara benzerdir). Doktorum, cinsiyet disforisini körüklemiş olabilecek eşlik eden bozuklukları göz önünde bulundurmadan beni doğrudan hormon tedavisine başlattı ve transseksüel ameliyatımı planladı. Ancak tıpkı yukarıda hikayesini paylaştığım genç adamda olduğu gibi, ben de cinsiyetimi erkekten kadına değiştirecek transseksüel ameliyatını geçirdikten sonra cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşamaya devam ettim. Daha sonra psikolojik danışmanlık almaya başladım. Şaşırtıcı bir şekilde, uzun yıllar süren cinsiyet rahatsızlığı hislerim, aldığım kapsamlı psikolojik danışmanlık sayesinde ortadan kalktı. Eğer en başından bütüncül bir yaklaşımla muayene edilmiş olsaydım ve psikolojik rahatsızlıklarım teker teker ele alınmış olsaydı, transseksüel ameliyatı olup kendime tamiri mümkün olmayan hasarlar vermeme gerek kalmadan cinsiyet hoşnutsuzluğumdan kurtulabilirdim.

Transların çoğunluğunda (bir araştırmaya göre yüzde 62,7**), eşlik eden en az bir psikiyatrik bozukluk bulunduğu tespit edilmiştir. Bu korkunç bir orandır. Son on yılda benimle iletişime geçen herkes, hayatının erken dönemlerinde cinsel istismar, derin travma, ruhsal bozukluklar, büyük kayıplar veya ağır aile koşullarından kaynaklanan acılar yaşamıştı. Bu acıları kimse görmedi. Çoğu zaman ebeveynler, çocuklarının herhangi bir istismar ve travma yaşadığının farkında bile değildi. Başvurdukları uzmanlar(!) ise sadece cinsiyetle ilgili gündeme gelen memnuniyetsizlikleri ele almıştı ve iyileşmeyen yaralar bu yolla daha da derinleşmişti. Psikolojik acıyı cinsiyet değiştirme ameliyatı ile tedavi etmeye çalışmak, hiçbirinde işe yaramamıştı.

Cinsiyet Değiştirme Pişmanlığı Nadir mi?

Çoğu insan, cinsiyet değiştirmenin uzun vadeli sonuçlarının takip edilmediğinin farkında değildir. Yani, kaç kişinin cinsiyet değişiminden mutlu kaldığını (ve bu memnuniyetin ne kadar sürdüğünü), kaç kişinin pişmanlık duyduğunu, kaç kişinin doğduğu cinsiyete geri döndüğünü ya da kaç kişinin intihar sonucu öldüğünü kimse bilmiyor. Yapılan az sayıdaki çalışma ise genellikle katılımcıların sınırlı bir kesimini yansıtmaktadır, çünkü The Guardian'ın belirttiği üzere: "Birçok cinsiyet değiştirme çalışmasının sonuçları sağlam değildir çünkü araştırmacılar katılımcıların yarısından fazlasının izini kaybetmiştir. Örneğin, transseksüel ameliyatı geçirmiş 727 transseksüel üzerinde yapılan beş yıllık bir çalışmada, 495 kişi bilinmeyen nedenlerle çalışmayı bırakmıştır."

Buna ek olarak, birçok çalışma çok kısa bir zaman aralığındaki sonuçlara odaklandığı için yanıltıcı sonuçlar sunmaktadır. Pişmanlık veya intihar düşünceleri cinsiyet değişiminden 10 ila 15 yıl sonra bile ortaya da çıkabilir. Ancak çalışmalarda hastaların bu kadar uzun süreli takibi yapılmamakta veya yapılamamaktadır. Ayrıca çalışmalara katılan bireyler arasında ortadan kaybolup her yerden izlerini silenler de bulunmaktadır. Benimle iletişime geçenlerden bazıları cinsiyet değiştirdikten otuz yıl sonra pişman olanlar da var. Bir durumun sonucunu gerçekçi bir şekilde değerlendirmek için, birkaç senelik çalışmalar yerine uzun süreli çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bana ulaşanların hikayelerinin güvenilir olmasının sebebi budur; gerçek sonucu gözlemlemek için yeterli zaman geçmiştir.

Günümüzde, ister dört yaşında bir çocuk ister olimpiyat sporcusu olsun, cinsiyet disforisi yaşayan bireylerin karşı cins olarak yaşamalarının daha iyi olacağı düşüncesi aşılanmaya çalışılıyor ve bu düşüncenin bilimsel açıdan değerlendirilmesi ve tartışılması çeşitli zorbalık yöntemleri ile engelleniyor. Bu durum, masum kurbanlar için travmatik ve bazen ölümcül sonuçlar doğuruyor. Bu tür propagandanın sonucunda ortaya çıkan zararı düşünmemiz gerek:

  • Cinsiyet değiştirmeyi düşünenler için tarafsız tıbbi bilgi ve tedavi seçenekleri mevcut değildir. Sadece tek bir tedavi yaklaşımı sunulmaktadır: hormon tedavisi ve cinsiyet değiştirme ameliyatı.
  • Cinsiyet değiştirmekten pişmanlık duyan bireyler zorbalıkla susturulmaktadır.
  • Araştırmacılar, elde ettikleri bulgular transseksüel aktivistlerin anlatısına ters düştüğünde mesleklerinden ihraç edilebilmektedir. Bilimsel kanıt peşinde koşma özgürlüğü tehlikededir.

Cinsiyet değiştirmenin tek çözüm olduğu yanılsaması bir kenara bırakılmalı ve bilimsel araştırmaların gelişmesine izin verilmelidir. Kanıtlara dayalı gerçekler incelenmeli ve tehlikeli psikiyatrik rahatsızlıkları ele alan tedavi seçenekleri teşvik edilmelidir. Cinsiyet disforisi yaşayanlar için en iyi sonuçları elde etmenin yolu budur.

[1] Russell B. Toomey; Amy K. Syvertsen, Maura Shramko. Transgender Adolescent Suicide Behavior. Pediatrics (2018) 142 (4): e20174218. doi: 10.1542/peds.2017-4218
[2] Mazaheri Meybodi, Hajebi, Ghanbari Jolfaei. Psychiatric Axis I Comorbidities among Patients with Gender Dysphoria. Psychiatry J. 2014;2014:971814. doi: 10.1155/2014/971814. Epub 2014 Aug 11.

Kaynak: The Public Discourse  

1 Temmuz 2023

Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Bize Katılın!

Yeni içeriklerden haberdar olmak için e-posta bültenimize abone olun.