Uzman Görüşü: Cinsiyet Değiştirmek Uzun Vadeli Mutluluk Sağlar mı?

TEMEL ÇIKARIMLAR
- Dr. Paul McHugh, cinsiyet değiştirmenin fiziksel olarak imkansız olduğuna parmak basarak, çoğu zaman insanların aradığı uzun vadeli bütünlük ve mutluluğu sağlamadığı gerçeğine işaret ediyor.
- Ne yazık ki, pek çok profesyonel artık ruh sağlığı hizmetleri de dahil olmak üzere sağlık hizmetlerini, her ne olursa olsun öncelikle hastaların arzularını yerine getirmenin bir yolu olarak görüyor.
- Beynimiz ve duyularımız, bizi gerçekle temasa geçirecek, bizi dış dünyayla ve kendi gerçekliğimizle bağlayacak şekilde tasarlanmıştır.
“Cinsiyet değiştirmek” hiçbir işe yaramaz. Cinsiyeti fiziksel olarak değiştirmek imkansızdır ve bunu yapmaya çalışmak psikososyal açıdan iyi sonuçlar doğurmaz.
"Harry, Sally Olduğunda" (When Harry Became Sally) adlı kitabımda da ortaya koyduğum gibi, tıbbi kanıtlar cinsiyet değiştirmenin transseksüel (biyolojik cinsiyetine belli yollarla müdahalede bulunup bir diğer biyolojik cinsiyete benzeyen kişi) olduğunu iddia edenlerin karşılaştığı psikososyal zorlukları yeterince ele almadığını göstermektedir. Prosedürler teknik ve kozmetik açıdan başarılı olduğunda bile, cinsiyet değiştiren kişiler kötü sonuçlarla karşılaşmaktadır.
Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin seçkin psikiyatri hizmet profesörü Dr. Paul McHugh şöyle açıklıyor:
“Transseksüel erkekler kadın olmuyor, transseksüel kadınlar da erkek olmuyor. Hepsi kadınsılaştırılmış erkekler veya erkeksileştirilmiş kadınlardır. İddia ettikleri cinsiyetin taklitçileri veya çakmalarıdırlar. Sorunlu ve hastalıklı gelecekleri burada başlıyor. Cinsiyet değiştirme faslı sona erdiğinde sahte bir cinsiyet kisvesi altında yaşamaları ne kolay ne de akıllıca olacaktır. Transseksüellerin en çok desteklendiği İsveç'te cinsiyet değiştirmiş kişiler üzerinde gerçekleştirilen ve 30 yıldan uzun süren en kapsamlı takip çalışması, transseksüellerin yaşam boyu süren zihinsel huzursuzluklarını belgelemektedir. Cinsiyet değiştirme ameliyatından 10 ila 15 yıl sonra, bu ameliyatı geçirenlerin intihar oranı yaşıtlarının 20 katına çıkmaktadır [1].”

McHugh, cinsiyet değişiminin fiziksel olarak imkansız olması nedeniyle, çoğu zaman insanların aradığı uzun vadeli bütünlük ve mutluluğu sağlamadığı gerçeğine işaret ediyor. Gerçekten de en iyi bilimsel araştırmalar McHugh'un ihtiyat ve endişelerini destekliyor. The Guardian gazetesi, "ameliyat sonrası transseksüeller üzerinde yapılan 100'den fazla takip çalışmasının" Birmingham Üniversitesi Agresif Araştırma İstihbarat Tesisi (Aggressive Research Intelligence Facility) tarafından yapılan incelemesinden elde edilen sonuçları şu şekilde özetliyor:
“[Ulusal Sağlık Hizmeti] için sağlık tedavilerini gözden geçiren [Agresif Araştırma İstihbarat Tesisi], araştırmaların hiçbirinin cinsiyet değiştirmenin hastalar için yararlı olduğuna dair kesin kanıt sağlamadığı sonucuna varmıştır. Araştırmaların çoğunun kötü tasarlandığı ve bunun da araştırma sonuçlarını fiziksel cinsiyet değişimi lehine çarpıttığı tespit edilmiştir. Uzun süreli danışmanlık gibi diğer tedavilerin transseksüellere yardımcı olup olamayacağı ya da cinsiyet karmaşasının zaman içinde azalıp azalmayacağı değerlendirilmemiştir."
Bu araştırmaların "izini kaybettiği" kişiler özellikle endişe vericidir. The Guardian'ın belirttiği gibi, "birçok cinsiyet değiştirme çalışmasının sonucu güvenilir değildir, çünkü araştırmacılar katılımcıların yarısından fazlasının izini kaybetmiştir." Gerçekten de "Dr. Hyde, katılımcıların yüksek terk oranının ameliyat sonrası transseksüeller arasında yüksek düzeyde memnuniyetsizliği ve hatta intiharı yansıtabileceğini belirtmiştir."
Tesis, incelemesini 2004 yılında gerçekleştirdi. Peki son on yılda işler değişmiş olabilir mi? Hayır. 2014 yılında, tıbbi teknolojilerin güvenlik ve sağlık sonuçlarını değerlendiren bir araştırma ve danışmanlık firması olan Hayes Inc. tarafından bilimsel literatürün yeni bir incelemesi yapıldı. Hayes, cinsiyet değiştirmenin uzun vadeli sonuçlarına ilişkin kanıtların anlamlı sonuçları destekleyemeyecek kadar az olduğunu tespit etti ve bu çalışmalara kalite açısından en düşük puanı verdi:
“İstatistiksel olarak anlamlı gelişmeler, çoğu sonuç için birden fazla çalışma tarafından tutarlı bir şekilde gösterilmemiştir. … Erkekten kadına cinsiyet değiştiren yetişkinlerde yaşam kalitesi ve işlevle ilgili kanıtlar çok azdır. Hormon tedavisi ile ilişkili potansiyel olarak uzun vadeli güvenlik riskleri vardır.”

Obama yönetimi de benzer sonuçlara varmıştır. Sağlık sigortası programları Medicare ve Medicaid Hizmetleri Merkezleri, cinsiyet değiştirme ameliyatının sigorta planları kapsamında olup olmayacağı sorusunu 2016'da yeniden ele almıştır. Sigorta kapsamının zorunlu kılınması yönündeki talebe rağmen, ameliyatın hastalara fayda sağladığına dair kanıt olmadığı gerekçesiyle ameliyatın sigorta kapsamına dahil edilmesi reddedilmiştir.
Haziran 2016 tarihli Cinsiyet Disforisi (cinsiyetten duyulan hoşnutsuzluk) ve Cinsiyet Değiştirme Ameliyatı için Önerilen Karar Notunda şu ifadeler yer almıştır:
“Halihazırda mevcut olan klinik kanıtların kapsamlı bir incelemesine dayanarak, cinsiyet değiştirme ameliyatının cinsiyet disforisi yaşayan Medicare yararlanıcılarının sağlık sonuçlarını iyileştirip iyileştirmediğini belirleyecek yeterli kanıt olmadığı tespit edilmiştir. Çelişkili (tutarsız) çalışma sonuçları görülmüştür. En iyi tasarlanmış çalışmaların bazıları fayda bildirirken bazıları zarar bildirmiştir. Karşılaştırma gruplarının olmaması, çalışma tasarımlarının çoğunlukla gözlemsel olması, olası karışıklıklar ve küçük örneklem boyutları nedeniyle kanıtların kalitesi ve sağlamlığı düşüktür.”
Ağustos 2016’daki karar not ise daha da açık sözlü bir şekilde şunlara işaret etmiştir:
“Karşılaştırma grupları ve nesnel kriterlerin bulunmaması, çalışma tasarımlarının çoğunlukla gözlemsel olması, küçük örneklem boyutları, doğrulanmış değerlendirme araçlarının eksikliği ve takipte önemli ölçüde kayıp yaşanması nedeniyle kanıtların kalitesi ve sağlamlığı düşüktür.”
Unutmayın, "takiplerdeki kayıp", intihar eden insanlara işaret ediyor olabilir. Ve en iyi çalışmalara gelince, cinsiyet değişikliğinden sonra "klinik olarak önemli değişiklikler" görüldüğüne dair hiçbir kanıt yoktur:
“Çalışmaların çoğu uzunlamasına olmayan, keşif tipi çalışmalardır (yani ön araştırma veya hipotez oluşturma aşamasındadır) veya ameliyattan önce ve sonra eş zamanlı kontroller veya testler içermemiştir. Birçoğu olumlu sonuçlar bildirmiştir, ancak yukarıda belirtilen potansiyel sorunlar bu sonuçların sağlamlığını ve güvenilirliğini azaltmıştır. Dikkatli bir değerlendirmeden sonra, faydalı bilgiler sağlayabilecek altı çalışma belirledik. Bunlardan, onaylanmış (spesifik olmasa da) psikometrik çalışmalar kullanılarak ameliyat öncesi ve sonrası yaşam kalitesini değerlendiren en iyi tasarlanmış dört çalışma, [cinsiyet değiştirme ameliyatından] sonra klinik olarak anlamlı değişiklikler veya psikometrik test sonuçlarında herhangi bir farklılık göstermemiştir.”
En büyük ve en sağlam çalışma (yukarıda sözü edilen İsveç'teki çalışma) üzerine yapılan bir tartışmada, Obama Medicare ve Medicaid Hizmetleri Merkezleri, cinsiyet değiştirenler arasında intihar nedeniyle ölüm olasılığının 19 kat daha fazla olduğuna ve bir dizi başka kötü sonuçlara dikkat çekmiştir.
Çalışma, eşleştirilmiş kontrollere kıyasla artan ölüm oranlarını ve psikiyatrik nedenlerle hastane yatışlarını tespit etmiştir. Ölüm oranı birincil olarak tamamlanmış intiharlardan kaynaklanmıştır (İsveçlilerden 19.1 kat daha fazla), ancak neoplazma ve kardiyovasküler hastalığa bağlı ölümlerde de 2 ila 2.5 kat artış gözlenmiştir. Bu hasta popülasyonundaki ölüm oranı 10 yıldan önce belirginleşmemiştir. Psikiyatrik nedenlerle hastaneye yatış riskinin 2,8 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. İntihar girişimi riski, erkekten kadına cinsiyet değiştirmiş hastalarda daha fazla görülmüştür. Ayrıca, gözlemlenen aşırı hastalık ve ölüm oranının bir nedeni olarak terapötik (tedavi edici) müdahaleleri dışlayamayız.
Bu sonuçlar çok trajiktir. Ve en popüler medya anlatılarının yanı sıra insanları zaman içinde takip etmeyen anlık çalışmaların bir çoğuyla da çelişmektedir. Obama Medicare ve Medicaid Merkezlerinin işaret ettiği gibi, "bu hasta popülasyonundaki ölüm oranı 10 yıldan önce belirginleşmemiştir." Kitabımda açıkladığım gibi, bu sonuçlar cinsiyet değiştirme prosedürlerine yönelik aceleciliği durdurmak için yeterli olmalıdır ve bizi cinsiyet karmaşası yaşayan insanlara yardım etmek için daha iyi terapiler geliştirmeye teşvik etmelidir.

Cinsiyet Değiştirmek Fiziksel Olarak İmkansızdır
Cinsiyet değiştirmenin psikososyal açıdan kötü sonuçlar doğurduğuna dair bazı kanıtlar gördük. McHugh'un yukarıda öne sürdüğü gibi, bunun bir nedeni de cinsiyet değiştirmenin imkansız olması ve "sahte bir cinsel kılıkla yaşamanın ne kolay ne de mantıklı olmasıdır". Fakat cinsiyet değişikliğinin imkansız olduğu sonucunun temeli nedir?
Aktivistlerin iddialarının aksine, cinsiyet doğumda “atanmamıştır” ve bu yüzden “yeniden atanamaz”. Cinsiyet, doğumdan çok önce ultrason görüntüleme ile tanınabilen bedensel bir gerçekliktir. Bir organizmanın cinsiyeti, cinsel üreme için organize olma biçimiyle tanımlanır. Bu, sinirbilimci Maureen Condic ve filozof kardeşi Samuel Condic'in açıkladığı gibi, doğal organizasyonun "bir organizmanın tanımlayıcı özelliği" olduğu gerçeğinin yalnızca bir tezahürüdür. Organizmalardaki çeşitli parçalar, varlığın refahı için bir bütün olarak işbirliği içinde etkileşimde bulunmak üzere organize edilmiştir. Organizmalar, mikroskobik tek hücrelerden tonlarca ağırlıktaki balinalara kadar çeşitli seviyelerde var olabilir. Ancak hepsi, bütünün iyiliği için parçaların entegre işlevi ile karakterize edilir. Erkek ve dişi organizmalar, bütünlükleri, cinsel birleşmeleri ve üremeleri uğruna işlevsel olarak bütünleşmiş farklı parçalara sahiptir. Dolayısıyla bir organizmanın erkek ya da dişi cinsiyeti, cinsel üreme eylemleri için nasıl organize olduklarıyla tanımlanır. Bir statü olarak erkek ya da dişi cinsiyeti, bir eylem olarak seksle meşgul olabilen bir bedenin organizasyonunun tanınmasıdır. Bu organizasyon, hangi cinsiyette olduğunuzu anlamanın en iyi yolu değil, tek yoludur. "Erkeklik" veya "dişilik", eşeyli üremedeki iki işlevden biri için temel fiziksel kapasiteniz değilse, başka neyi ifade edebilir?
Üreme organizasyonuna dayanan erkek ve dişi arasındaki kavramsal ayrım, iki cinsiyeti sınıflandırmanın tek akılcı yolunu sağlar. Bunun dışında elimizde sadece klişeler vardır. Bu tartışmalı bir konu olmamalıdır. Cinsiyet, eşeyli olarak üreyen türlerde bu şekilde anlaşılır. Hiç kimse sığır türünün veya köpek türünün erkek ve dişi üyelerini tanımlamakta zorlanmaz. Çiftçiler ve yetiştiriciler geçim kaynaklarını sağlamak için bu kolay ayrıma güvenirler. Cinsiyet kavramı sadece son zamanlarda ve sadece insan türüyle ilgili olarak tartışmalı hale getirilmiştir.
Modern bilim, cinsel tekamülümüzün anne karnındaki DNA'mızla ve gelişmemizle başladığını ve cinsiyet farklılıklarının moleküler düzeye kadar pek çok vücut sistemi ve organında kendini gösterdiğini ortaya koymaktadır. Diğer bir deyişle, üremedeki iki işlevden birine yönelik fiziksel organizasyonumuz, yaşamın başlangıcından itibaren varlığımızın her düzeyinde bizi organik olarak şekillendirmektedir.
Estetik cerrahi ve karşı cins hormonları bizi karşı cinse çeviremez. Görünümümüzü etkileyebilirler. Üreme organizasyonumuzun bazı dış ifadelerini engelleyebilir veya onlara zarar verebilirler. Ama bizi dönüştüremezler. Bizi bir cinsiyetten diğerine çeviremezler.
Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü'nde misafir öğretim üyesi ve Arizona Eyalet Üniversitesi'nde istatistik ve biyoistatistik profesörü olarak görev yapan Dr. Lawrence Mayer, “Bilimsel olarak konuşursak, trans erkekler aslen erkek değildir ve trans kadınlar da aslen kadın değildir. Aksini yöndeki iddialar, küçük bir bilimsel kanıtla dahi desteklenmiyor” diye açıklamaktadır.
Ya da Princeton Üniversitesi bünyesindeki düşünürlerden Robert P. George'un dediği gibi, "Cinsiyet değiştirmek metafizik bir imkansızlıktır, çünkü bu biyolojik bir imkansızlıktır."

Tıbbın, Duyguların ve Zihnin Amacı
Cinsiyet disforisi yaşayan kişiler için terapilerle ilgili tartışmaların arkasında birbiriyle ilişkili iki soru vardır: Akıl sağlığını ve insan gelişimini nasıl tanımlarız? Ve tıbbın, özellikle de psikiyatrinin amacı nedir?
Bu genel sorular daha spesifik soruları kapsar: Bir erkeğin kadın olduğuna dair içsel bir hissi varsa, bu sadece normal insan işleyişinin bir çeşidi midir yoksa bu bir psikopatoloji midir? Duygu ve gerçeklik arasındaki kopuklukla mı ilgilenmeliyiz yoksa sadece bunun neden olabileceği duygusal sıkıntı veya işlevsel zorluklarla mı ilgilenmeliyiz?
Cinsiyet disforisi yaşayan kişilerin semptomlarını yönetmelerine yardımcı olmanın en iyi yolu nedir? Karşı cins oldukları konusundaki ısrarlarını kabul etmek ve cerrahi bir müdahaleyi desteklemek mi yoksa duygularının gerçeklikle uyumlu olmadığını fark etmelerini ve bedenleriyle nasıl özdeşleşeceklerini öğrenmelerini teşvik etmek mi?
Tüm bu sorular, “normal insan işleyişinin” neye benzediği ve tıbbın amacının ne olduğu hakkında felsefi analiz ve dünya görüşü yargılarını gerektirir.
Cinsiyet disforisine uygun tepki konusundaki tartışmaları çözmek, bilimsel ve tıbbi kanıtlardan daha fazlasını gerektirir. Tıp bilimi tek başına bize tıbbın amacının ne olduğunu söyleyemez. Bilim, anlam veya amaç hakkındaki soruları ahlaki anlamda cevaplayamaz. Bize şu veya bu bedensel sistemin işlevi hakkında bilgi verebilir, ancak bu bilgiyle ne yapacağımızı söyleyemez. Bize insanların nasıl davranması gerektiğini söyleyemez. Bunlar felsefi sorulardır.
Tıp bilimi felsefi soruları yanıtlamazken, açık olsun ya da olmasın her tıp pratisyeninin felsefi bir dünya görüşü vardır. Bazı doktorlar, gerçeklikten kopuk duygu ve inançları normal insan işleyişinin bir parçası olarak görebilir ve sıkıntıya neden olmadıkça bir endişe kaynağı olarak görmeyebilirler. Ancak şu ya da bu psikiyatr tarafından tanı ve tedavi amacıyla yapılan varsayımlar felsefi soruları çözemez: Gerçekle çelişen duygu ve inançları beslemek iyi midir, kötü müdür yoksa nötr müdür? Bunları son söz olarak mı kabul etmeliyiz, sebeplerini anlayıp düzeltmeye mi uğraş vermeliyiz, yoksa en azından etkilerini hafifletmeye mi çalışmalıyız?

Yukarıda ifade edildiği gibi, tıp biliminin mevcut bulguları cinsiyet değiştirme sürecinden geçmiş kişiler için zayıf psikososyal sonuçlar gösterse de, bu sonuçla yetinmemeliyiz. Ayrıca, insanın refahı ve sağlıklı işleyişi hakkında bazı temel gerçeklerden başlayarak felsefi bilgelik için daha derine bakmalıyız.
Cinsiyet değiştirmenin fiziksel olarak imkansız olduğunu kabul ederek başlamalıyız. Zihnimiz ve duyularımız bize gerçeği gösterdiklerinde ve bizi gerçeğin bilgisine götürdüklerinde düzgün çalışırlar. Gerçeği kucakladığımızda ve ona göre yaşadığımızda insan olarak gelişiriz. Bir kişi bir yalanı benimsemekle bir miktar duygusal rahatlık hissedebilir, ancak bunu yapmak onu nesnel olarak daha iyi durumda yapmaz. Bir yalanla yaşamak, aynı zamanda sıkıntıya neden olsa da olmasa da, bizi tam olarak gelişmekten alıkoyar.
İnsan refahına ilişkin bu felsefi görüş, sağlam bir tıbbi uygulamanın temelidir. Amerikan Pediatri Akademisi'nin siyasallaşmasına tepki olarak kendi meslek birliklerini kuran bir grup doktordan oluşan Amerikan Pediatri Koleji'nin Başkanı Dr. Michelle Cretella, ruh sağlığı hizmetlerinin bedensel benliğin gerçekliği de dahil olmak üzere gerçekliğe dayanan normlar tarafından yönlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
"İnsani gelişme normu, kişinin düşüncelerinin fiziksel gerçeklikle ve kişinin cinsiyet tanımlamasının biyolojik cinsiyetiyle uyumlu olmasıdır" diyor. İnsanların gelişmesi için kendi bedenlerinde rahat hissetmeleri, cinsiyetleriyle kolayca özdeşleşmeleri ve gerçekte oldukları kişi olduklarına inanmaları gerekir. Özellikle çocuklar için normal gelişim ve işleyiş, fiziksel varlıklarını kabullenmeyi ve vücut bulmuş benliklerini erkek ya da kadın olarak anlamayı gerektirir.”
Ne yazık ki, pek çok uzman artık ruh sağlığı hizmetleri de dahil olmak üzere sağlık hizmetlerini her ne olursa olsun öncelikle hastaların arzularını yerine getirmenin bir yolu olarak görüyor. Chicago Üniversitesi'nde fahri profesör olan Leon Kass'ın sözleriyle, bugünün doktorları genellikle "son derece yetkin bir kiralık şırıngadan" başka bir şey olarak görülmemektedir:
“Doktor-hasta ilişkisinin örtük (ve bazen de açık) modeli bir sözleşmeden ibarettir: Doktor, yani son derece yetkin bir kiralık şırınga, hizmetlerini talep üzerine satar ve sadece yasalar tarafından sınırlandırılır (ancak hasta isteksizse veya ücretini karşılayamıyorsa hizmetlerini reddetmekte özgürdür). Anlaşma şudur: hasta için özerklik ve hizmet; doktor içinse hastaya istediğini vermenin hazzıyla süslenmiş para… Eğer bir hasta burnunu düzeltmek ya da cinsiyetini değiştirmek, doğmamış çocukların cinsiyetini belirlemek ya da sırf keyif için öforik ilaçlar (21. yüzyılda, öfori genellikle psikoaktif ilaçlar, manik durumlar veya beyin hastalığı veya yaralanması ile ilişkili olduğunda normal veya anormal ve uygunsuz olabilen büyük bir mutluluk, refah ve heyecan hali olarak tanımlanır) almak isterse, doktor derhal işe koyulabilir ve koyulacaktır da - tabii fiyatın doğru olması ve müşterinin memnun kalmaması halinde ne olacağının sözleşmede açıkça belirtilmiş olması koşuluyla.”
Kass, tıbbın ve tıp uzmanlarının bu modern vizyonunun yanlış olduğunu söylüyor. Uzmanlar, hizmet ettikleri amaç ve ideallere bağlılıklarını beyan etmelidirler. Öğretmenler öğrenmeye, hukukçular adalete, din adamları ilahi şeylere ve doktorlar “hastaları iyileştirmeye, sağlığı ve bütünlüğü sağlamaya” adanmış olmalıdır. İyileşme "tıbbın merkezi özüdür", diye yazıyor Kass. "İyileştirmek ve bütünleştirmek doktorun birincil işidir."
Mümkün olan en iyi bakımı sağlamak için hastanın tıbbi çıkarlarına hizmet etmek, insan bütünlüğü ve esenliği anlayışını gerektirir. Akıl sağlığı hizmetleri, sağlam bir insan gelişimi kavramı tarafından yönlendirilmelidir. Asgari bakım standardı, bir normallik standardı ile başlamalıdır. Cretella, bu standardın ruh sağlığı için nasıl geçerli olduğunu açıklıyor:
“Beynin başlıca işlevlerinden biri fiziksel gerçekliği algılamaktır. Fiziksel gerçekliğe uygun olan düşünceler normaldir. Fiziksel gerçeklikten sapan düşünceler anormaldir ve bireye veya başkalarına potansiyel olarak zararlıdır. Anormal düşüncelere sahip olan kişi sıkıntı hissetsin ya da hissetmesin doğru olan budur.”
Beynimiz ve duyularımız, bizi gerçekle temasa geçirecek, bizi dış dünyayla ve kendi gerçekliğimizle bağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Gerçeği gizleyen veya çarpıtan düşünceler yanlış yönlendirici ve zarar verici olabilir."
[1] Dhejne C, Lichtenstein P, Boman M, Johansson ALV, Långström N, et al. (2011) Long-Term Follow-Up of Transsexual Persons Undergoing Sex Reassignment Surgery: Cohort Study in Sweden. PLOS ONE 6(2): e16885. doi: 10.1371/journal.pone.0016885
Kaynak: heritage.org
24 Temmuz 2023
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bize Katılın!
Yeni içeriklerden haberdar olmak için e-posta bültenimize abone olun.
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?