Araştırma: Transseksüellikten Vazgeçenlerin Sayısında Artış

Yeni bir çalışma, translıktan vazgeçenlerin cinsiyet değiştirmekle çözülemeyen karmaşık sorunları olduğunu ve translıktan vazgeçme yaygınlığının küçümsendiğini öne sürüyor.
Araştırma: Transseksüellikten Vazgeçenlerin Sayısında Artış


Archives of Sexual Behavior adlı bir psikoloji dergisinde, Dr. Lisa Littman tarafından tıbbi veya cerrahi olarak cinsiyet değiştiren ve daha sonra bu radikal değişiklikten vazgeçen bireyler (detranslar) üzerinde yapılan yeni bir çalışma yayımlanmıştır [1]. Bu çalışmada tıbbi veya cerrahi olarak cinsiyet değiştirmiş olarak nitelendirilebilmek için katılımcıların ergenlik engelleyiciler, karşı cinsiyet hormonları, anti-androjenler (testosteron azaltıcı) veya cerrahi prosedür müdahalelerinden bir veya daha fazlasını geçirmiş olması ve sonrasında kendilerine verilen bu ilaçları bırakarak veya cinsiyet değişiminden kaynaklanan değişiklikleri tersine çevirecek ameliyatlar olarak translıktan vazgeçme (detransition) sürecinden geçmiş olması gerekli görülmüştür.

Detransların demografik özellikleri, çoğunluğun kadın (%70) ve beyaz (%90) olduğunu ve %80'inden fazlasının üniversiteden mezun olduğunu veya üniversitede okuduğunu ortaya koymaktadır. Katılımcıların %44’ü ergenlik sonrasında cinsiyet disforisi (cinsiyetten duyulan hoşnutsuzluk) yaşamaya başlamışken, çoğunluğu oluşturan %56’lık kısım erken yaşta cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşamıştır. Bununla birlikte, kadın katılımcıların yarısından fazlasında (%55) ergenlik sonrası cinsiyet disforisi başlangıcı görülmüştür. Kadın katılımcıların cinsiyet değiştirmek için bir yol aradıklarında ortalama 20 yaşında oldukları ve cinsiyet değiştirmekten vazgeçmeye karar verdiklerinde 24 yaşında oldukları görülmüştür. Erkekler ise kadınlara kıyasla oldukça ileri yaşlarda bu süreçlerden geçmiştir: Tıbbi cinsiyet değişikliğine başvurma ve daha sonra bundan vazgeçme yaşları sırasıyla ortalama 26 ve 33 olarak tespit edilmiştir.

Hormonal müdahalelere bakıldığında, büyük çoğunluğun (%96) cinsiyet değiştirmenin bir parçası olarak karşı cinsiyet hormonu aldığı görülmüştür. Kadınlar ortalama 2 yıl boyunca testosteron; erkekler ise 5 yıl boyunca östrojen ve 3 yıl boyunca anti-androjen almıştır. Cerrahi olarak, kadınların üçte biri mastektomi (memelerin alındığı transseksüel ameliyatı), erkeklerin %16'sı meme büyütme operasyonu geçirmiştir. Kadınlarda vajinoplasti ameliyatı (genital bölge ameliyatı) nadir görülürken (%1), erkeklerde genital ameliyatlar meme büyütme ameliyatı kadar sıktır (her ikisi de %16 oranındadır).

Katılımcıların büyük çoğunluğu (%95) translıktan vazgeçme amacıyla karşı cinsiyet hormonu kullanımını bırakmış ve %9'u kendi cinsiyetine dönmek için cerrahi prosedürden geçmiştir.

Transseksüeller cinsiyet değiştirmek için ergenlik engelleyiciler, karşı cinsiyet hormonları ve transseksüel ameliyatları adımlarından geçer.

Cinsiyet değiştirmekten vazgeçme (detransition) nedenleri

Her iki cinsiyette de en önemli cinsiyet değiştirme nedeni karşı cinsiyettenmiş gibi algılanma isteği iken (%77), kadınlar için önde gelen cinsiyet değiştirme nedenleri kendi cinsiyetleriyle ilişkilendirilmek istememek (%74), kendi bedeninde "yanlış" hissetmek (%73) ve cinsiyet değiştirmenin daha iyi hissetmenin tek seçeneği olduğunu düşünmektir (%73). Erkeklerde ise cinsiyet değiştirmenin temel nedenleri kadınlıkla özdeşleşmek (%77), bu yolla gerçek benliklerine kavuşacaklarına inanmak (%71) ve cinsiyet değiştirmenin cinsiyet disforilerini ortadan kaldıracağına inanmaktır (%71). Kadın ve erkek denekler arasındaki bir diğer belirgin fark ise cinsiyete bağlı tacizdir. Erkek katılımcıların sadece %16'sı cinsiyete bağlı tacizi azaltmak için cinsiyet değiştirdiğini belirtirken, kadın katılımcıların %51'i cinsiyet değiştirme nedeni olarak tacizi göstermiştir.

Katılımcıların neredeyse üçte biri (%30), geçmişte transseksüel oldukları düşüncesine nereden kapıldıkları sorulduğunda "birileri bana yaşadığım duyguların transseksüel olduğum anlamına geldiğini söyledi ve ben de onlara inandım" yanıtını vermiştir. Birçok katılımcı, cinsiyet değiştirmenin kendilerine yardımcı olacağına inanmalarına neden olan kaynaklar olarak sosyal medyayı, online toplulukları ve yüz yüze arkadaş gruplarını işaret etmiştir.

Her iki cinsiyet için de en önde gelen translıktan vazgeçme nedeni, kişisel kadın ve erkek tanımlarının değişmesi sonucu doğdukları cinsiyetle özdeşleşme konusunda daha rahat hissetmeye başlamış olmalarıdır. Bunu belirten katılımcıların %65'i kadın, %48'i erkektir. Ancak, diğer translıktan vazgeçme nedenleri kadın ve erkek katılımcılar arasında farklılık göstermiştir. Kadınlarda en sık belirtilen ikinci ve üçüncü translıktan vazgeçme nedenleri, cinsiyet değişiminden kaynaklanan potansiyel tıbbi riskler ilgili endişeler (%58) ve fiziksel sonuçlardan memnuniyetsizlik/çok fazla değişiklik yaşamaktan kaynaklı hoşnutsuzluk (%51) olmuştur. Buna karşılık, erkeklerin belirttiği nedenler arasında fiziksel sonuçlardan memnuniyetsizlik, fiziksel sağlığın zarar görmesi ve devam eden ruh sağlığı sorunları vardır. 

Cinsiyet değiştiren hastaların %50'si güçlü veya çok güçlü pişmanlık bildirmiştir. %30'u ise hiç cinsiyet değiştirmemiş olmayı dilediklerini belirtmiştir. Katılımcıların çoğunluğu cinsiyet değiştirme kararlarından memnun değilken (%70), esas cinsiyetine dönme kararlarından memnundur (%85). Anket tamamlandığında, katılımcıların %61'i kendi cinsiyetine geri dönmüştür. 

Cinsiyet değiştiren hastaların büyük bölümü cinsiyet değiştirmekten pişman olduğunu ifade etmiştir.

Tıbbi Prosedürdeki Boşluklar

Çalışma, katılımcıların çoğuna sağlanan tıbbi ve ruh sağlığı hizmetlerinin kalitesine ilişkin endişeleri artırmaktadır. Katılımcıların %55'ine en az bir psikiyatrik veya nörogelişimsel sorun teşhisi konmuş olmasına ve %37'sinin cinsiyet disforisinin başlangıcından önce travma yaşadığını bildirmesine rağmen, katılımcıların çoğunluğu (%65) klinisyenlerinin cinsiyet değiştirme isteklerinin travmaya mı yoksa bir ruh sağlığı durumuna mı bağlı olduğunu değerlendirmediğini bildirmiştir. Katılımcıların çok büyük bir kısmı, cinsiyet değiştirme öncesinde aldıkları danışmanlık ve bilgilendirmenin cinsiyet değişikliği ile ilişkili fayda ve riskleri açıklamada yetersiz kaldığını bildirmiştir.

Endişe verici bir şekilde, bazı katılımcılar ruh sağlığı ve tıp klinisyenlerinin tıbbi cinsiyet değişikliği yapmaları için kendilerine baskı yaptığını bildirmiştir. Katılımcıların dörtte birinden azı (%24), kendilerini tedavi eden klinisyenlere tıbbi tedaviyi kestiklerini söylemiştir. Bu da klinisyenlerin, detrans hastalarının farkında olmayabileceğini ve translıktan vazgeçme oranlarının muhtemelen olduğundan çok daha düşük olarak tahmin edildiğini göstermektedir.

Transseksüel olduğunu iddia edilen bireylerin ruh sağlıkları klinisyenler tarafından değerlendirilmemiştir.

Son Notlar:

Bu çalışma, büyük ölçüde 2015 yılından önce translıktan vazgeçen bireylerin deneyimlerini anlatmaktadır. Cinsiyetle ilgili sıkıntılarını dile getiren gençlerin sayısı, tam olarak anlaşılamayan nedenlerle 2015 yılında keskin bir artış göstermiştir. Aynı zamanda, cinsiyet disforisinin tedavisinde hormonal ve cerrahi müdahalelerin ilk basamak tedavi olarak kullanılmasını destekleyen teşvik modeli yaygın bir şekilde benimsenirken, "bilgilendirilmiş onam* modeli" ruh sağlığı değerlendirmesi gerekliliğini ortadan kaldırmıştır. Çalışmada vurgulanan sorunların bugün daha da yaygın olması muhtemeldir. Bu sorunların ele alınmaması, cinsiyet sıkıntıları nedeniyle uygunsuz tıbbi müdahalelere maruz kalan bireylerin sayısının artmasına neden olabilir.

Çalışma, translıktan vazgeçme yaygınlığını tespit etmek ve gençlerde cinsiyet disforisine yönelik invaziv (vücut bütünlüğüne müdahale eden) olmayan alternatif yaklaşımlar geliştirmeye başlamak için translıktan vazgeçme oranının sistematik olarak incelenmesi gerektiğini önermektedir. SEGM (Kanıta Dayalı Cinsiyet Tıbbı Derneği), çalışmanın ülke çapında sağlık verileri toplayan anketlere translıktan vazgeçme ölçüsünün de eklenmesi gerektiği çağrısını desteklemektedir. 

 

[1] Littman, L. Individuals Treated for Gender Dysphoria with Medical and/or Surgical Transition Who Subsequently Detransitioned: A Survey of 100 Detransitioners. Arch Sex Behav 50, 3353–3369 (2021). https://doi.org/10.1007/s10508-021-02163-w

*Bilgilendirilmiş rıza/onam/onay, kendilerine bir müdahale uygulanacak olan kimselerin, müdahale hakkında uygulayıcılar tarafından kapsamlıca bilgilendirildikten sonra müdahaleyi kabul etmesidir. Bu bilgilendirmede yöntemin hangi çalışmalarla elde edildiği, çalışmalarda kimlerin denek olduğu, vadedilen faydaların ne olduğu ve bunların gerçekleşme olasılığı, ihtimal dahilindeki riskler ve bunların gerçekleşme olasılığı, alternatif tedavi yöntemlerinin neler olduğu, bu alternatifler içinde neden söz konusu müdahalenin uygulama için seçildiği gerekçeleriyle açıklanmalıdır. Bununla beraber, müdahalenin kendisine uygulanacağı kişinin bu açıklamaları anlayıp değerlendirebilecek zihinsel olgunluğa sahip olması ve yasal olarak hukuki eylem gerçekleştirebilecek yetkinliği olması gerekir. Şayet kişi yasal olarak reşit değilse, velisi/vasisi bu açıklamanın muhatabıdır. Reşit olmamakla birlikte anlayacak olgunlukta olan kişilere açıklama yapılır. Fakat onların rızası geçerli değildir. Ayrıca bilgilendirilmiş rıza gösterecek kimsenin zihinsel olgunluk ve hukuki eylem yapabilme özelliklerinin yanı sıra baskı altında olmadan hür iradesiyle karar vermesi gerekir..

Kaynak: segm.org 

8 Kasım 2023

Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Yorumlarınız Anonim Olarak Yayınlanmaktadır.