Eski transın perspektifinden acı, büyüme, savunuculuk ve kalanlar üzerine

Cinsiyet değişiminin bıraktığı izlerle yaşam mücadelesini sürdüren eski trans anlattı: 'Cinsiyet değiştirmek hayatlarımızı kurtarmadı. Bedenlerimizi değiştirdi; doğal işleyişimizi yok etti; bize kronik ağrı ve ömür boyu sürecek komplikasyonlar verdi; ve bizi kırılmış ve yalnız hissettirdi.'
Eski transın perspektifinden acı, büyüme, savunuculuk ve kalanlar üzerine


Kaynak: somenuanceplease.substack.com
Erişim tarihi: 03.05.2023

Her gün detrans (eski trans) forumlarında zaman geçiriyorum. Her hafta intihara meyilli insanların gönderileriyle karşılaşıyorum. 

Testosteron kullanımından dolayı sürekli ses ağrısı çeken insanlar tanıyorum. Çocuklarını bir daha emziremeyecekleri için yıkılmış insanlar tanıyorum. Kendi bedenlerinden dehşete düştükleri için, libidoları tamamen tükendiği için ya da cinsel ilişki artık fiziksel olarak acı verici olduğu için bir daha asla cinsel yakınlaşmadan zevk alamayacak insanlar tanıyorum.

Bu "tedavi" yüzünden kısır kalan insanlar tanıyorum. (Ben de hayatımın en karanlık yıllarında, o zamana kadarki tüm hayatım boyunca kararlı bir şekilde çocuk sahibi olmak istemişken, sahip olduğum son "dişi" göstergelerden birini ortadan kaldırmakta ısrarcı olduğum gerçeğini idrak ettiğimde hıçkıra hıçkıra ağlamıştım.)

Yaşadıkları onca şeyden sonra günü atlatabilmelerinin tek yolunun bu olduğuna inandıkları için bağımlılığa batmış insanlar tanıyorum. Hayatın en güzel yanlarının kendilerinden çalındığına inandıkları için yataktan kalkamayan insanlar tanıyorum. Çok fazla acı gördüm (ve hissettim). Çok fazla. 

Kabul etme, tek bir anda yaşadığınız duyguların doğrulanmasıdır. Kişinin duygu ve deneyimlerinin kabul edilmesinin, özellikle ruh sağlığı ortamlarında önemli olabileceğini düşünüyorum. Ancak konu otorite figürlerinin transseksüelliği kabulü olduğunda, bu durum kişinin seçeneklerni ortadan kaldırıyor, uzun vadeli sonuçlarına ise hiç aldırmıyor.

Bir yetişkinin çocuğa gösterdiği kabul bir gerçektir; çocuklar sıkıntılarına başka nelerin neden olabileceğini düşünmek için gerekli eleştirel düşünme becerilerine sahip değildir. Onlar sadece o anda ne kadar kötü hissettiklerini ve bunu neyin çözeceğine inandıklarını bilirler. Bir sağlık uzmanından bir danışana, doğrulama bir teşhistir; tıbbi tedavinin gerekli olduğuna inandırır... özellikle de bize "cinsiyetin" doğuştan geldiği, transseksüel kişilerin "bu şekilde doğduğu" ve cinsiyet değiştirmenin "hayat kurtarıcı" olduğu mesajı verilirken.

Ancak binlerce detrans var ve bunların birçoğu "cinsiyet disforilerinin (cinsiyetinden hoşnutsuzluğunun)" travma, kendinden nefret etme veya bir başka komorbid (eşzamanlı) durumla başa çıkmak için başvurulan bir başa çıkma mekanizmasından başka bir şey olmadığını açıkça belirtiyor. Bu şekilde doğmadığımız açıktı ve cinsiyet değiştirmek hayatlarımızı kurtarmadı. Bedenlerimizi değiştirdi; doğal işleyişimizi yok etti; bize kronik ağrı ve ömür boyu sürecek komplikasyonlar verdi; ve bizi kırılmış ve yalnız hissettirdi.

"Gerçek" transseksüel diye bir şey olduğuna inansanız bile, bunun gerçekleştiğini görüp sorgusuz sualsiz onaylamanın en iyi seçenek olduğunu söylemeye nasıl devam edebilirsiniz? Savunmasız ve çaresiz bir insanda, ne kadar küçük olursa olsun yanılma ihtimalinin olduğunu bilerek ve onu tamamen paramparça bırakarak kendi kendine teşhis koymasını nasıl savunabilirsiniz? 

Bu nedenle, dinleyicilere verilen detrans algısının, "toplumsal cinsiyet ideolojisini benimseyen ve deneyimlerini sonunda kendilerini bulmayı başardıkları bir 'cinsiyet yolculuğu' (gün boyunca bu ifadeyi defalarca kez duydum, midem bulandı) olarak çerçeveleyen insanlar" şeklinde olmasına kızgınım. Bu durum, cinsiyet değiştirmenin kendileri için yanlış olduğunu düşünen insanlara bile zarar vermediğini iddia ediyor.

Bu ezici keder ne kadar uzun süre sessizce bir kenara itilirse, ihtiyaçlarımız nihayet doğrudan ele alındığında o kadar kötü olacak; desteğe çaresizce ihtiyaç duyan daha fazla insan olacak ve yıllardır duvara konuşan bizlerin öfkesi bir o kadar yoğun olacak. Yıllardır bu işin içinde olan detransların, en iyi ihtimalle görmezden gelindikçe ve en kötü ihtimalle aşağılanıp tehdit edildikçe duruşlarını yavaş yavaş sertleştirdiklerini izledim. Translıktan vazgeçeli iki yıl oldu ve benim de sabrım tükendi.

"Cinsiyet değiştirmek hayatlarımızı kurtarmadı. Bedenlerimizi değiştirdi; doğal işleyişimizi yok etti; bize kronik ağrı ve ömür boyu sürecek komplikasyonlar verdi; ve bizi kırılmış ve yalnız hissettirdi."

Hikayelerimiz sempati uyandırabilir, ancak yine de sonucu değiştirebilecek insanların bizi makul bir tali hasardan fazlası değilmişiz gibi gördüklerini hissediyoruz.

Mastektomi (sağlıklı göğüslerin alındığı transseksüel ameliyatı) geçirmemden bu yana 11 yıl geçti. Göğsümün nasıl göründüğünü %99 kabullendim. Ama hâlâ üzerimi değiştirmek için gömleğimi çıkardığımda nefesimin kesildiği ve zihnimin bedenimi terk ettiği anlar oluyor. Ve bunun ne zaman olacağını tahmin etmenin hiçbir yolu yok. Bu gerçeklik benim için asla ortadan kalkmayacak. Herkes bir sonraki büyük skandala geçtikten çok sonra bile ben bu bedende yaşamaya devam edeceğim. Ve diğer insanların yaşadığı bazı komplikasyonlara kıyasla ben şanslıyım.

35 yaşıma yaklaşıyorum ve hayatımda kurtarılacak ne kaldı diye merakla bakıyorum. İyi olduğum ve faturalarımı ödememi sağlayan bir işim var ama hâlâ engelli durumdayım. Araba kullanamıyorum ve zamanımın büyük bir kısmını tek başıma, izole bir şekilde geçiriyorum. Sosyal kaygım ortadan kalkmadı; sadece kaçınma ve aşırı bağımsızlığa dönüştü. Diğer insanlarla olan ilişkilerim hâlâ çocukluk yaralarımı tetikliyor ve bu da bir şeyler ters gittiğinde kontrol altına almakta zorlandığım duygusal çöküntülere neden oluyor.

Kendimi 35 yaşında hissetmiyorum. Hayat deneyiminden gelen bilgeliğin bir kısmına sahibim, ancak sosyal olarak hâlâ bir ergen gibi hissediyorum. Cinsiyet değiştirdiğim yılları, sahte bir "beden" geliştirmeye odaklanarak, başkalarının beni nasıl algıladığını kontrol etmeye çalışmak için görünüşümü değiştirerek ve gelişimimi durdurarak geçirdim. Oysa dayanıklılık ve sosyal beceriler geliştiriyor olmalıydım: reddedilmeye tahammül etmeyi ve görüş farklılıklarını kabul etmeyi öğrenmek, ihtiyacım olanı isteme cesaretini bulmak ve ihtiyaçlarım karşılanmadığında ne zaman uzaklaşacağımı bilmek öğrenmem gereken şeylerdi.

Bunları ancak pratik yaparak yapabilirim. Ama zamanımın çoğunu dünyadan kopuk bir şekilde geçiriyorum, ya Twitter ve TikTok'ta akılsızca geziniyorum ya da kanepemde uzanıp müzik dinliyorum ve/veya televizyon izliyorum. İnternette bile harcadığım zamanın çok azını başka bir insanla kaliteli vakit geçirerek tüketiyorum.

Bir şeyler değişmeli çünkü bu şekilde yaşamaya devam edemem.

Savunuculuğu bırakmayı en son neredeyse tam bir yıl önce ciddi bir şekilde düşünmüştüm. Bu muhtemelen bir tesadüf değil; mevsimsel depresyon yaşıyorum ve düzenli olarak Kasım ve Şubat aylarında en düşkün olduğum seviyeme ulaşıyorum.

Kısa bir süre önce ruh sağlığım için gerekli olduğunu düşündüğüm bir tatile çıktım. Ancak amacının aksine, tatilden her zamankinden daha fazla tükenmiş hissederek döndüm. 

Yorgunum, hâlâ kırgınım ve bu savaş bitmekten çok uzak. Şu ana kadar gördüğümüz her şey daha da kötüye gidecek. Pediatrik cinsiyet kliniklerindeki ihmaller yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Cinsiyet değiştirmekten zarar gören insanların sayısı artacak. Bu korkunç skandal nedeniyle eninde sonunda yaygın bir keder yaşanması kaçınılmaz.

Çaresiz, savunmasız olmamız ve bizi uzun vadeli sağlığa yönlendireceğine güvendiğimiz kişiler tarafından bir yalana satılmış olmamız önemli olmayacak. Akıl hastalığı masumiyet kadar sempati çekmiyor.

Sonuç olarak, savunuculukta yaptığım hiçbir şey kendim için değil. Bunu her zaman biliyor ve kabul ediyordum, ancak zaman beni harcadığım çabaya küskün hale getirdi; kaybettiklerimi haklı çıkaracak kadar bir şey elde edemiyorum. Dünyayı değiştirmek istedim ama attığım her adım, bunu daha iyi yapabileceğini düşünen birileri tarafından eleştiriliyor. Kadın dayanışması istedim ama saflık testini geçemezsem bana hizmetçi deniyor. Adalet istedim, ama eninde sonunda muhtemelen geride bırakılacağım.

Bitirmem gereken birkaç savunuculuk projesi daha var, bir tür miras bırakmak niyetindeyim ve sonra işimin bittiğini ilan etmeyi umuyorum. Bunlardan birkaçı (benim için) büyük işler ve umarım bir etki bırakırlar. Yapabileceğim her şeyi yapmış olarak, rahat hissetmek istiyorum. Yoksa insan neden bu kadar acı çekmeye zahmet etsin ki?