Çocukluk Travmaları ve Transseksüellik

Travmalarla dolu bir çocukluk geçiren 17 yaşındaki kızın psikiyatrist annesi, kızının transseksüelliğe nasıl yöneldiğini anlatıyor.
Çocukluk Travmaları ve Transseksüellik


Bu benim hikâyem. Ben hayatımı tıp bilimine ve tıp uygulamalarına adadım. 25 yıl boyunca genel psikiyatri alanında çalıştım. Geç yaşta doğum yaptım. İki çocuğum oldu; bir oğlum ve bir kızım. İlk çocuğum olan oğlum henüz beş yaşındayken trajik bir kaza sonucu aniden hayatını kaybetti. Kızım o zaman sadece iki yaşındaydı. O yaşta, kederli anne ve babasının, ama özellikle de işe dönmek zorunda kalan ve o ana kadar evde bakımını üstlenmiş olan annesinin, yani benim duygu ve davranışlarımda önemli değişikliklere şahit oldu.

Kızım altı yaşındayken, en yakın arkadaşının annesi bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Perişan haldeki dul baba, kızının benim kızımla olan arkadaşlığını devam ettiremedi ve sonuç olarak her iki kız da acı çekti. Ertesi yıl ben de ciddi bir trafik kazası geçirdim ve neredeyse hayatımı kaybediyordum. Bu olaylardan bahsediyorum çünkü bunlar küçük kızımı, geriye kalan tek çocuğumu travmatize eden olaylardı. Bu olaylar onun çocukluğunu ve dünyaya bakışını kesinlikle şekillendirdi, ancak bildiğim kadarıyla hiçbir zaman terapide bir odak noktası olmadı.

Kızım çocukluğu ve ortaokul yılları boyunca gayet normal görünüyordu. Kıyafetlerini ve oyuncaklarını çoğunlukla kendi seçerdi ve seçimlerinde olağandışı bir şey yoktu. Benim hoşuma gitmeyen birkaç arkadaş seçti ama onlarla sosyalleşmesini asla engellemedim. Yine de, ortaokulun sonunda kızımın bir mekan değişikliğine ihtiyacı olduğu açıktı. Mutsuzdu, kendisine göre bir akran grubu edinememişti ve akademik olarak da bocalıyor gibi görünüyordu. Kısa bir sürüş mesafesindeki farklı bir şehirde başka bir ev satın almak gibi oldukça büyük bir adım attık, böylece kızımız drama programı olan yerel bir sanat okuluna girmeye hak kazanacaktı.

Benim durumumdaki pek çok ebeveynden daha bilgili olmama rağmen, lise üçüncü sınıftaki kızım bana kendisini kısmen erkek olarak gördüğünü söylediğinde buna hazırlıklı değildim. Gülüp geçtim. Okula giderken haftada bir ya da iki kez erkek kıyafetleri giymesine bir itirazım yoktu çünkü drama programı nedeniyle o sırada karakterizasyon ve kostümlerle oynuyordu ve lise ortamında başarılı görünüyordu.

Pornografi, hayran kurguları, DeviantArt ve çeşitli sosyal medya sitelerinin çocuğumu ne kadar sinsi ve tehlikeli şekillerde etkilediğini bilmiyordum. Son sınıfın başında öğretmenlerine bir erkek olduğunu açıkladı. Cinsiyeti daha nötr olan başka bir isim seçti ve erkeklerin banyolarını ve soyunma odalarını kullanmak için izin istedi. Bizimle (ailesiyle) görüşen okul müdürü, cinsiyeti biyoloji ve fizyoloji yerine algı ve hislerle tanımlayan yeni “Title IX” yasası yorumu nedeniyle kızımın isteklerini yerine getirmekten başka çaresi olmadığını söyledi.

Kızım lise son sınıftayken onu meslektaşım olan bir arkadaşıma götürdüm; kızımı tüm hayatı boyunca tanıyan birine… Bu kadın bir jinekologdu ve ben onu aynı zamanda bir aile dostu olarak görüyordum. Daha ilk görüşmemizde bana kızıma muhtemelen Lupron (hormon engelleyici bir ilaç) reçete edeceğini ve kızımın tedavisini şimdi ve gelecekte benimle asla tartışmayacağını söyledi. Yasalara göre kızımın mahremiyet hakkı vardı ve doktoru olarak bunu korumakla yükümlü olduğunu iddia etti. 

On ay boyunca 17 yaşındaki kızım ayda bir kez bu jinekoloğun yönetiminde Lupron iğnesi oldu. Bana Lupron’un güvenli ve tamamen geri döndürülebilir olduğu; çocuğa kararını düşünmesi için zaman tanıyan bir tür "duraklatma" düğmesi olduğu söylendi. Gerçekte ise bu ilaca başlamak, kontrolden çıkmış bir trene binmekten farksızdı; sonunu herkesin tahmin edilebileceği bir trene... Jinekoloğun Lupron'u kendi menfaati doğrultusunda, neredeyse bir tür plasebo (etkili olacağı inancıyla bir ilaç kullanan kişinin, aslında bir etki olmasa bile değişiklik yaşadığını hissetmesi) olarak reçete ettiğine inanıyorum, çünkü kızım 17 yaşında ergenlik dönemini çoktan atlatmıştı ve ona Lupron yerine karşı cinsiyet hormonu reçete etseydi bir kurul tarafından değerlendirme tabi tutulacaktı. Sonunda, 18. yaş gününün arifesinde, kızımı bundan sonra vakayı devralacak olan bir "cinsiyet uzmanı" ile görüşeceği yerel bir kliniğe yönlendirdi. Jinekoloğun, kızımın geleceğiyle ilgili her türlü sorumluluktan elini eteğini çekmiş olduğu için mutlu olduğu izlenimini edindim. Kızım ellerimin arasından kayıp gidiyordu.

Bir Pazartesi günü, kızım evlilik ve aile danışmanı olan bu "cinsiyet uzmanı" ile görüştü ve bu uzman kızıma aynı hafta Cuma günü testosteron kullanmaya başlayabileceğini söyledi. Bir psikiyatrist ve bu kliniğin eski bir çalışanı olarak, bu haberi hiçbir tepki göstermeksizin kabul edemezdim. Arkadaşlarımla stratejim üzerine konuştum. Çarşamba günü bu terapistle yüzleşmek için kliniğe gittim. Kızımın hayatıyla ilgili önemli olduğunu düşündüğüm ve tıbbi kayıtlarına ekleneceğini bildiğim olayların yazılı bir özetini de yanımda getirdim. Ayırıcı tanı* ve karşı cinsiyet hormonları gibi ciddi bir şeye başlamadan önce alacağı danışmanlık hakkında bilgi talep ettim. Tabii ki ikisine de cevap verilmedi. Terapist bir kez daha hasta-terapist ilişkisini ve HIPAA (Sağlık Sigortası Taşınabilirlik ve Sorumluluk Yasası) kurallarını öne sürerek beni susturmaya çalıştı. Ona kızımın sağlık sigortasını ödeyen kişi olduğumu hatırlattım ve eğer bu onun karşı cinsiyet hormonlarına başlamasını engelleyebileceğim anlamına geliyorsa onu poliçemden çıkarmaya hazır olduğumu söyledim. Bu noktadan sonra terapist beni kötü, evladını desteklemeyen, ve hatta muhtemelen istismarcı bir anne olarak etiketledi. Oysa her şey kızımın iyiliği içindi. Kızımın mezuniyetinden bir yıl sonra boşanmış olduğum babası ise tüm bu yaşananlarda arka planda kaldı. Kızımın kendisine erkek demesini onaylamıyordu ama bu düşüncesini çoğunlukla kendine saklıyordu.

Kızım şu anda 24 yaşında ve kısa bir süre önce testosteron kullanmaya başladı. Sağlık sigortası artık benimkine bağlı değil ve artık onu durduramayacak olmak beni kahrediyor. Şu anda testosteron kullanan ve kendini "erkek" sanan en az dört arkadaşı var. Bazıları erkeklerle yakın ilişkiler içinde oldukları için gey erkek olduklarını ve eşcinsel ilişki yaşadıklarını iddia ediyorlar. Çocuğumun çevresinde queer ya da gey terimleri tercih ediliyor ve erkeklik vurgusu da tesadüf değil. Söylemeye gerek yok, bu beni dehşete düşürüyor.

Kızımla gergin bir ilişkimiz var. Artık aynı şehirde yaşamıyoruz. Yüzeysel şeyler hakkında konuşuyoruz. Ona oğlum demek ya da ondan erkek olarak bahsetmek istemiyorum ve bu onu rahatsız ediyor. Cinsiyet sorunları, tıbbi sorunlar, akıl sağlığı sorunları, cinsel sorunlar ve benzeri konularda önemli bir tartışmaya girmemize izin vermiyor. Onun tarafından dışlanmış hissediyorum ama aynı zamanda onun için endişeleniyorum. Attığı adımların sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Arkadaş grubunun hepsinin süresiz olarak testosteron kullanmaya devam etmesini de beklemiyorum; önümüzdeki birkaç yıl içinde bir veya daha fazlasının bırakması muhtemel. Umarım ve dua ederim ki kızım, çok geç olmadan, doğurganlığını mahvetmeden ve organlarını aldırmadan önce kendisine nasıl bir yalan satıldığını anlayan şanslı kişilerden biri olur. Ancak her halükarda onun nesli, tıp ve ruh sağlığı meslekleri tarafından imkan sağlanarak gençlerimizi pençesine alan bu çılgınlığın bedelini ağır bir şekilde ödeyecek.

*Ayırıcı tanı: Tıpta bir belirtinin görülebileceği bütün tanıların gözden geçirilerek teşhis konma süreci. Şikayetin tedavisinin sebebine göre uygulanacağı göz önünde bulundurulduğunda yapılması şarttır. Örneğin; bir bebeğin ateşi enfeksiyondan veya diş çıkarmadan kaynaklanabilir. İki durumun tedavisi çok farklıdır.

Kaynak: pitt.substack.com

9 Ekim 2023

Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Bize Katılın!

Yeni içeriklerden haberdar olmak için e-posta bültenimize abone olun.