Araştırma: Cinsiyet Değiştirmenin Çocuk Sağlığına Etkileri
Bu yılın başlarında ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı (HHS) "Cinsiyet Olumlayıcı Bakım ve Genç Bireyler" başlığı ile cinsiyet değiştirme prosedürlerine ilişkin kılavuz ilkeler yayınladı. Kılavuzda şu ifadeler yer almaktadır:
"Cinsiyet olumlayıcı bakım, destekleyici bir sağlık hizmeti biçimidir. Transgender ve nonbinary (iki cinsiyeti reddetme, bu iki cinsiyetten birinde hissetmediğini iddia etme) kişiler için tıbbi, cerrahi, psikolojik ve tıbbi olmayan hizmetleri içerebilen bir dizi hizmetten oluşur.
Transgender ve nonbinary çocuklar ve ergenler için, erken cinsiyet değişimi çocuğun veya ergenin sosyal geçişe odaklanmasına izin verdiği ve sağlık sisteminde gezinirken güvenlerini artırabileceği için genel sağlık ve refah için çok önemlidir’’
Bu tavsiye, erkek olarak doğan ve kendini kadın olarak gören Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Rachel Levine'in yönetimindeki HHS Nüfus İşleri Ofisi'nden gelmiştir. Levine, çocuklar için “cinsiyet olumlayıcı bakım” adı altında "tıbbi cinsiyet değişiminin" teşvik edilmesinde ön saflarda yer almıştır.
"Cinsiyet olumlayıcı tedavi", bir çocuğun karşı cins olarak yaşaması için "sosyal geçiş" yapması ile başlar. Bu genellikle çocuğun tıbbi müdahale görmeksizin yeni bir isim seçmesine ve karşı cins gibi giyinmesine izin vermek anlamına gelir. Bu aşamadan sonra çocuklar, ergenlik engelleyicileri, karşı cinsiyet hormonlarını ve çocuğa karşı cins görünümü vermek için gerçekleştirilen transseksüel ameliyatlarını içeren "tıbbi cinsiyet değişimi sürecine" geçer. Belgede, cinsiyet karmaşası yaşayan çocuk ve ergenlerin bu tıbbi müdahalelere ihtiyaç duyduğu ve bu müdahalelerin "daha düşük oranlarda olumsuz ruh sağlığı sonuçları sağladığı, benlik saygısını artırdığı ve genel yaşam kalitesini iyileştirdiğinin kanıtlandığı" öne sürülmektedir.
Peki ama bu doğru mu? "Transgender" araştırmaları gerçekte neyi gösteriyor?
Araştırma ve Değerlendirme Enstitüsü (IRE), mevcut tıbbi ve psikolojik literatürün gözden geçirildiği "Transgender Araştırması: Her Ebeveyn ve Politika Yapıcının Bilmesi Gereken Beş Şey" ("Transgender Araştırması") başlıklı bir rapor yayınlamıştır.
Enstitünün öncelikli odak noktası cinsel eğitim programlarını değerlendirmek olmuştur; ancak transseksüel ideolojinin birçok okulda, genellikle Kapsamlı Cinsellik Eğitimi yoluyla öğretilmesiyle birlikte, IRE araştırmanın transseksüellik hakkında gerçekten ne söylediğini analiz etmeye odaklanmıştır. IRE, bu çalışmanın "dünya çapında gençler arasında, özellikle de genç kızlar arasında cinsiyet disforisi vakalarındaki katlanarak görülen artış" göz önüne alındığında önemli olduğunu belirtmiştir. "Transgender Araştırması" şöyle devam etmektedir:
“Bu gençlerin sıkıntıları gerçektir ve bu eşi benzeri görülmemiş eğilimin nedenleri belirsizdir; bu da şefkatli, etik ve etkili müdahale yolları hakkında zor sorular ortaya çıkarmaktadır.”
IRE, HHS'nin cinsiyet değişimini teşvik etmesinin tartışmalı olduğunu ve çocuklarda ilaç, hormon ve ameliyat kullanımının "hararetli tartışmaların odağı olduğunu" açıklamaktadır. IRE, mevcut araştırmaları değerlendirirken beş soru sormuş, kanıtların bir özetini sunmuş, yayınlanmış araştırmalardan önemli noktaları vermiş ve tıbbi değişim ve çocukların refahı hakkında sonuçlar çıkarmıştır. IRE’nin vardığı sonuçlar HHS'nin tavsiyelerinden önemli ölçüde farklıdır. İşte IRE'nin bulgularından bazıları.
1- Araştırmalar, reşit olmayanlar için cinsiyet değişimine yönelik tıbbi operasyonların yararları ve zararları hakkında ne gösteriyor?
IRE, cinsel olarak kafası karışık çocuklara yönelik tıbbi tedaviden uzaklaşan uluslararası harekete dikkat çekmektedir:
“ABD merkezli ve uluslararası birçok bilimsel kuruluş, gençler için tıbbi ‘cinsiyet değişimini’ önermemektedir, çünkü karşı cinsiyet hormonlarının veya ameliyatların olumlu etkilerini gösterdiğini iddia eden araştırmalar metodolojik olarak kusurludur ve bilimsel olarak güvenilir değildir.”
İnceleme, İsveç, İngiltere ve Finlandiya'nın transseksüel çalışmalarının güvenilirliğine ilişkin sorular nedeniyle bu tür tedavilerden geri adım atma kararlarını vurgulamaktadır. İsveç Ulusal Sağlık ve Refah Kurulu, ergenlik engelleyicilerin ve hormonların ergenler için risklerinin "olası faydalarından daha ağır bastığını" ve "her iki tedavinin etkinliği ve güvenliğine ilişkin güvenilir bilimsel kanıt eksikliğinin devam ettiğini" söylemiştir. British Medical Journal, "ergen zihninin olgunlaşmasını tehdit ettikleri" ve "derin bilimsel cehalet bağlamında kullanıldıkları" endişeleri de dahil olmak üzere ergenlik engelleyiciler hakkındaki endişeleri sıralayan bir kanıt incelemesi yayınlamıştır.
IRE, HHS tavsiyeleriyle çelişen önemli bir sonuca ulaşmıştır:
“Bilimsel kanıtlar, cinsiyet değişimine yönelik tıbbi tedavilerin çocuklar veya ergenler için faydalı olduğunu göstermemiştir. Bu iddiaları ortaya atan araştırmalar bilimsel olarak güvenilir değildir. Üstelik, zararlı etkileri olduğuna dair kanıtlar vardır. Sonuç olarak, giderek artan sayıda bilimsel kuruluş bu tür tedavileri önermemektedir. Bunun yerine, cinsiyet karmaşası yaşayan gençler için danışmanlık ve dikkatli bir bekleyiş önermektedirler.”
2- Tıbbi cinsiyet değişimine ilişkin araştırmalar trans gençlerde intiharı önleme konusunda ne söylüyor?
İnceleme, ebeveynlere sıklıkla "'canlı trans bir oğul ya da ölü bir kız çocuğu' (ya da tam tersi) arasında seçim yapmaları gerektiğinin" söylendiğini açıklamaktadır. Ancak literatür bunu desteklememektedir. IRE incelemesi şunları belirtmektedir:
“Cinsiyet değiştirmiş gençlerde intihar eğiliminin karşı cinsiyet hormonları ve cerrahi müdahalelerle azaldığını iddia eden ve yaygın olarak atıfta bulunulan çalışmaların önemli metodolojik kusurları olduğu tespit edilmiştir ve bu nedenle bunlara güvenilmemelidir. Bilimsel olarak sağlam çalışmalar, gençlere cinsiyet değişimine yönelik tıbbi prosedürler uygulandıktan sonra transseksüel intihar eğiliminde ya azalma olmadığını ya da artış olduğunu ortaya koymuştur.”
"Transgender Araştırması", İsveç'te yapılan "transgender ameliyatı sonrası yaşama dair 30 yıllık boylamsal bir araştırmaya" işaret etmektedir:
“Cinsiyet değiştirme ameliyatından on yıl sonra, ameliyattan önceki bireysel ruhsal hastalık farklılıkları hesaba katıldığında, transseksüel hastaların intihardan ölme olasılığının tipik İsveç nüfusuna göre 19 kat daha fazla olduğu görülmüştür.”
IRE ayrıca Case Western Reserve Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde klinik psikiyatri profesörü olan Dr. Stephen Levine'in "ne hormonların ne de ameliyatların uzun vadede intihar eğilimini azalttığını gösteren" bir makalesinden de alıntı yapmaktadır.
3- Çocuklarda cinsiyet disforisi kalıcı ve tıbbi tedavi gerektiren bir durum mu?
"Transgender Araştırması" şu sonuca ulaşmıştır:
“Araştırmalar, ‘cinsiyet değişimi’ teşvik edilmediği takdirde, çocuklarda cinsiyet disforisinin genellikle genç yetişkinlik döneminde kendiliğinden geçtiğini göstermektedir. Bu da cinsiyet değişimine yönelik tıbbi müdahalelerin zararlı etkilerini önlemektedir.”
IRE, bunun aksine, çocuklarda erken yaşta sosyal cinsiyet değişiminin artmasıyla birlikte, "büyük çoğunluğun büyük olasılıkla 'trans' olmakta ısrar edeceğini" ve tıbbi müdahalelere başvuracağını bildirmektedir. Ancak "dikkatli bekleyiş" ve danışmanlık içeren bir yaklaşımla, çocukların çoğu karşı cins olduklarına dair inançlarından vazgeçmektedir.
“Cinsiyet disforisi yaşayan çocukların büyük çoğunluğunun (ortalama %85) genç yetişkinliğe ulaştıklarında, yani "sosyal cinsiyet değişimi" veya cinsiyet değişimine yönelik tıbbi müdahaleye maruz kalmadıkları takdirde, cinsiyet karmaşalarını çözeceklerini ve biyolojik cinsiyetlerini kabul edeceklerini gösteren güçlü kanıtlar vardır.”
4- Gençler kendilerini transseksüel olarak ifade etme konusunda başka uyaranlardan etkilenebilir mi, yoksa bu tamamen biyolojik olarak mı belirlenir?
Cinsel kimlik karmaşası yaşayan çocuklarda - özellikle ergen ve genç kızlarda - ve ABD'de reşit olmayanlara deneysel ve zarar verici tıbbi müdahalelerde bulunan klinik ve hastanelerin sayısında büyük bir artış olmuştur.
"Transgender Araştırması" şunu rapor etmiştir:
“Yakın zamanda yapılan bir ABD Gallup Anketi, kendini transseksüel olarak gören Z Kuşağı (1997 - 2002 doğumlular) yüzdesinin, transseksüel olduğunu söyleyen X Kuşağı (1965 - 1980 doğumlular) yüzdesine kıyasla %900 oranında arttığını ortaya koymuştur.”
IRE, böyle bir artışın biyolojik veya genetik etkilerle açıklanamayacağını belirtmiştir:
“Bilimsel kanıtlar, cinsiyet disforisinin nedenlerinin karmaşık olduğunu göstermektedir. Sosyal ve kültürel faktörler, genç bir kişinin kendini transseksüel olarak görüp görmeyeceği üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir.”
5- Küçük çocuklara cinsel eğitim ve toplumsal cinsiyet ideolojisinin öğretilmesi konusunda araştırmalar bize ne söylüyor?
"Transgender Araştırması" şu sonuca varmıştır:
“Küçük çocuklara okullarda cinsellik, transseksüellik veya eşcinsellik hakkında eğitim verilmesinin fayda sağladığını veya bu tür bir eğitimin çocuk cinsel istismarını azalttığını gösteren hiçbir bilimsel kanıt yoktur.”
IRE mevcut araştırmaları şöyle özetlemektedir:
“Bugüne kadar yapılan çalışmalar, ilkokul çağındaki küçük çocuklara transseksüel ideoloji ve eşcinsellikle ilgili içerikler de dahil olmak üzere cinsel eğitim verilmesinin onlar için faydalı olduğu veya çocuk cinsel istismarı oranlarını azalttığı iddiasını destekleyecek bilimsel kanıtlar ortaya koymamıştır. Bu sonuçlara ilişkin hiçbir sağlam çalışma bulunmamaktadır. Ve araştırmalar, bu konuları daha büyük yaştaki gençlere öğreten cinsel eğitim derslerinin uzun vadeli faydalar sağladığına dair güvenilir kanıtlar göstermemiştir.”
İşte rapordan çıkarılacak son sonuçlar:
1) Araştırmalardan elde edilen kanıtlar, cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan çocuklara yönelik tıbbi müdahaleyi desteklememektedir.
2) Tıbbi cinsiyet değiştirme prosedürlerinin gençlerin intiharlarını azalttığı gösterilmemiştir.
3) Çocukluk çağındaki cinsiyet disforisi genellikle yetişkinlikte kendiliğinden geçmektedir.
4) Son on yılda cinsiyet disforisindeki dramatik artış büyük olasılıkla sosyal faktörlerden kaynaklanmaktadır.
5) Transgender ideolojisine ilişkin içerikler de dahil olmak üzere, ilkokul çağındaki çocuklara yönelik cinsel eğitimin faydalı olduğu bilimsel araştırmalarla kanıtlanmamıştır.
Okul yönetim kurulu üyeleri ve eğitim bakanlıkları, müfredat ve kaynaklar konusunda karar vermek durumunda kaldıklarında bunu bilmelidir. Eyalet yasa koyucuları bu bulguların farkında olmalı ve çocukları bu zararlı tıbbi müdahalelerden korumalıdır.
Ve transseksüel olduğunu iddia eden bir çocuk, ergen veya gençle karşı karşıya kalan ebeveynler, çocuklarının zihninde ve bedeninde geri dönüşü olmayan, ömür boyu sürecek hasarlara neden olabilecek ergenlik engelleyiciler, hormonlar ve ameliyatlar yerine, dikkatli bir bekleyiş ve danışmanlık yoluyla çocuklarına yardımcı olmalıdır.
Kaynak: dailycitizen.focusonthefamily.com
27 Aralık 2023
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?