MESELE: Planlı Ebeveynlik ve LGBT İlişkisi

Doğum Kontrolü, İlaç Endüstrisi, Pedofili, LGBT ve Daha Fazlası
MESELE: Planlı Ebeveynlik ve LGBT İlişkisi

 

Amerika Birleşik Devletleri'nde uzun süredir tartışılan bir kuruluş olan Planlı Ebeveynlik (Planned Parenthood), aile planlaması, cinsel eğitim, doğum kontrol, LGBTQ+ ve kürtaj konularında faaliyet göstermektedir. Kuruluş, kökenlerini 20. yüzyılın başındaki doğum kontrolü hareketine dayandırır.

Bu hareketin öncüsü olan Margaret Sanger, Katolik olarak vaftiz edilmiş ve bir Yahudi ile evlenmiş olsa da, 1910'ların başında kendisini sosyalist olarak tanımlıyordu. "Tanrılara Hayır, Efendilere Hayır" sloganıyla toplanan Uluslararası Dünya İşçileri Hareketi’nden ilham alarak, hassas bir konu hakkında toplum içinde kolayca konuşabilmek için "doğum kontrolü" terimini icat etti ve kadınların cinsel özerkliğini teşvik etmek amacıyla 1914'te The Woman Rebel (Kadın İsyanı) adlı radikal bir dergi yayınladı. Daha sonra Sanger, 1916 yılında radikal feministlerle birlikte (tüm standart cinsiyet rollerine ve erkeklerin herhangi bir konuda üstünlüğüne karşı çıkan feminist akım) ilk doğum kontrol kliniğini açtı. Sanger, 1921’de Amerikan Doğum Kontrol Birliği'ni kurarak Planlı Ebeveynlik Federasyonu'nun temellerini attı. 

Margaret Sanger

1920'lerde, çeşitli öjenik teorileri (insan türünü seçici üreme yoluyla 'iyileştirme' amacı güden, insanların genetik özelliklerini değerlendirerek, bazı insanları üstün kabul edip, diğerlerini yok saymayı teşvik eden bir teori) ABD'deki entelektüeller arasında popülerdi. Doğum kontrolünü teşvik etme kampanyasında Sanger, Amerikan Öjenik Derneği gibi örgütlerle işbirliği yaptı. 1950'lerde oral doğum kontrol hapını üretmek için Sanger, önde gelen Amerikalı Yahudi Gregory Goodwin Pincus ile güçlerini birleştirdi. Sanger’ın yaptığı çalışmalar, New York'un Protestan ve Yahudi toplumlarının bazı liderlerinin manevi ve siyasi desteğini kazandı. 

Planlı Ebeveynlik, programlarını 1940 ve 1960'lar döneminde genişletti ve ulusal düzeyde büyük bir sağlık örgütü haline geldi. Aynı zamanda 1952 yılında Hindistan'da düzenlenen bir konferans ile Uluslararası Planlı Ebeveynlik Federasyonu'nun kurucu üyelerinden biri oldu. Planlı Ebeveynlik, 1960'lardan beri doğum kontrolünün yanı sıra kürtaj konusunda da faaliyetler yürütmeye devam ediyor.

 

Planlı Ebeveynlik ve Kinsey Enstitüsü

Alfred Kinsey

Planlı Ebeveynlik’in beslendiği ideolojiden bahsederken Alfred Kinsey’in adını zikretmeden geçmek olmaz. Alfred Kinsey, cinsellik üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınmıştır ve bu çalışmalarının sapkın ve etik açıdan kabul edilemez olduğu ciddi kanıtlarla sabittir. Kinsey - her ne kadar zoolog da olsa- 1940'lı ve 1950'li yıllarda yürüttüğü ‘insanda cinsel davranış’ araştırmalarıyla, bilimsel görünüm altında ahlaki ve insani sınırları aşan bir tutum sergilemiştir. Kinsey, çocukların doğuştan %100 cinsel hazla doğduğuna ve pedofilinin aslında suç olmaması gerektiğine dair akılalmaz sözde bilimsel veriler ortaya atmıştır. Çalışmalarında çocukların cinsel davranışlarını araştırırken, etik ilkeleri göz ardı etmiş ve çocuk istismarı niteliği taşıyan sapkınlıklara imza atmıştır (Bkz. Tablo 34). Çalışmalarında, çocukların cinsel deneyimleri ve reaksiyonları hakkında detaylı bilgiler toplama bahanesiyle çocukları istismar etmekle kalmamış, aynı zamanda çocukların fiziksel ve psikolojik sağlığını da tehlikeye atmıştır. Kinsey'in çalışmalarında kullanılan örneklem seçimi de eleştirilere maruz kalmıştır. Örnekleme, sapkın cinsel davranışları ve pedofili eğilimleri olan tutuklu mahkumların ağırlıklı olarak dahil edilmesi ve normallik aralığındaki insanların temsil edilmemesi gibi hatalı yöntemler uygulanmıştır. Bu durum, Kinsey'in sonuçlarının genellemelere dayanmadığını ve yanıltıcı olduğunu göstermektedir. 

Tablo 34
Tablo 34 çevirisi

Kinsey’in felsefi yaklaşımlarını benimseyen Planlı Ebeveynlik, bizzat Kinsey’in bu sözde bilimsel raporlarına fon sağlamış olup sadece Amerika’da değil, dünya çapında çocuklara anormal cinsel düşünceleri aşılamak için çabalamış, ve halen de çabalamaya devam etmektedir.

 

Amerika Cinsel Bilgi ve Eğitim Konseyi (SIECUS) ve Uluslararası Planlı Ebeveynlik (IPPF)

1953 yılında Planlı Ebeveynlik tıbbi direktörlüğünü yapan Mary Calderone, 1964 yılında Playboy Dergisi (Dünya’da teşhircilik ve çocuk pornografisine hizmet eden ilk dergi) kurucusu Hugh Hefner'dan aldığı finansal destekle SIECUS'u kurdu. Calderone, Kinsey'in tartışmalı fikirlerini ve çalışmalarını müfredata dahil etmek için çabaladı. SIECUS’un sunduğu eğitimi şiddetle eleştiren “You’re Teaching My Child What? - Çocuğuma Ne Öğretiyorsun?” kitabının yazarı Dr. Miriam Grossman  şunları ifade etti:

“Kinsey gibi  Calderone da cinsellikle ilgili normal görüşlerden acilen uzaklaşılması gerektiğine inanıyordu. Ona göre cinsel eğitimde çok fazla olumsuzluk vardı. Ona göre asıl sorun, toplumun bağnaz ve baskıcı olmasıydı. Seks eğitiminde çok fazla 'hayır' vardı.

SIECUS'taki yaklaşımı 'evet'lere dayanacaktı. Doğru cinsel eğitim çocuklara doğdukları günden itibaren cinsel varlıklar olduklarını ve cinselliklerini ifade etmelerinin olumlu, doğal ve sağlıklı olduğunu öğretecekti. SIECUS'un kurucusu, ebeveynler için yazdığı bir kitapta, ‘Çocuklar cinseldir, cinsel düşünceler düşünür ve cinsel şeyler yaparlar’ demiştir.”

Hugh Hefner, Kinsey Enstitüsü ve SIECUS'a yaptığı yatırımlardan gurur duyduğunu 1979 yılında Folio Magazine'e verdiği bir röportajda dile getirmiştir:

"Playboy felsefesinden doğan Playboy Vakfı, insan hakları ve medeni haklar konularında çalışmaktadır. Playboy, Kinsey Enstitüsü'nün, Masters and Johnson'ın, SIECUS'un finansmanında yer alan ülkedeki en büyük özel şirkettir. Kürtaj yasalarının, doğum kontrol yasalarının, seks yasalarının ve uyuşturucu yasalarının (esrarın kullanılmasının özgürleştirilmesi) değiştirilmesinde etkili olduk. NORML (Ulusal Esrar Yasaları Reformu Örgütü) Playboy'dan gelen parayla kuruldu."

SIECUS'un bir diğer kurucu yönetim kurulu üyesi de Kinsey'in öğrencisi, ortak yazarı ve eski bir Kinsey Enstitüsü yöneticisi olan Wardell Pomeroy'du.  Pomeroy dini yargıların çok kısıtlayıcı olduğuna ve toplumun tüm inanç sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyordu. 1980 yılında Time dergisinde yayınlanan "Son Tabuya Saldırmak" başlıklı bir makalede Pomeroy’un "ensest yanlısı lobi"nin bir parçası olduğu ve ensestin bir sapkınlık ya da akıl hastalığının bir belirtisi olması gerekmediğini kabul etmenin zamanının geldiğini ifade ettiği belirtilmiştir. Makalede Pomeroy'un şu sözlerine de yer verilmiştir: "Çocuklar ve yetişkinler arasındaki ensest ... bazen faydalı olabilir."

Birleşmiş Milletler'de danışmanlık statüsüne sahip olan Uluslararası Planlı Ebeveynlik Federasyonu ve SIECUS, Kinsey’den ilham aldıkları bazı temel prensiplere dayanarak çocukları ve yetişkinleri herhangi bir kısıtlama olmaksızın sözde cinsel arzularını keşfetmeye teşvik eden cinsellik eğitimi programları oluşturma ve teşvik etme konusunda çalışmaktadır. Bu prensipler aşağıda özetlenmiştir:

  • Çocuklar, uluslararası düzeyde tanınan sağlık ve eğitim hakları çerçevesinde, sansürsüz bir şekilde ve ebeveyn izni olmaksızın tüm cinsel bilgilere erişme hakkına sahiptir.
  • Gençler "homofobi", "transfobi" ve "heteroseksizm" ile mücadele etmek ve cinsel haklarını savunmak üzere gönüllü olmalıdır.
  • Çocuklar, sağlıklı bir cinsel kimlik geliştirmek için farklı cinsel yönelimleri ve bu yönelimlerle ilişkili davranışları deneme hakkına sahiptir.
  • Toplumsal cinsellik ve cinsiyet normları, bazı dini inançlar temel alınarak oluşturulan baskıcı ve sağlıksız normlardır ve değiştirilmelidir.
  • Çocuklar, ebeveyn izni olmadan kürtaj yaptırma veya cinsel ilişkiye girme hakkına sahip olmalıdır.
  • Çocukların mahremiyet ve gizlilik hakları, ebeveynlerin eğitimlerine rehberlik etme haklarından üstündür.
  • Cinsel haz alma hakkı, her yaşta, diğer haklardan üstün olan birincil bir insan hakkıdır.
  • Sağlıklı bir yaşam için çocuklar ve yetişkinler, tek başlarına ya da her iki cinsiyetten kişilerle düzenli cinsel deneyimler yaşamalıdır.
  • Çocuklar doğuştan cinselliğe yatkındır ve cinsel ifade ve faaliyetlere yönelik kısıtlamalar, çocukların cinsel haklarını ihlal eder.

Görüldüğü üzere, tek amaçlarının çocukların cinselleştirilmesi ve pedofiliye hizmet olduğu izahtan varestedir. Uluslararası Planlı Ebeveynlik (IPPF), gençleri merkeze koyduğunu iddia ederken, endişe duyduğu şeyin aslında gençlerin fiziksel, duygusal veya ekonomik refahı olmadığını açık eden bazı göstergeler vardır. IPPF'nin geliri ve harcamaları incelendiğinde, sözde kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olmasına rağmen 2012 yılında 144.792.000 dolar net gelir elde ettiği ve harcamalarının 122.947.000 dolar olduğu görülmektedir. Ayrıca, IPPF'nin mali tabloları, 309 çalışanından 38'inin 2012 yılında 100.000 ila 350.000 dolar arasında gelir elde ettiğini göstermektedir. Benzer şekilde, Amerika Planlı Ebeveynlik Federasyonu da gençlerin sözde "cinsel haklarını" kullanmalarından (özellikle de istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasından) kar elde etmektedir. 2012 yılında Planlı Ebeveynlik'in bildirilen kürtaj geliri 170.126.320 dolar olup, klinik gelirlerinin %55'ini oluşturmaktadır. 

Bu durumda, gençler ne kadar erken yaşta cinsel olarak aktif hale gelirse, IPPF ve üye derneklerinin sunduğu hizmetlere (doğum kontrol hapları, cinsel yolla bulaşan hastalık testi, kürtaj vb.) o kadar erken başvuracaklardır. Gençleri, büyük fiziksel risklerin yanı sıra cinsel hazzı deneyimlemenin insan hakkı olduğuna ikna etmek ve bu risklerin çözümlerini onlara satmak, müşteri tabanını ömür boyu elde etmek anlamına gelir (tabii ki müşterileriniz cinsel haklarının (!) sonuçlarından erken ölmezlerse). Gençleri cinsel haklar diyerek büyülemek, onlar için ne yazık ki büyük bir ekonomik fırsattır. Pedofili yaklaşımlarının yanı sıra bundan da ciddi paralar kazanmaktadırlar. 

 

Peki Bu Kuruluşları Kimler Finanse Ediyor?

Alfred Kinsey'in tartışmalı çalışmalarını desteklemiş olan Rockefeller Vakfı, Planlı Ebeveynlik hareketiyle yakından ilişkilendirilmiştir. Özellikle John D. Rockefeller Jr. ve Rockefeller Vakfı, 1940'larda Planlı Ebeveynlik hareketine önemli miktarda finansal kaynak sağlayarak hareketin büyümesine ve etkisine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. İnternet sayfasındaki bilgiye göre Rockefeller Vakfı, Planlı Ebeveynlik kuruluşuna olan desteğini 1975 yılına kadar devam ettirmiştir.

Ayrıca Planlı Ebeveynlik hareketi Amerika’da 1970 yılından bu yana federal fon almaktadır. Yasa gereği (Hyde Değişikliği), federal fonlar kürtaj için tahsis edilemese de (nadir durumlar hariç), diğer tıbbi hizmetlerin sağlanması için Planlı Ebeveynliğe tahsis edilen fonların kürtaj için yeniden tahsis edilmesine izin verilmektedir.

Cinsel haklar fikri daha popüler hale geldikçe ve yasalarda koruma sağlandıkça, IPPF'nin finansmanı da artmaktadır. IPPF'nin 2011 ve 2012 yılları arasındaki toplam geliri, hükümetlerden, vakıflardan ve diğer kaynaklardan elde ettiği finansmanın yüzde 13 artmasıyla 17,1 milyon doları aşmıştır. 

Planlı Ebeveynlik Federasyonu’na bağış yapan diğer kuruluşlar arasında Bill & Melinda Gates Vakfı, Buffett Vakfı, Ford Vakfı, Turner Vakfı, Cullmans ve CREDO Mobile bulunmaktadır.

Uluslararası Planlı Ebeveynlik Federasyonu, BM Nüfus Fonu gibi BM ajanslarından önemli miktarda fon alıyor olmasının yanı sıra, ilginç bir şekilde Küresel Seks İşçiliği Projeleri Ağı ile de mali bir ortaklığa sahiptir. Bu ortaklık, IPPF fonlarının proje için kullanılmasını sağlamakta ve fuhşun dünya çapında kabul görmesi ve suç olmaktan çıkarılması hedeflerine katkıda bulunmaktadır.

 

Planlı Ebeveynlik LGBT Lobisiyle İç İçe

Günümüzde Planlı Ebeveynlik'in cinsel eğitim programları ve sağlık hizmetleri kapsamında çocuklara erken yaşta LGBT konularını tanıtarak bu konuda tutumlarını şekillendirdiği bilinmektedir. Bu doğrultuda çocukların yaşına ve gelişim seviyelerine bakılmaksızın eşcinselliği ve mastürbasyonu normalleştirme amacıyla resimli çocuk kitapları, çizgi filmler gibi birçok sözde cinsel eğitim materyali (çocuk istismarı materyali) üretmektedir.

Planlı Ebeveynlik'in internet sitesindeki "GENÇLER İÇİN BİLGİ" bölümünde mastürbasyon, doğum kontrol yöntemleri, LGBTQ konuları ve transseksüellik gibi çeşitli cinsel konular yer almaktadır. Ancak, bu materyallerin sağladığı bilgiler ve iddialar çeşitli eleştirilere yol açmaktadır. Örneğin, sitede yer alan bir cevapta, eşcinsel kişilerin cinsel yolla bulaşan enfeksiyon kapma riskinin heteroseksüel kişilerden farklı olmadığı belirtilse de, ABD Hastalık Kontrol Merkezleri, eşcinsel ve biseksüel erkekler arasında çok daha yüksek bir hastalık oranı olduğunu kabul etmektedir. Bu hastalıkların tedavi edilmez veya erken teşhis edilmezse ciddi sağlık sorunlarına ve hatta ölüme neden olabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca, bu materyallerin çocukların psikolojik gelişimini etkileyebileceği ve eşcinselliği ve sağlıksız cinselliği teşvik ettiği yönünde ciddi ve haklı eleştiriler bulunmaktadır. Bu içerikler apaçık pedofili zihinlerden çıkmadır. Amaç; çocukların cinselleştirilmesidir. 

Öte yandan, çocukların ve gençlerin erken yaşlarda cinsiyet değiştirme konusunda karar verme yeteneklerinin sınırlı olduğu ve bu tür kararların kalıcı sonuçlara yol açabileceği konusundaki haklı tartışmalar devam etmektedir. Bu bağlamda, Planlı Ebeveynlik’in ergenlik engelleyici ilaçlar ve karşı cinsiyetin hormonlarına kolay erişim sağlaması, cinsiyet değiştirme aktivizmini desteklediğinin en belirgin göstergesidir.

Ergenlik çağındaki çocukların cinsiyetini değiştirme sürecinde amacı dışında kullanılan bu ergenlik engelleyici ilaçlar, cinsiyet değiştirme sürecinin ilk basamağıdır ve ergenliğin işleyişini durdurmayı ve vücudun doğal gelişimini engellemeyi amaçlar. Ergenlik engelleyicilerin uzun vadeli etkileri hakkında yeterli bilimsel araştırma ve veri bulunmamaktadır. Bu da çocukların doğal biyolojik süreçlerinin baskılanması ve potansiyel olarak ciddi kalıcı etkilerle karşı karşıya kalması anlamına gelir. Planlı Ebeveynlik’in bu ilaçları kolaylıkla temin etmesi, bu riskli müdahalenin yaygınlaşmasına ve gençlerin sağlığı üzerinde belirsiz bir gelecek yaratmasına neden olmaktadır.

Hormon tedavisi psikolojik, sosyal ve fiziksel etkilere sahip karmaşık bir süreçtir. Ancak, Planlı Ebeveynlik’in hormon temin etme politikaları, bir saatlik bir ziyaret veya kısa bir telefon görüşmesinden ibarettir. Hızlı ve kolay erişim sunan bu politikalar, kişilerin bu önemli kararı aceleyle verme veya dış baskılara maruz kalma riskini arttırmaktadır. 

Sonuç olarak, kuruluşun pedofili zihniyetine sıkı sıkıya sarılması, Kinsey Enstitüsü ile olan ilişkisi ve bu enstitünün sapkın ve etik açıdan kabul edilemez çalışmaları dikkate alındığında, Planlı Ebeveynlik'in bilimsel dürüstlük ve sağlıklı cinsellik anlayışıyla bağdaşmadığı görülmektedir.  Planlı Ebeveynlik'in asıl amacının gençlerin refahı değil, maddi kazanç olduğu ve kuruluşun çocukları koruma ve sağlıklı cinsellik anlayışı yerine ideolojik bir bağlantıya odaklandığı anlaşılmaktadır.

 

-MESELE LGBT ÖZEL DOSYA-