Uzman Görüşü: 'Çocuklar Ameliyatla Sakat Bırakılıyor ve Kısırlaştırılıyor'

Sevgili Doktorlar,
Avustralya'da hastaları sevk etmek için standart ve net bir şablonumuz vardır. Pratisyen hekimler hastaları uzman hekimlere, uzman hekimler de alt uzmanlıklara sahip diğer hekimlere sevk ederler. Kendi görüşümüzden daha uzman bir görüşe ihtiyaç duyduğumuzu hissettiğimizde, hastayı bir meslektaşımıza yönlendiririz. Genellikle kimi kime yönlendireceğimizi seçebiliriz; belirli bir pratisyenin belirli bir konudaki uzmanlığına değer verebiliriz ya da hastaya en uygun kişinin o olduğunu bilebiliriz. Bu durum en çok özel sektörde görülür. Bunun yanında, seçme şansımızın olmadığı, hastanın kamu sistemindeki genel bir hizmete sevk edilmesi gerektiği zamanlar da vardır. Bunun sorunları olsa da, çoğu zaman faydaları da vardır ve bir hastayı yerel kamu hastanesi servisine sevk etmenin hastanın yararına olduğu zamanlar çoktur.
Bu durum genellikle çocuklar için geçerlidir. Avustralya'nın dört bir yanındaki eyalet başkentlerinde yer alan çocuklara yönelik eğitim ve araştırma hastanelerimiz, başka yerlerde erişilemeyebilecek uzmanlaşmış hizmetleri sağlamakla kalmayıp, bir çocuğun tüm ihtiyaçlarına hizmet edebilecek çok sayıda hizmet sunmaktadır. Birçok hastalık ve durum için yerel çocuk hastanesinde sunulan bütüncül veya uzmanlaşmış hizmetlerin çocukların yararına en iyi şekilde hizmet ettiği bilinmektedir. Bunun en basit örneği kanserdir; kanser teşhisi konan tüm çocuklar, çok disiplinli bir ekip bünyesinde yoğun bilgi ve uzmanlığa sahip uzmanlar tarafından en iyi şekilde tedavi edilir. Hiç kimse bu ekibin bilgisi ve katkısı olmadan bir çocuğu kemoterapi ile tedavi etmeyi hayal bile edemez.
Ancak, bulunduğum yerdeki yerel çocuk hastanesinde ve ülke çapındaki diğer hastanelerde çocukları asla sevk etmeyeceğim bir servis var. Bu servisin çocuklar için uygun olmadığına ve çocuklara aktif olarak zarar verdiğine inanıyorum. Sizi bu sevk sürecindeki rolünüzü düşünmeye teşvik etmek için size bu mektubu yazıyorum.
Yerel çocuk hastanesindeki pediatrik cinsiyet servisinden bahsediyorum. Özellikle de pediatrik cinsiyet servisinin bir parçası olan pediatrik endokrinologları kastediyorum.
Avustralya'da, hem ülke olarak hem de mesleksel anlamda bu konuda tamamen gerideyiz. Bunu okuyan birçoğunuz, pediatrik endokrinologların bu klinikteki çocukların tedavisinde nasıl bir rolü olduğu konusunda çok az bilgiye sahip olacaktır. Belki de bu konu ilk kez bu seçim kampanyası sırasında, Liberallerin Warringah adayı Katherine Deves'in eski tweetleri ortaya çıktığında dikkatinizi çekmiştir. Bir tweetinde "savunmasız çocukların ameliyatla sakat bırakılması ve kısırlaştırılması" hakkında tweet atmıştı. Medyada kopan gürültü ve tepkiler çok şiddetliydi.
Bayan Deves'in çocukların ameliyatla sakat bırakılması ve kısırlaştırılması hakkında tweet atmasının basit bir nedeni var.
Çünkü çocuklar ameliyatla sakat bırakılıyor ve kısırlaştırılıyor.

Bu tweet'e yönelik tepkiler, Avustralya'da cinsel organlar üzerinde herhangi bir ameliyat yapılabilmesi için hastaların 18 yaşına ulaşması gerektiği gerçeğine odaklandı. Şimdilik, bir hastanın az gelişmiş cinsel organlarının ameliyatla kesilip atılmasından önce 18 yaşına ulaşması gerektiği gerçeğini görmezden gelip bazı diğer gerçeklere odaklanalım.
Dünyanın dört bir yanında, 13 yaşında olup vücutlarından duydukları memnuniyetsizlik nedeniyle çift mastektomi (memelerin alındığı transseksüel ameliyatı) yaptıran kız çocukları bulunuyor. Bu ameliyatlar, cinsiyet kliniklerinde ve bir pazarlama aracı olarak bu ameliyatları “memelerden kurtulmak” olarak adlandıran vicdansız özel cerrahlar tarafından gerçekleştiriliyor. Bayan Deves muhtemelen bunu biliyordur. Onu eleştirenlerin çıkardığı sonuca göre tweet'inde Avustralya'daki genital cerrahiye özgü hiçbir şey yoktu. Ancak Bayan Deves, bu yaştaki kızların tamamen sağlıklı göğüs dokularının ruh sağlığı sorunları nedeniyle ameliyatla alınmasının bir sakat bırakma eylemi olduğunu düşünüyor. Ben de öyle düşünüyorum.
Ne var ki "ameliyatla sakat bırakma" kısmına odaklanan tepkiler, çocukların kısırlaştırılması ile ilgili kısma değinmedi. İşte burada pediatrik endokrinologlar devreye giriyor.
Cinsiyet disforisi (cinsiyet hoşnutsuzluğu) olan çocuklar için cinsiyet değiştirmeyi teşvik eden tıbbi yol, ilk olarak Hollanda'da uygulanmaya başladığı için Hollanda Protokolü olarak bilinir. Bu protokol üç adımdan oluşur:
1. LH ve FSH (erkek ve kadın üreme organlarına etki eden hormonlar) seviyelerini bastırmak ve böylelikle ergenliği baskılamak için kullanılan, yaygın olarak ergenlik engelleyiciler olarak bilinen gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) agonistleri
2. Karşı cinsiyet hormonları. Genellikle 16 yaşında başlanır, bir çocuğun vücudunu olmak istediği cinsiyetin görünümüne sokmak için kullanılır. Erkekler östrojen, kadınlar testosteron alır.
3. Basit estetik prosedürlerden, mastektomi ve genital cerrahi gibi büyük ameliyatlara kadar çeşitli cerrahi müdahaleler.
Buradaki ilk problem ergenlik engelleyiciler. Ve bu çok ciddi bir problem. İşte nedeni:
Avustralya'da ve dünyanın dört bir yanındaki cinsiyet kliniklerindeki pediatrik endokrinologlar, fiziksel olarak sağlıklı çocuklardan oluşan bir grubu alıyor ve bu çocukların ergenliklerini en erken aktif aşama olan Tanner evre 2'de baskılıyor. Bu çocuklarda ergenliğin ilerlemesine asla izin verilmiyor. Bu çocukların vücutları, kronolojik olarak yaşlanıyor olsa bile, bu erken ergenlik aşamasında sonsuza kadar donduruluyor. Yani, yaygın inanışın aksine, ergenlik engelleyiciler bir "duraklama" değil. Artık biliyoruz ki ergenlik engelleyicilere başlayan çocukların en az %98'i karşı cinsiyet hormonlarına giden yolda ilerlemeye devam ediyor.
Cinsiyet klinikleri ergenlik engelleyicilerin etkilerinin geri döndürülebilir olduğunu ve çocuklara düşünmeleri için zaman kazandıran bir "duraklama" olduğunu söylediklerinde, kurnazca gerçeği gizlemiş oluyorlar. O çocukların sonu ameliyatlarla biten bu yola girdiklerini biliyorlar. Duraklama yok. Koşar adım ilerleyiş var. Geri dönüş yok.
Bu “duraklama” sonrasında pediatrik endokrinologlar erken ergenlik aşamasında fiziksel olarak dondurulmuş olan bu bedenleri alıp çocuğun cinsiyetine bağlı olarak erkeksileştiriyor veya kadınsılaştırıyor.
Sadece testosteron veya östrojenle karıştırılmış çocuk bedenlerine sahip bir yetişkin grubu yaratıyorlar.

Eğer bir çocuğun gelişimi Tanner evre 2'de durmuşsa, bu çocuğun doğurganlığı nasıl gelişebilir? Cevabı basit: Gelişmez. Herkes sperm ve yumurtalarının tam olarak gelişmesi için ergenliğin ilerlemesine mecburdur. Bu çocuklar tıbbi yollarla kısırlaştırılıyorlar. Çocuk hastanelerimizdeki doktorlar tarafından kısırlaştırılıyorlar.
Eğer bir çocuğun gelişimi Tanner evre 2'de durmuşsa, bu çocuğun cinsel işlevi nasıl gelişir? Cevap basit: Gelişmez. Bu çocuklar, çocuk hastanelerindeki doktorlar tarafından tıbbi yollarla cinsel açıdan işlevsiz yetişkinler haline getiriliyorlar.
Eğer bir çocuğun gelişimi Tanner evre 2'de durmuşsa ve sonrasında vücudunun donanımlı olmadığı anormal seviyelerde hormon enjeksiyonuna maruz bırakılmışsa, bu çocuk bunun zararlarından nasıl kaçabilir? Cevap basit: Kaçamaz. Bu çocuklar, çocuk hastanelerindeki doktorlar tarafından ömür boyu hormon kaynaklı iyatrojenik (insan eliyle oluşan) hastalıklara mahkum ediliyorlar.
Pediatrik cinsiyet endokrinologlarıyla olan sorunlarımdan ilki de burada yatıyor. Diğer tüm endokrinologların yaptığının tam tersini yapıyorlar. Endokrinolojinin tek amacı, hormon seviyelerinin patolojik olarak yükselmesi ya da düşmesi sonucu ortaya çıkan hastalıkları tedavi etmek, hormon seviyelerini normal aralığa geri getirmektir. Diyabet, tiroid hastalığı, adrenal yetmezlik vb. her endokrin hastalık için bu geçerlidir.
Ancak iş cinsiyet disforisi olan çocukların tedavisine gelince durum değişiyor. Bir çocuk ergenlik engelleyici enjeksiyonlar için başvurduğu pediatrik cinsiyet endokrinoloğunun kliniğine sıfır endokrin hastalığı ile gelir. Bu çocuğun hormon seviyeleri tam olarak olması gereken yerdedir. Gonadotropinleri (kadınlarda overlerin, erkeklerde testislerin fonksiyonlarını düzenleyen hormonlar) normaldir, seks hormonları ergenlik evresi için normaldir. Hiçbir hastalığı yoktur.
Ancak çocuk oradan ayrıldığında, pediatrik cinsiyet endokrinoloğu çocuğun anormal hormon seviyelerine sahip olmasına neden olur. Doktor, endokrin hastalığı değil ruhsal sıkıntıyı tedavi etmek için normal hormon seviyelerini kasıtlı olarak baskılamıştır.
Bu çocuk 16 yaşına geldiğinde, iyatrojenik hormon baskılanması devam eder. Pediatrik cinsiyet endokrinoloğu daha sonra bir adım daha ileri gider ve kasıtlı olarak dışarıdan cinsiyet hormonu vermeye başlar. Kız çocuklarının testosteronunu kasıtlı olarak patolojik olarak tanımlanabilecek seviyelere yükseltir. Erkek çocukların da östrojen seviyesini kasıtlı olarak yükseltir. Çocuğun kendi doğal cinsiyet hormonlarının seviyelerini bastırmaya devam eder.
İşte böyle iyatrojenik hastalığa neden oluyorlar. Bilerek. Yan etki olarak değil, kasıtlı olarak.
Başka hangi hastalıkta böyle bir uygulama kabul edilebilir? Endokrinolojik başka bir rahatsızlıkta böyle bir yöntemin uygulandığını hayal edebiliyor musunuz? Eğer bir endokrinolog bir hastanın tiroksin (tiroid bezi tarafından salgılanan bir hormon) seviyesini kasıtlı olarak normal aralığın dışına yükseltse veya baskılasa disiplin cezasına çarptırılırdı. Ancak pediatrik cinsiyet endokrinologlarının bunu gonadotropinler ve cinsiyet hormonları ile yapmaları kabul edilebilir görülüyor. Peki neden?
Başka hangi uzmanlık alanında bu kabul edilebilir? Fiziksel olarak sağlıklı bir çocuk asla bir pediatrik gastroenteroloji (sindirim sistemi hastalıkları) kliniğine girip, daha önce kendisinde olmayan gastrointestinal bir hastalıkla oradan ayrılmaz. Fiziksel olarak sağlıklı çocuklar neden kendilerinde olmayan bir hastalığı “tedavi” eden uzmanlara gidiyor?
Pediatrik cinsiyet endokrinologlarının yaptığı her şey hem pediatriye hem de endokrinolojiye aykırıdır.

Pediatrinin amacı, çocukların yetişkinliğe mümkün olduğunca sağlıklı bir şekilde ulaşmasını sağlamaktır. Ancak bu pediatrik cinsiyet endokrinologları, fiziksel olarak sağlıklı çocukları alıyor ve onları ömür boyu sürecek bir tıbbileştirmeye (tıbbi müdahalelere mecbur kalma) tabi tutuyor.
Normal koşullarda, 16 yaşında bir çocuğun ergenliğe girmesi önemli ölçüde gecikmişse, başvurduğu pediatrik endokrinolog ergenliğin başlamasına yardımcı olacaktır, çünkü hepimiz ergenliğin sağlıklı yetişkinler olmamız için gereken her şeyi bize sağlayan gelişimin temel bir bileşeni olduğunu biliyoruz. Ancak pediatrik cinsiyet endokrinologları, ergenliğin bazı çocuklar için isteğe bağlı olduğuna ve bu temel bileşenin artık gerekli olmadığına karar vermiştir. Bu iddianın sağlam kanıtları yoktur. Ruh sağlığını iyileştirmeyi amaçladıklarını iddia ediyorlar ancak bu iddialarını destekleyemiyorlar. Ve bunu herkes biliyor. Herkes bunun hakkında konuşuyor. Birleşik Krallık Sağlık ve Klinik Mükemmellik Ulusal Enstitüsü (NICE) hem ergenlik engelleyiciler hem de karşı cinsiyet hormonları için kanıtları değerlendirmiş ve kanıtları "çok düşük" bulmuştur. Bu uygulamalar yargısal bir incelemeye tabi tutulmuştur. Ulusal Sağlık Sistemi, Kraliyet Pediatri ve Çocuk Sağlığı Koleji'nin eski Başkanı Dr. Hilary Cass'tan cinsiyet disforisi olan çocukların tedavisini incelemesini istemiştir. Cass, geçici raporunda şunları yazmıştır:
"Bu inceleme, kanıt temelindeki boşluklar nedeniyle hormon tedavilerinin kullanımına dair tavsiyede bulunamamaktadır."
Nobel tıp ödülü sahibi Karolinska Enstitüsü, 18 yaşın altındaki tüm çocuklar için bu uygulamaların hemen durdurulmasını tavsiye etmiştir. Bu uygulamaları ilk kez ortaya atan Hollandalı klinisyenlerden biri bile tüm dünyanın bu uygulamaları körü körüne benimsemesi konusunda endişelerini dile getirmiştir.
Dünya, bu uygulamaların getirdiği sorunların farkına varmaya başladı ve bir inceleme başlatıyor.
Bu da beni Avustralya'daki yerel pediatrik cinsiyet kliniğine neden asla başvurmamanız gerektiğine dair ikinci ve en önemli nedene getiriyor. Bu klinikler tüm bunları biliyorlar. Bu uygulamaların sonuçlarını biliyorlar. Kısırlık gibi sorunlara neden olduğunu biliyorlar. Kanıtların zayıf olduğunu biliyorlar. Uygulamalara yönelik araştırmaların devam etmekte olduğunu biliyorlar. Biliyorlar. Ama yine de devam ediyorlar. Westmead'deki klinisyenler dışında, burada dikkat edilmesi gereken bir şeyler olduğuna dair çok az kabul var. Avustralya'daki çoğu cinsiyet kliniğine göre her şey yolunda ve mükemmel. Geçen yıl Kasım ve Aralık aylarında yerel cinsiyet kliniğim tarafından yürütülen çevrimiçi bir eğitim serisine katıldım. Ne söyleyeceklerini gerçekten merak ediyordum. Son bir ya da iki yıl içinde o kadar çok gelişme olmuştu ki, zorlukları ve ihtilafları tartışacaklarından emindim.
Ama hiçbir şey yoktu. Endişelerin hiçbirinden tek bir söz dahi edilmedi. Eyalet genelindeki tüm izleyicilere her şeyin iyi olduğunu söylediler. Bu bir ideoloji gösterisiydi, tıp değil.
Hiçbir çocuk, çocuklara yönelik eğitim ve araştırma hastaneleri tarafından yönetilen ve ideolojiyi düşünce ve kanıtların üzerinde tutan bir klinikte “tedavi” edilmemelidir. Hiçbir çocuğa, aslında çocukları kısırlaştırdıklarını açıkça kabul etme cesaretini gösteremeyen bir klinikte müdahale edilmemelidir. Hiçbir çocuğa, tedavilerini, sayılarını ya da istatistiklerini açıklamayan bir klinikte dokunulmamalıdır. Bir çocuğu yerel çocuk hastanesi pediatrik cinsiyet kliniğine sevk ederseniz, o çocuğa ergenlik engelleyicilerin verilme olasılığı nedir? Yerel kliniğime sordum ama söylemediler.
Tıbbi bir skandalın ortasındayız. Bu olay burnumuzun dibinde gerçekleşiyor. Hepimiz bir şekilde suç ortağıyız; daha önce endişelerini dile getiren meslektaşlarımızı desteklemekte başarısız olduk, bir çocuk hastanesinin sadece çocuk hastanesi olduğu için doğru şeyi yaptığını körü körüne varsaydık. Soru sormadık. Ya da sormaktan korktuk. Bunu yapan insanlar birlikte çalıştığımız ve iyi insanlar olduğunu bildiğimiz meslektaşlarımız olabilir ve onları eleştirmek bize yanlış geliyor olabilir. Ancak bu skandalı gözler önüne sermenin tek yolu, ayağa kalkmak ve detaylı araştırmaların yapılması için bastırmaktır. Kliniklerin açık sözlü olmasına ihtiyacımız var. Dürüstlüğe ihtiyacımız var. Gerçeğin kabul edilmesine ihtiyacımız var. Burada henüz sadece yüzeysel olarak ele aldığım tüm konuları tartışmamız gerekiyor: Kliniklere cinsiyet disforisi sebebiyle gelen kız çocuklarındaki büyük patlama, yüksek otizm ve travma oranları, beynin olgunlaşmasına ilişkin endişeler, koruyucu hizmetlerin bakımındayken bu yolda “tedavi” edilen çocuklar, sosyal medyanın etkisi, pediatrik cinsiyet hizmetlerinin kendileriyle işi bittikten çok sonra pişman olup esas cinsiyetlerine dönenlerin hikayeleri. Ve hepsinden önemlisi rıza. Ergenliğin yeni başladığı 11-12 yaşlarındaki bir çocuk bu yola ve bu yolun bilinen ve bilinmeyen tüm sonuçlarına rıza gösterebilir mi? Bu hepsinden önemli bir sorudur.
Seçimler nedeniyle "çocukları siyasallaştırdığım" yönünde eleştirilere maruz kalabilirim. Ancak Avustralya'da bu konu ne zaman konuşulmaya başlayacak? Bunun doğru yol olduğuna ikna olmuşsanız bile, çocuklara neler yaptığımızın gerçekliğiyle ne zaman yüzleşeceğiz? Şimdi değilse ne zaman? Bu çocukların kritik bir kısmı yaşamak zorunda bırakıldıkları hayata dönüp baktığında ve bunun neden başlarına geldiğini sorduklarında mı? O zaman çok geç olacak. Birçoğu için şimdiden çok geç. Şu anda Avustralya'da, aramızda ömür boyu bu tıbbileştirmeye kendini adamış çocuklar, gençler ve yetişkinler var. Bunların sayısının daha da artmadığından emin olmak istiyorum.
Primum non nocere - Önce, zarar verme.
Kaynak: drdylanwilson.substack.com
28 Şubat 2024
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK İÇERİKLER
Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?
Yorumlar (4)
İşte böyle doktorlar susmasın konuşsun artık
Adam çıkmış paşalar gibi bu uygulamalar yanlış diyor o sırada bizim tabipler birliği transeksüelliği destekliyor. Her konuda gerideyiz
Çocukların sağlığıyla oynanıyor göz göre göre
Helal olsun gerçekleri söylemekten çekinmemiş. Sayılarının artması dileğiyle