Toplumsal cinsiyet ideolojisine şekil veren Judith Butler'ı neden tanımalıyız?

Günümüzde yaşayan en etkili toplumsal cinsiyet teorisyeni Judith Butler, kadın ve erkek ikiliğinin silinmesini ve cinsel sınırsızlığı savunan cinsiyet ideolojisi ile toplumu şekillendirmeyi amaç edinmiştir.
Toplumsal cinsiyet ideolojisine şekil veren Judith Butler'ı neden tanımalıyız?


Kaynak: dailycitizen.focusonthefamily.com
Erişim tarihi: 02.04.2024

Judith Butler ismine aşina değilseniz, olmalısınız. Kendisi tartışmasız günümüzde yaşayan en etkili toplumsal cinsiyet teorisyenidir. Otuz yılı aşkın bir süre önce yayınlanan devrim niteliğindeki kitabı Gender Trouble, toplumsal cinsiyet çalışmaları alanındaki en etkili çalışma olarak kabul edilmektedir. Butler, radikal feminist düşüncenin gelişmekte olan bir alt kategorisi olarak queer teorinin (cinsel sınırsızlık ve nötrlük vurgusu ile cinsiyet rollerini kabul etmeyen, cinsellik vurgusunun yanı sıra toplumsal düzene de müdahale etmeye çalışan ideoloji) kurulmasına yardımcı olmuştur. Aynı zamanda, ironik bir şekilde, temel insan kategorisi olan kadın cinsiyetinin silinmesine de hizmet etmiştir.

Çünkü Bulter, toplumsal cinsiyetin (ki bu biyolojik cinsiyetle aynı şeydir) biyolojik bir olgudan kaynaklanmadığını ve yalnızca "edimsel" olduğunu savunmaktadır. Butler ve devrimci yandaşları için, erkek ve kadın olmak yalnızca kişilerin erkek ve kadın olarak anladıkları şeyi nasıl gerçekleştirmeyi seçtiklerine bağlıdır.

Butler, Gender Trouble kitabı için yazdığı 10. yıl dönümü önsözünde de bunu söyler: "Toplumsal cinsiyetin edimsel olduğu görüşü, toplumsal cinsiyetin içsel bir özü olarak kabul ettiğimiz şeyin, bedenin cinsiyete dayalı stilizasyon yoluyla ortaya konan bir dizi sürekli eylem aracılığıyla üretildiğini göstermeye çalışmıştır."

Dolayısıyla bu görüşe göre, erkek ve kadın nesnel olarak gerçek anlamda değil, yalnızca öznel yorumcuların (yani tüm insanların) onları eyleme dökme biçimlerinde var olurlar. Ve rol yapma, otoriter ama öznel bir belirleyicidir. Butler ve yandaşları ise ortaya çıkan sonuçtan oldukça memnunlar. Çünkü toplumsal cinsiyet teorisi tam da bununla, yani kadın ve erkek ikiliğinin (yalnızca bu iki cinsiyetin var olduğu gerçeğinin) silinmesiyle ilgili.

Ancak erkek ve kadın hakkında doğruları konuşamadığımız zaman, aile hakkında da mantıklı konuşamayacağımızı hepimiz bilmeliyiz. Bu nedenle aileyi ve insanlığın refahını önemseyen her vatandaş Judith Butler'ı ve onun hatalı görüşlerini bilmelidir. 

Judith Butler, Kaliforniya Üniversitesi’nde onlarca yıldır ders vermektedir ve toplumsal cinsiyet politikaları alanında bir lider haline gelmiştir. Kendisi 14 yaşında lezbiyen olduğunu açıklamış ve Yale Üniversitesinde doktorasını yaparken önde gelen bir lezbiyen aktivist olarak ortaya çıkmıştır.

Toplumsal cinsiyet
Günümüzde yaşayan en etkili toplumsal cinsiyet teorisyeni Judith Butler, kadın ve erkek ikiliğinin silinmesini ve cinsel sınırsızlığı savunan cinsiyet ideolojisi ile toplumu şekillendirmeyi amaç edinmiştir.

Peki cinsiyetin biyolojik olmaktan ziyade edimsel olduğu iddiasını nasıl değerlendirmeliyiz? 

Butler, cinsiyetin sadece edimsel olduğu konusunda haklıysa, erken dönemde lezbiyen olduğunu söylemesi aslında neye yönelik bir iddiadır? Bu, Butler ve takipçilerinin kendilerine sormaları gereken önemli bir sorudur, zira bu soruyu sormak rahatsız edici bir gerçeğe işaret etmektedir.

Lezbiyen olmak, toplumsal cinsiyet ideolojisinin kategorik olarak reddettiği erkek ve kadın ikiliğini ve gerçekliğini gerektirmektedir. Hiç kimse bu gerçeği gözden kaçırmamalıdır. Sonuçta, eğer bu kelimenin bir anlamı varsa, o da lezbiyenlerin gerçek kadınlara ilgi duyan gerçek kadınlar olduğudur, başka hiç kimseye değil. Peki Butler bu durumda kime ilgi duymuyor? Erkeklere. Peki Butler, bugün uydurulan diğer sözde sayısız cinsiyetten herhangi birine ilgi duyuyor mu? Hayır duymuyor. Çünkü lezbiyenler, erkeklere değil yalnızca kadınlara ilgi duyan kadınlardır. Bu durum ise temelde ikili cinsiyet gerçekliğine dayanır.

Butler'ın cesurca ve kendi kendine ilan ettiği lezbiyenliğinin bir anlamı olması için, onun sahip olduğu kadın cinsiyetinin gerçekten gerçek olduğuna ve edimsel olmadığına inanmamız gerekir. Ama görüyorsunuz, Butler artık bir kadın değil. Son zamanlarda kendisini non-binary (ikili cinsiyet gerçekliğini reddeden) biri olarak ilan etti. 

2021'de The Guardian gazetesine konuşan Butler: "Kadın olmanın anlamı on yıldan on yıla aynı kalmıyor.” dedi. “Kadın kategorisi değişebilir ve değişmektedir ve bu şekilde olmasına ihtiyacımız var çünkü kadınlar için daha fazla özgürlüğü güvence altına almak, 'kadın' kategorisini bu yeni olasılıkları içerecek şekilde yeniden düşünmemizi gerektiriyor" diye ekledi.

Buradaki bariz sorunu görüyor musunuz? Kendisi ve toplumsal cinsiyet çalışmaları öğrencileri nasıl olur da sürekli değişen ve sadece öznel olan bir şey için -kadınlar için- hakları güvence altına alabilir? Butler bir şey için verilen mücadelenin ironik bir şekilde o şeyin kendisini silmeyi gerektirdiğini kabul ediyor. Şimdi podyumdaki yerlerini erkeklere kaptıran genç kadın atletlere sorun. İlericilik kesinlikle ilerici değildir. İlericilik yok eder. Ve burada yok edilen şey "kadın" kelimesinin anlamıdır.

Butler ergenlik çağında lezbiyen olduğunu açıkladığında ve Ivy League kurumlarında lezbiyen bir aktivist olarak öne çıktığında, her şey çok devrimciydi. Ama aynı zamanda doğası gereği ikiliydi (ikili cinsiyet gerçekliğine dayanıyordu). Ve şimdi, toplumsal cinsiyet teorisi öyle bir evrim geçirdi ki, herhangi bir şekilde ikiliğin kendisi, ortadan kaldırılması gereken yeni ve orijinal bir günah halini aldı. Dolayısıyla, bir zamanlar çılgınca kutlanan "lezbiyen" kelimesi artık korkunç derecede üslupsuz ve gerici kalıyor.

Butler'ın yeni kitabı “Who's Afraid of Gender” (Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten) hakkında yakın zamanda yayınlanan "Rejecting the Binary" (İkiliyi Reddetmek) başlıklı bir eleştiride, ilk öğrencilerinden biri Butler'ı şöyle tanımlıyor: “Judith Butler 1990'ların sonunda Kaliforniya Üniversitesi'nde tez danışmanım olarak görev yaparken, henüz "onlar" zamiri kullanılmıyordu. Çevremdeki hiç kimse böyle düşünmüyordu ve o zamanlar bu çevre, toplumsal cinsiyet konusunda dünyanın en ileri görüşlü alanlarından birini içeriyordu.” (İngilizcede “o” zamiri için cinsiyet ifade eden “he” ve “she” zamirleri kullanılır. “Onlar” anlamına gelen “they” zamiri ise cinsiyet belirtmez.)

Burada ne söylendiğini bir düşünün. Bu ilerici eleştirmen, kısa ama dil bilgisi açısından kafa karıştırıcı paragrafta, çok önemli olduğunu düşündüğü bir şeyi övmeye çalışıyor. Ancak bunun yerine, her şeyin ne kadar içi boş olduğunu dramatik bir şekilde ortaya koyuyor. Judith Butler artık her zaman gurur duyduğu o lezbiyen kadın değil, çünkü kadın olmaktan çıktığını varsaymamız gerekiyor. O artık ikili olmayan bir "onlar" zamiri kullanıyor ve herkesin onun yeni kimliğine uyum sağlaması gerekiyor. Ancak Butler'ın bir zamanlar öğrencisi olan kişi, gezegendeki "en ileri görüşlü" insan grubu arasında bile hiç kimsenin, kendisini "onlar" olarak hayal etmediğini itiraf ediyor. 

Butler 2021'de The Guardian gazetesine şu itirafta bulunuyor: "Gender Trouble'ı yazdığımda 'nonbinary' diye bir kategori yoktu - ve şimdi o kategoriye nasıl giremeyeceğimi anlamıyorum."

Evet, Butler toplumsal cinsiyet teorisyenlerinin edimsel hayal güçleri ve insan dilinin yeniden inşası yoluyla bunu kelimenin tam anlamıyla uydurduklarını kabul ediyor. İddialarının nesnel gerçeklikte hiçbir dayanağı yok. Bu yüzden esasen yetişkin bir erkek olan Dylan Mulvaney isimli trans influencer, artık kız kılığına girebiliyor ve herkesin onu ciddiye almasını bekliyor. Sayısız kadın sporcunun erkek rakipleriyle yarışmak, onlara yenilmek ve onlar tarafından ciddi şekilde yaralanmak zorunda kalmasının nedeni de bu. Artık herkes Judith Butler'ı tanımalı çünkü onun bizzat kendi yaşam deneyimi toplumsal cinsiyet teorisinin ne kadar yapay olduğunu gösteriyor.